Merhabalar can içlerim. Sondan bir önceki bölüme geldik. Tüm bu süreçte beni yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ederim.
❄️❄️❄️❄️❄️
Aylar geçmişti en son korkuyla geçirdikleri zamanın üzerinden. Melike sınav için İstanbul'a geri dönmüştü. Buğlem hayatının son bir senesini düşündü. Yalnız ve yorgun bir hayatını sadece bir asansörde kalmanın değiştirdiğine inanmak kendisine küçükken anlatılmış peri masallarına inanmak kadar ütopik gelse de gerçek buydu. Asansörde aldığı bir tek teklif onu bugünlere getirmişti.
Elindeki tableti kenara koydu. Oğluna hâlâ bir isim seçememişlerdi. Doğmasına on gün kadar vardı ancak hâlâ isimsizdi yavrucak. Buğlem başını koltuğun rahat arka kısmına yasladı ve ellerini karnının üzerinde gezdirirken oğluyla iletişim kurmaya çalışıyordu. Onun tekmelerini, karnının içindeki hareketlerini hissetmenin mutluluğu paha biçilemezdi.
"Ne koyacağız oğlum biz senin adını? Ne yapacağız annem? Eski Türkler gibi bir başarı sağlamanı bekleyecek halimiz yok. Ben sana isimleri okuyayım sen beğendiğinde tekme at ha annecim. " derken yüksek ve gür bir erkek kahkahası duydu. Gülen tabi ki kocasıydı.
Demir karısının hamileliğinin son ayında onu yalnız bırakmak istememiş işlerini evden halletmeye başlamıştı. Karısı çığlık atsa duyacağı bir mesafeden fazla uzaklaşmıyordu.
Salona döndüğünde gözleri kapalı başı arkaya yaslanmış karnını okşayan ve konuşan kadını izlemeye daldı. Kocaman karnı, her gece masaj yaptığı şişmiş bacakları ve kızarmış al al olmuş yanakları ile karısını yememek için kendini zor tutuyordu Demir.Bu hali bile kadınını arzulamasına ona duyduğu tutkuya engel değildi. Karısının güzel sesini dinlerken söylediklerinin komikliğiyle dilinden bir anda dökülen kahkahaya engel olamadı. Aslında az önce bulmuştu oğlunun adını ancak buna karısının ne diyeceğini bilemiyordu.
"Sen orada beni mi dinliyorsun? Bir de söylediklerime gülüyor musun? Oğlumuz isimsiz doğacak Demir Bey bunu düşünüp ağlamamak için zor duruyorum sen gülüyorsun." derken aylardır olduğu gibi nazlanıp dudaklarını büzmüştü. Demir onun yanına doğru uzun ve büyük adımlarla yürüyüp beklemediği bir anda dudaklarına sersemletici bir öpücük bıraktı. Genç kadının yanına oturup ellerini avucunun içine aldı, gözleri birbirine kenetlenmişken Buğlem daha fazla yüzünü asamamış ve tebessüm yerleşmişti dudaklarının kenarına.
"Ben oğlumuza bir isim buldum gibi... Eğer sende istersen oğlumuzun ismi Bulut olsun. İlk kez bana ait olduğun o sabah sana dövmenin anlamını sorduğumda isminin bir anlamının da bereket yüklü bulut olduğunu söylemiştim. Oğlumuzun ismi senden bir parça taşısın istiyorum. Oğlumuzun ismi Bulut olsun ister misin?" dediğinde Buğlem ağlamaya başlamıştı bile. Güzel yürekli adamı yine yüceliğini göstermişti. Demir gözyaşlarını parmaklarıyla kuruladı karısının.
"Soruma cevap vermedin?" dediğinde Buğlem karnının izin verdiği ölçüde kocasına sokulup başını boynuna gömdü. Elleri karnında buluşmuştu bile.
"Hoş geldin Bulut'um. Babanla benim hayatımıza hoş geldin. " derken kalpleri de elleri gibi bütün olmuştu.
❄️❄️❄️❄️❄️
Hastane çantasını hazırlarken nasıl olup da bu kadar çok şey alabildiğini düşünüyordu Buğlem. En son kırmızı saç tokasını da koyduğunda çantası tamamen hazırdı. Bir hafta kadar kalmıştı küçük prensinin doğmasına. Daha hafif hafif sancılar geliyordu ve daha doğum belirtileri görülmemişti. Yatakta uyuklayan kocasına gülerek baktı. Kendisi zaten haftalardır uykusuzluğa alışmıştı. Geceleri birkaç kez kalkmaya şartlanmıştı sanki beyni. Çantaya bakarken son zamanlardaki duygu yoğunluğu yine baş göstermişti. Karnını okşarken artık anneliğinin başlayacağını biliyordu. Bazen onu karnından hiç çıkarmamak hep içinde saklamak ve tüm kötülüklerden sakınmak isteği baş gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAŞMALI GELİN•GELİN SERİSİ 1•
General Fiction#1 Genel Kurgu Hayatını çalan abisinden nefret eden ve bu nefretin bedelini yeğenine ödetmeye çalışan bir kadının akıllara sığmayacak planı bir aşkın filiz vermesine neden olacak ilk adım olacaktı belki de. İki yaralı gönül bu planın ördüğü kader ip...