En güzeli ben olmalıydım içlerinde. Her zaman olduğu gibi... Düz saçlarımın arasına eklediğim dalgalardan sonra siyah kuyruklu eye linerımı çektim. Gözlerim, ilk bakışta hissedilir derecede bir çekiklik kazanıyordu eye linerı sürünce. Kırmızı rujumu da dudaklarımla buluşturduktan sonra hazırdım işte. Siyah, vücudumu saran, derin yırtmaçlı, straplez kesim elbisem ve rujum birbirinden ayrı düşünülemez gibi duruyordu. Sahi söylememiştim değil mi? Kırmızı rujum olmadan asla!
Evet evet kabul ediyorum, kabul etmek istemesem de bazı takıntıları olan bir kadınım. Kadınım dedim dikkatinizi çekerim. Bayan kelimesinden nefret ederim. Kırmızı rujum yoksa huzursuz, çekilmez ve de güvensiz hissederim. Yaz kış ince giyer kalın kazakları giymekten nefret ederim. Laf aramızda kendi kendime konuşmayı ve ağlamayı da çok severim. Yalnız dikkatinizi çekerim ki kendi kendime dedim.
Hazırlıklarımın bitmesine güvenerek rahatlıkla telefonuma uzanıp saati kontrol ettim. Parti başlayalı on beş dakika olmuştu. Ve parti yeri ile evimin arasında yaklaşık yirmi dakikalık bir mesafe vardı. Yani artık evden çıkabilir ve salona assolist edası ile girebilirdim. Nude stilettolarım ve kırmızı çantamın eksiğini doldurarak evden çıktım. Emindim ki kapının önünde beni bekleyen bi araba vardı şuanda. Tahminlerde iyi olduğumdan değil tabiki sadece bekleyenimi tanıyorum. Ve o beni asla yanıltmaz. Yanıltmadı da. Hızlı adımlarla siyah arabaya doğru ilerledim ama tabiki inip kapımı açan bir centilmen olmadı. Kapıyı açtığımda ise yine beklentilerimden farksız bir şekilde süper karizmatik o adam saydırıyordu.
-Cidden bu kadar mükemmel olup beni katil etmek zorunda mısın?
Kocaman bir kahkaha attıktan sonra arabaya binip yanağına bir öpücük bıraktım. O ne yaptı dersiniz? Tabiki anında yanağını kontrol edip sildi.
-Yanımda senin gibi bir abide varken altta kalamazdım.
-Dua et ki abinle aynı yaştayım ona abi derken benimle birlikte olman kötü hissettirirdi. Yoksa hayatta kaçırmazdım seni.
-Şapşal sür hadi şu arabayı artık, saat yeterince geçti.
-İlla dikkat çekeceksin değil mi? Ne var yani adam gibi saatinde gitsen bir yerede?
-Çok konuşma çocuk! Sizler şımarttınız beni. Abim, sen, Burak siz üçünüz nerdeyse on yıldır peşimde pervane olurken düşünecektiniz bunu. Sür şoför.
-Şoför? 'Mert ne olur benimle gel. Bütün kızların dibi düşsün, erkekler bu erkekse biz neyiz? diye isyan etsin.' diye diz çöken benim değil mi?
Ona cevap vermeyecektim. Kabul, ben istedim gelmesini. Hatta azcık da yalvardım. Ama yalan mı yani adam taş gibi. Hemde esmer hemde en bronz tenlisinden. Tamam tamam sildim salyalarımı. Hem şu da bir gerçek ki çevremde taş olmayan bir erkek sinek dahi yok yani. E insanın abisi asker olunca etraf asker kaynıyor. Siz hiç kendinizi 1,70 boyla kısa hissettiniz mi? İşte ben hissettim. Her yanınız en az 1,90lık adamlarla dolu olunca hissediyorsunuz.
Arabanın duruşu ile geldiğimizi anladım. Çok çabuk sürmüştü. Hemen sol yanımda oturan abideye bakmaya başladım. Malum ne kadar abide de olsa o bir erkekti ve ruhu öküzdü.
-Kedi yavrusu bakışlarını üzerimden çek ve in hadi artık bücür.
-Yaa! Burası benim mekanım rezil etme beni. Hem ne olur yani inip kapımı açsan?
