BÖLÜM PLAYLİST: Güliz Ayla- Olmazsan Olmaz
***
Demir ile birlikte evlerini gezerken küçük dilini yutmamak için ekstra bir çaba harcamıştı Buğlem. Bu yapıya ev derse hem bulunduğu yere hem de mesleğine ayıp etmiş olurdu. İçinde bulunduğu yapı son derece lüks bir saray yavrusuydu. Malikane tanımının bile burası yetersiz kaldığını hissediyordu genç kız.
"Burada kapalı havuzumuz, yan tarafta da basketbol sahamız var. Giriş katta salon, mutfak, yemek odası, davet salonu bulunuyor. İkinci kat ise yatak odaları, misafir yatak odaları, çalışma odası, sinema odasından ibaret . Çatı katında ise küçük bir kütüphane ve minik bir terasımız var. " diyerek kendisine evi tanıtan kocasına döndü. Tüm o yerleri gezmek ve şehir turuna çıkmak zaten hemen hemen aynı şeydi.
"Sen..." dedi şaşkınlıkla açılmış ağzı sonunda konuşabilir hale geldiğinde. "Sen buranın ev olduğunu hala iddia ediyor musun? Burası bir saray Demir. Kendimi tarihi dizi çeken oyuncu gibi hissediyorum. Birazdan birisi çıkıp benim için tez vurun kellesini diyecek diye korkmuyor değilim. " derken hınzır gülümsemesinin yanında gözleri de gülüyordu. Göz bebeklerinde Demir'in gözlerini kamaştıran ışıklar vardı.
Bu adamın yanında ne ciddi ne de somurtkan olmayı başarabiliyordu Buğlem. Hep güleç, hep samimi ve hep mutluydu onun yanında. Çok iyi hissettiği için mutluydu belki de. Nedensizce bir huzur peyda oluyordu bu adamın yanındayken. Uzun zamandır ardına saklandığı duvarlar kalkanlar bu adama karşı işlevini yitirmiş gözüküyordu. Güven... Adını unuttuğu bu kavram bu adamla yeniden can bulmuştu sanki. O kadar uzun zamandır insanlara güvensiz yaşamaya alışmış, kendi kendine yetmeye çabalamıştı ki birine güvenmek onun için yabancı bir histi. Birine sırtını hiç tedirgin olmadan, ihanet eder mi diye korkmadan yaslamak öylesine ulvi ve ona uzaktı ki hala buna inanamıyor bir türlü kabullenme sürecine geçemiyordu.
Demir karısının ellerini avucuna alıp onun gülen gözlerinin tam içine baktı. Dilinin ucunda söylenmeyi bekleyen cümleler vardı. İçinde vaatler, yeminler saklı cümleler dilinden dökülmek için fırsat kolluyordu.
"Burayı ev haline; sıcak, içimizi ısıtacak gerçek bir yuva haline sen getireceksin Buğlem. Annem öbür evden gerçek bir yuva yaratmıştı. Senin de burada bir düzen sağlayacağına inanıyorum."
Bunları derken başını öne eğip gözlerini kaçırdı. Hiçbir zaman gözlerinin içine yerleşen hüzne engel olamamıştı zaten Demir. Ne kadar zaman geçerse geçsin annesini hatırladığında daha liseye yeni geçmiş o öksüz erkek çocuğuna geri dönüyordu. Kalbinin bir köşesinde o öksüz çocuğun mührü vardı ve o mühür hep orada kalacaktı. Annesinin yokluğunun kalbinde açtığı yara her kabuk bağladığında yeniden soyuluyor bir türlü iyileşmiyordu.
Karısının narin ellerini ellerinden çekip sakallarına dokunduğunu hissettiğinde başını tereddütle kaldırdı.
Onun gözlerinde kendisine karşı oluşmuş acıma duygusunu görmekten ölesiye korkuyordu ama yine de büyük bir cesaretle onun gözlerine baktı. Aradığı fakat görmeyi hiç istemediği o hissi bulamadı o gözlerde. Buğlem'in gözlerinde gördüğü şefkatti, merhametti ama asla acıma değildi. Karısı onun için üzülüyor ama ona acımıyordu çünkü ikisi de derinden hissediyordu benzer acıları. Ortak acılar, ortak eksiklikler ve yeni yeni kurulan ortak bir hayat. Evlilik sonsuza kadar sürecek bir ortaklık olmalıydı zaten. Aşkın, acının ve mutluluğun ortak bölüşüldüğü bir ortaklık bir takım oyunu.
"Annen gibi olamam biliyorum ama mutlu olabilmen için elimden geleni yapacağım koca adam. Yeter ki şu kahvenin en güzel tonundan olan gözlerine hüznün kırıntısı bile sinmesin. Ben bilmiyorum sonumuz nasıl olacak ama..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAŞMALI GELİN•GELİN SERİSİ 1•
General Fiction#1 Genel Kurgu Hayatını çalan abisinden nefret eden ve bu nefretin bedelini yeğenine ödetmeye çalışan bir kadının akıllara sığmayacak planı bir aşkın filiz vermesine neden olacak ilk adım olacaktı belki de. İki yaralı gönül bu planın ördüğü kader ip...