Güzel bir güneşli günün sabahında kimleri yatağında uykularına devam etmek için yorganın altına saklanırken kimileri de çoktan kalkmış isteksizce uyku dolu gözlerle kahvaltılarını ediyorlardı. Kimleri ise gülümseyerek gmzlerini açıp sabaha merhaba diyorlardı. İşte bende sabaha merhaba diyenlerdendim ama benim diğerlerinden farkım vardı. Ben onlar gibi mutluluktan gülemiyordum. Aslında artık hiç gülmüyordum. Yatağımda yavaşça doğrularak ayağa kalktım. Kollarımı iki yana gererek esnediğimde tüm yorgunluğumu üzerimden attığımı hssettim. Kıyafet dolabımın önündeki aynaya bakmamaya dkkat ederek banyoya yürüdüm. Aynalara bir kaç ay olmuştu ama hala ya gözüm kayarda kendimi görürsem diye korkuyordum. Aslında kendimi değilde onu görmekten korkuyordum çünkü aynaya her bakışımda kendimde onu görürdüm.
Banyoya geldiğmde kolidırdan gelen ses beni biraz ürküttü. O kadar sesszlikle dolu bir evde anşden duyduğum küçücük tıkırtı evde yanız olduğumu yüzüme vuruyordu ama alıştım artık. Yalnızık böyle bir şeydi sonuçta.
Bu sesi de boş verip lavabonun karşısına geçtim. Gördüğüm tek şey siyahtı. Çünkü lavabonun üstündeki aynaya siyah bir çarşaf örtmüştüm. Bu rengi seçmemin sebebi bana hayatımı göstermesiydi. Evet benim hayatım böyleydi, Siyahtı... Her şey siyah...
Elimi ve yüzümü yıkadığımda yüzüme çarpan soğuk, beni tatmin ediyordu. Soğuk iyiydi.
Yüzümü sağda asılı olan havlu ile kuruladıktan sonra banyodan çıkarak merdivenlerden ağır adımarla inmeye başladım. Bu kadar yavaş hareket etmemin sebebi hayatın vermiş oduğu yorgunluktu. Yorulmuştum, her an her yerde acıyı yaşamaktan yorulmuştum. Hayatın vermiş olduğu yorgunlukla her şeyi boş verir olmuştum.
Merdivenlerin sonuna gediğimde mutfak kapısının nerde olduğunu hatırlayamadım. Bir süre olduğum yerde öylece kaldım. Ne düşündüğümü ne yapmak istediğimi bir anda unutmuş gibiydim. Tuhaftı. Sanki hayata yeni gelmiş gibiydim, hiç bir şey bilmiyormuş gibi...
Karnımdan gelen bir sesle irkildim. Midem acıkmış olduğuma dair sinyaller gönderiyordu. Tam bu anda aklım tekrardan yerine geldi. Karnımın gurultusu yaşıyor olduğumu bana tekrar hatırlatmıştı.
Hareketlenerek mutfak kapısı olarak düşündüğüm odaya doğru yürümeye başladım. Kapı açık olduğundan kapıya yaklatıkça oranın mutfak olduğunu görebiliyordum. Kapıdan girerken o küçük tıkırtıdan terar duydum ama yine umursamadım o küçük tıkırtı sesini. Çünkü bunun yine psikolojimi alt üst edeceğini biliyordum. Daha öncede yaşadığım için artık alışmıştım. Musluğun akıtmasından, rüzgarın perdeyi havalandırmasına kadar her şeyden korkardım ama artık bu tür seslere aldırış etmiyordum. Dedim ya artık her şeye alışmıştım, alışamadığım tek şey onsuzluktu.Buz dolabından bir kutu süt ve mısır gevreği çıkartıp bir kabın içine sırasıyla önce mısır gevreğini sonra da sütü döktüm. Artık eskisi gibi yemek yiyemediğimden bunlarla idare ediyordum. Çekmeceden bir kaşık çıkarıp arkamda duran masaya döndüm ve oturdum. Tüm odayı ağzımda çiğniyor olduğum gevreğin sesi dolduruyordu. Yalnız olmayı çoğu zaman sevdğimden yalnız olmak beni rahatsız etmiyordu. Aslında yalnız olmayı ben seçmiştim.
Gevreği bitirdiğimde kabı lavabonun içine bırakıp tekrardan odama çıktım. Gözlerimi kapatıp ellerimle kıyafet dolabının kulpunu aradım. Kulpu bulduğumda iyice kavrayıp açtım dolabın kapağını. Kıyafet seçmek benim için zor olmayacaktı çünkü hepsi birbirine benzer ve aynı renkti, Siyah!!!
Dolaptan yırtık bir pantolon ve üzerim içinde tişört alıp üzerime geçirdim. Saçlarım uzun süredir bakımsız olduğundan sert olur diye tahmin ettiğimden onlara dokunma gereği duymadım. Bir yıl öncesine kadar saatlerce saçımla uğraşmadan dışarı çıkmayan ben şimdi ise hiç dokunmuyordum bile. Ne ara bu hae geldiğimi ben bile anlamamıştım ama bu halimi daha çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Kanatlarında
Teen FictionVe her şey hiç başlamadan bitmesi gerekiyordu. Acılarla dolu bir çocuk, acılarıyla yüzleşmeye korkan o çocuk, sadece maddelerle yaşayan o çocuk, tekrar aşık olmaktan korkan o çocuk, hiç beklemediği bir zamanda titremişti acı dolu kalbi. ilk defa gör...