Tatlı tatlı gülümseyerek gözlerimi kırpıştırdım. O da üfleyerek arabadan indi. Dudak büzme huyum yoktur. Sonuçta kırmızı ruj!
Salona kol kola girdiğimiz an tüm gözler üzerimize döndü. Önce bana sonra koluna girmiş olduğum adama bakıp fısıldaştıkları gözler önündeydi. Onlara aldırmadan arkadaşlarımın olduğu masaya geçip hepsine ufak bir gülümseme yolladım.
-Ne zaman gitmek istersen söylemen yeterli. Merak etme gece sonuna kadar kalmak gibi bir niyetim yok.
-Tam aksine sevdim ben burayı hatunlar taş gibiymiş. Sizin okula daha önce neden gelmemişim ki?
-İğrençsin ve bu gece benimsin. Unutma bana göz kulak olacaksın ve kalkıp biriyle flörtleşip beni rezil etme yoksa abime anında telefon ederim.
-Çok ayıp ama bücür. Abin görevdeyken böyle bir şey için rahatsız etmek sana bile yakışmaz.
Sinirimden kudururken dayanamayıp koluna uzun tırnaklarımı geçirmekle yetindim. Sana bileymiş! Öküz herif!
Bak bir de utanmadan Burçak ile konuşuyor. Hangi akla hizmet onu o kızla yanyana oturttum ki ben? Hem ne işi var bu kızın bizim masamızda? Bak bir de utanmadan kahkaha atıyor. Kulaktan kulağa konuşmaları yetmezmiş gibi bir de bütün bakışları üzerine çekti. Ama böyle olmaması gerekiyordu. Adi Mert. Kaç kere uyardım onu gözümün içine bakıcaksın herkese gıpta ettireceksin diye. Ama o ne yapıyor? En büyük düşmanımla kahkahalar atıyor. Bi dakika bi dakika numara alışverişi mi yapılıyor orda? Bu rezilliğe daha fazla katlanamayacağım.
Yüzümde sahte gülücüklerle yerimde kalkıp bara doğru ilerledim. Tabureye oturup barmenden bir shot istedim. Tabiki yetmedi. İki, üç, dört.... Derken ensemde bir nefes hissettim. Kafam o kadar dönüyordu ki çeviremeden kimsin diye mırıldandım.
-Eşlik edebilir miyim?
Birbirine çok benziyen iki adam aynı anda konuştu. Bi söz vardı neydi o? Hadi biraz düşünelim buluruz. Gölge etme diye başlıyordu. Off hatırlayamadım. Neydi ki? Ben daha cevap vermeden oturdular. Aman canım banane.
-Sanırım sen de benim gibi misafirsin, bu kadar içtiğine göre çok sıkıldın bu doktorlardan?
Sensin sıkıcı demek istedim ama sanki dudaklarım işlevini yitirmiş gibiydi. Sadece gülümsüyordum. Yoksa sırıtıyor muyum?
Tam o anda her şey çok yavaş gelişti ama aynı zamanda bir o kadar da hızlıydı. Derin yırtmacım oturduğum bar taburesinin etkisi ile fazlasıyla sıyrılmıştı ve ben bacağımda hissetmemem gereken bir sıcaklık hissetmiştim. Yanımda oturan adamın eli bacağımda duruyordu. Durmak? Adam bildiğin bacağımı okşuyordu. Konuşamıyor olsam da tam ağzımı açmış bağıracakken benden önce etraftakiler bağırmaya başlamıştı. Dur bir dakika, bacağımdaki el de gitmiş. Adam? Tam o an karşılaştığım sahne ile içimde kalan çığlığı dışarı saldım.
O adamın üzerine oturup onu yumruklarıyla tanınmaz hale getiren kişi Mert miydi?
Değildi diyin ne oluuuur....

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Rujum Olmadan Asla
RomanceKırmızı ruj süren, topuklu ayakkabı seven, her zaman göz önünde olan, şımarık bir doktor düşünün. Ve bu doktorun asker abisi ve abisi gibi asker olan öküz arkadaşları ile maç izlediğini düşünün. A söylemeyi unuttum bu kıza biraz inat biraz da hırs e...