Medya- Asyanın kiyafetleri.
Asya'dan. (1 hafta sonra)
-O beni prenses peri sanıyor
Ne hata yapsam geri sarıyor
Mitolojiden biri sanıyor
Bendeki de saç o taç görüyor" Diye şarkıya mırıldanarak eşlik ettim.Elimdeki kurşun kalemle kağıtı karalamaya başladım.Resmimin kötü olmayacağını düşünüyordum. İçimden geldi nasıl güzel olmaz ki. Günler sonra eskisi gibi oluyordum. Ailemin bana güvenmeyip evden kovması üzerinden 1 hafta geçmişti. Babamın sesi hala kulaklarımdaydı ' bizim onurumuza laf geleceğini bile bile o adamla kaçtın. Ne oldu kızım? Seni terk mi etti? Bu yüzden mi geri gelip böyle bir yalan söylüyorsun?'. Derin bir nefes alıp dışarı üfledim. Yanaklarımı istila eden yaşları sildim. Aklıma her geldiğinde ağlamaktan bıkmıştım. Her şey üst üste geldi. O adamın...beni aldatması, ailemin bana güvenmemesi. Resmen kime güveneceğimi şaşırmıştım. Para konusunu birisi hal etmişti. Büyük ihtimalle o vermişti parayı. 1 hafta sonra sınavım vardı. Mezun olursam eğer çalışıp parasını geri ödeyecektim. Telefonumu elime alıp 'Nil Karaibrahimgil- peri' şarkısını durdurdum. Resmime göz attığımda harika olduğuna kanaat getirdim.1 haftadır rahat değildim. Sanki heryerden Eymen çıkacak gibi his ediyordum. İyice paranayoklaştım!
- İki saattir seni çağırıyorum Asya. Ne yapıyorsun?"Pat diye odaya dalan Burcuya döndüm. Sinirle bana bakıyordu. Düşünce denizlerinde boğuluyordum resmen ve ben yüzme bilmiyordum.
-Resim yapıyordum. Dalmışım" dedim. Daha yeni arkadaş olmuştuk ona gerçekleri anlatamazdım. Parayı peşin istemediği için şanslıydım. Mezun olduğum an iş arayacaktım. Elimde sadece 100 lira vardı. Onuda testler ve erzaklar için harcıyordum yavaş yavaş.
-Anladım. Yarın erken kalkmamız lazım uyuyalım bence"Dedi sakince. Gülümseyip kafa salladım. Oda gülümseyip odadan çıktı. Kalemi ve çizimimi dolaba koyup kilitledim. Dolapta günlüğüm vardı. Bu yüzden hep kilitli tutardım.Ne olur ne olmaz diye.Yatağın üzerindeki geceliği üzerime geçirdim. Saçlarımı örüp yatağa girdim.Telefonumu alıp Burcuya 'iyi geceler' mesajı attım. Gözlerim her an kapana bilirdi .Yoksa üşenmiş olsam bile yanına giderdim! Yalan... Tabiki de gitmezdim. Gözlerim daha fazla dayanamayıp kapandı. Gözlerimin üzerindeki ağırlık yavaş yavaş azalırken son hatırladığım şey mesaj sesiydi.
***
Ertesi gün.
-Kız kalk"Diyen bir Burcunun sesiyle diğer tarafa döndüm. Yastığımın çekilmesiyle kafamı sertçe yatağa vurdum. Çarşaf olmasa kırılırdı herhalde!
-Git başımdan"dedim yakınarak. Sesim uykulu çıksa bile sinirim belli oluyordu.
-Bunu sen istedin"dediğinde hiç birşey anlamadım. Gözlerimi açmak gibi bir aptallıkta etmedim. Ama sonra....
-Serçe parmağını masaya çarpasın Burcu!Sevdiğin çocuk gay çıksın inşallah!" dedim sinirle. Çığlığını duyduğumda doğru yolda olduğumu anladım. Kafamdan aşağıya buzluktan aldığı suyu dökmüştü. Şu anda tir tir titriyordum. Kimin yüzünden? Burcu cadısı yüzünden.Sinirli gözlerle ona bakıyordum. Ellerini 'ben masumum' der gibi yukarı kaldırdı. Koşa koşa odadan çıktı. Çocuk gibi! Koca bir çocuk hemde! Titreyen bacaklarımı yataktan sarkıtıp banyoya ilerledim. Suyu açıp ayarladım. Üzerimdeki Burcunun geceliğinden kurtulup saçımı açtım. Banyoya girip gözlerimi yine kapadım. Bu his huzur veriyordu! Kirlerden arındığımı düşündürüyordu!
***
-Ben hazırım hadi gidelim"diye bağırdı Burcu. Boy aynasından kendime baktığımda fena değildim. Tişört ve kot pantolan vardı. Kolumdakı beyaz saatle fena durmuyordu. Gözlüğümü masadan alıp taktım. Zıplaya zıplaya merdivenleri indim. Zaten kısaydı 5,10 basamak vardı.Mavi beyaz karışımı olan sırt çantamda gerekli herşey vardı. Makyaj mazemeleri, kitap defterlerim,telefonum,evin anahtarı,cüzdanım, mendil vb. önemli şeyler.
-Şükür gele bildin. Her sabah öldüğünü düşünmekten gerçekten çok yoruldum" dedi şikayet edercesine. Haklı kız! Çok fazla uyuyordum. Ama ne yapayım ki? Seviyorum uyumayı.
-Ne yapayım uyumaya aşığım" dedim biraz abartarak. Gözlerini kocaman açarak 'sen delirmişsin' bakışı attı. Kapıya yürümeye başladığında peşine takıldım. Arabasına vardığımızda kapısını açtı. Ön koltuğa oturup araba sürmesini izledim. Benim ne arabam vardı ne de araba kullanmayı biliyordum. Kader işte! Telefonumun sesiyle sırt çantasını açıp telefonumu çıkardım. Arayana baktığımda 'Ömer' olduğunu gördüm. Bana telefon almıştı. Kabul etmek istemesemde kendi telefonumu kullanırsam Eymenin beni kolaylıkla bulacağını söyleyince almıştım. İstemiyordum!Onu bir daha görmek istemiyordum! Ah aptal kafam! Ömerin aramasını yanıtlayıp 'alo?Ömer?'diye sordum.
-Abim seni buldu.Bu gece seni kaçıracak. Dikkatli ol!"dedi tedirgince.
-Neden? Beni sevmiyor ki neden beni rahat bırakmıyor?"Diye sordum yine. Sevmiyor beni. Sevse başka bir kadına gitmezdi!
-Bak o seni seviyor. Ama hata yaptığınıda kabul etmiyor"Dedi bir şeyleri anlatmak ister gibi. Anlamamakta ısrarcıydım! Çünkü her küçük olayda başka bir kadına koşacaksa eğer, ben böyle bir ilişkide olamazdım. İlişki güven üzerine kurulur. Böyle bir şeyden sonra nasıl ona güvenme mi bekler ki?
-Sevmiyor takıntı haline getirdi beni" desim sinirle. Başka açıklaması olamazdı! Burcuya kısa bir bakış attığımda dikkatle beni dinliyordu. Ama konuşmuyordu.
-Belki de haklısın"dedi anlayışla. Gülümseyip telefonu kapattım. Bu kadar anlayışlı olması beni mutlu ediyordu. İyiki vardı! Burcuya döndüğümde bana bakıyordu. Gözlerinde kırgınlık vardı. Ona anlatıpta hayatını tehlikeye atamazdım.Ona 'üzgünüm sana söyleyemem' bakışı attım. Sanırım anlamıştı ne demek istediğimi. Tekrar önüne döndüğünde arabayı ani bir frenle durdurdu. Kafamı cama çarptım.
-Ah. Yavaş be!"dedim acıyla. Alnımın kızaracağına emindim. Etrafa baktığımda üniversiteye geldiğimizi anladım. Yine de bu kadar aniden fren yapılmaz!
-Ne yapayım? Biraz daha ileri sürseydim önümüzdeki arabaya giricektik" dedi masumca. Önüme döndüğümde şaşırdım. Hakikatende arabayla aramızda santimler vardı. Ucuz kurtulduk o zaman!
-Kafan kanıyor! Revire gidelim" dedim telaşla. Arabayı frenlerken çarpmış olmalı. Zaten bedeni fazla zayıfdı. Çantamdan mendil çıkarıp kafasındakı kanları sildim. Pek belli olmasada her ihtimale karşı revire götürecektim onu.
-Önemli değil. Kanaması durur birazdan" deyip arabadan indi. Bende arkasından indiğimde. Arabayı kilitledi. Sonrada yürümeye başladı. Onu böyle bırakamazdım! Kolundan tuttuğum gibi revire sürüklemeye başladım. Kendini çekmeye çalışsada pek başarılı olamıyordu. Değer verdiğim insanlara yardım ederken nedense fiziki gücüm artardı. Revirin kapısına geldiğimizde kapıyı tıklatıp 'gir ' sesiyle açtım.
-Kızlar ne oldu size böyle"dedi tedirgince. Benim ki sadece kızarmıştı.
-Abla bende bir şey yok. Ama Burcunun kafası kanıyor"dedim. O sırada Burcuyu sedyeye yatırmıştım. Meryem abla elinde gerekli mazemelerle koşar adımlarla yanımıza geldi. Bende aynada alınımı incelemeye başladım.Ördüğüm saçlarımı açtım. Böylece alnımdakı kızarıklık birazcık kapanmış oldu. Meryem ablanın işi bittiğinde bize bir kağıt verdi. Neden geç kaldığımızı açıklıyordu bu kağıt. Odadan çıktığımızda Burcu ' bak gördün işte iyiyim' dedi . Sınıfın önüne geldiğimiz için hiçbir şey dememiştim. Kapıyı tıklatıp içeri girdik. Suzan hoca bize ters ters bakıp sert bir ses tonuyla konuştu.
- Okulu böyle bir tenbellikle bitirmiş ola bilirsiniz. Ama ben üniversiteyi böyle bitirmenize izin vermeyeceğim... Şimdi bahanenizi söyleyin!Neden bu kadar geç kaldınız? "Dedi sertçe. Gıcık bir öğretmen olsa bile saygı duymalıydık. Kızıl saçlı 40lı yaşlarında bir öğretmendi. Burcunun mırıltısını sadece ben duymuştum. 'Şeytan diyor git alnının çatından yapıştır kağıtı'. Kağıtı unuttum ben! Karşımda her an bana saldıracakmış gibi bakan bir kadın yani hoca olunca insanda kafa kalmıyor . Elimde tuttuğum kağıtı sakin adımlarla karşısındakı masaya bıraktım. Bana yine ters ters bakıp kağıtı aldı. Okuduğunda yüzü morardı resmen. Ama belli etmeyerek eskisinden daha yüksek bir sesle bağırdı.
-Beni kandıramazsınız siz! Ben sizin gibileri çok gördüm. Sahte kağıtı önüme koymakla yine inanacağımı mı sandınız?" dedi sinirle. Hiçte şaşırmadım aslında. 'Hem suçlu hem güçlü ' deyimine uygun biriydi Suzan hoca. Allahım biz böyle ayakta mı dikileceğiz?
-Şimdilik affediyorum sizi. Geçin yerlerinize" dedi .Çok iyi(!) bir hoca. Göz devirip yerime geçtim. Geri kalan zamanda çoğu soruları bana ve Burcuya sordu. Sanki biz öğretmeniz! Her şeyi de biz mi bileceğiz!
***
Çıkış saati.
- Hadi uyan Burcu"dedim bıkkınlıkla.
Gözlerini açıp kırpıştırdı. Etrafa anlamaz bakışlar atıp bana döndü.
-Dersler bitti. Hadi eve gidelim" dedim. Çantamı sırtıma atıp yürümeye başladım. Koşa koşa yanıma geldi Burcu. Başıma giren ağrıyla elim refleks olarak ağrıyan bölgeye gitti. Burcu kolumu tutup telaşla sordu.
-İyi misin?"
-Ben bir lavaboya gideyim.Elimi yüzümü yıkasam geçer ağrım"dedim . Kafa sallayıp tereddüyle konuştu.
-Ben de geleyim seninle"
-Gerek yok. Sen beni araba da bekle" Dedim. Başım çatlayacak gibiydi. Kararsızca bana baksada sonunda çıkış kapısına yürümeye başladı.
Hızlıca lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayı Büyük ihtimalle sabah ki olay yüzünden ağrıyordu başım.İçeride 2 kız vardı . Aynanın karşısında makyaj yapıyorlardı. Aynada kendime baktığımda alnımın kızarıklığının fazla olduğunu gördüm. Elimi yüzümü yıkayıp lavabodan çıktım. Çıkar çıkmaz karşımda... Eymen vardı! Gözlerim sonuna kadar açılmış, nefes alış verişlerim hızlanmış, kalp atışlarım bozulmuştu. Bana bakan bir çift sinirli göz korkumun daha da artmasına sebep olmuştu. Sanki suçlu olan benmişim gibi öfkeliydi bana. Ben suçsuz olan taraftım! Korkması gereken ben değildim! Üzerime geldiğinde geri adım attım. Lavabonun kapısıyla onun arasında kalmıştım. Nefesini yüzümde his etmem beni daha fazla tedirgin ediyordu. Gözlerimi kapatıp olacakları beklemeye başladım. Ürkütücü sesini duyduğumda korkum daha da arttı. Söylediklerini algıladığımda iliklerime kadar titrediğime yemin ede bilirdim. Bunu bana nasıl söyleye bilirdi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nolur Sev'me' Beni.
RomanceGenç kız karşısındakı adama baktı.Kollarının acısı daha da artınca dayanamayıp konuştu. -Bırak beni.Canım acıyor"Genç adamın sinirden gözü dönmüş olsada sevdiyi kadının canını yakmak istemedi.Kızın kolunu sıkan ellerini gevşetip acıya bulanmış bir...