16.Bölüm: Katil

227 18 0
                                    

Lydia
(Annesinin mezarını ziyaret ettiği gün)
Flashback
"Baba..."
"Lydia..."
"Sen burada be arıyosun?" Diye sordum. Sesimin yüksek çıkmasının istiyordum. Ama ona özlemim kızgınlığıma ağır basıyordu. "Be-ben ç-çok özür dilerim" dedi gözlerini kaçırarak "sadece..." diye başladığında sözünü keserek "ne? Sadece... ne demeye çalışıyorsun. Dur bekle söyleyeyim Sen küçükken sizi terkettim bunca yıl umrumda değildiniz ama şimdi annen öldü birden umrumda oluverdiniz" diye bağırdım. Sesim istediğim gibi sert çıkmıştı.

"Dur ve dinle" dedi. Sesi benimki gibi yüksek çıkmıştı. "Neyi dinliyim. Ne anlatıcaksın. Gözünü kırpmadan nasıl terk ettiğini mi?" Diye bağırdım. "Annen birbirimize uygun olmadığımızı söyledi ve gitmemi istedi" diye bağırdı gür sesiyle. "Hatırlıyorum da. Küçükkende aynı böyle anneme bağırıyordun. Hemde her gece" dedim. İlk defa ağlamak yerine sinirimi çıkaracak bir şey arıyordum.

"Neden buradasın?" Sesim normal ama kızgın çıkmıştı.

"Annen öldüğünden beri her hafta geliyorum" dediğinde şaşırmıştım. "Tamam gelmen için sana kızmadım ama seni affetmemi sakın isteme. Sakın ama sakın birdaha gözüme görünme. Sana ihtiyacım olduğunda yanımda değildin. Şimdide sensiz yaşayabilirim" dedim. 'Sakın' kelimesine vurgu yaparak.

"Seni çok özledim kızım" dediğinde gözünden düşen bir damla yaşla az kalsın ona sarılıp aynı şeyleri söyleyecektim. Kendimi engelleyip "maalesef aynı şeyi senin için söyleyemeyeceğim" diyerek oradan ayrıldım.
Flashback son

Sabah uyandığımda Dylan bana sarılıyordu. İşte bu benim istemsizce sırıtmama sebep oldu. "Günaydın güzellik" dediğinde "sen uyanık mıydın?" Diye sordum. "Evet yarım saattir kokunu içime çekerek yanında yatıyordum" dedi gülümseyerek. Gülümsemesi çok tatlıydı "öyle gülme" dedim ve yataktan kalktım. Hızlıca kalkıp gözlerimi kapattı.

"Nabıyosun?" Diye sordum telaşla "bi durda süprizin anlamı olsun" dediğinde yine istemsizle güldüm ve dudağımı ıssırdım. İçeriye gidesiye kadar bir eliyle gözlerimi kapatıp bit eliyle belime sıkıca sarıldığı için sendeleyerek yürüyorduk.

İçeriye girdiğimizde gözlerimi açtı. Mükemmel bir kahvaltı sofrası bizi bekliyordu. Üstünde ne ararsan vardı. "Bunu ne ara yaptın" diye sordum. "Sen uyurken. He bu arada çok fazla uyuyorsun" dedi ve kolundaki saatini gösterdi. Saat 12yi 20 geçiyordu. Ona sarıldım. "Mükemmel olmuş" dedim. "İleride daha güzel süprizler seni bekliyor olacak" dedi ve burnuma öpücük kondurdu.

Yemek yerken bir yandan da konuşuyorduk. Konuşulacak bunca şeyi nasıl buluyorduk bilmiyorum ama onunla konuşmak çok rahatlatıcıydı.

Allison
Dikkatlice yürürken olabildiğince etrafıma bakmaya çalışıyordum. Birden ağaçlar sallanınca gülümseyip sesin geldiği yöne doğru ilerledim. "Hadi ama etkileyici girişlere gerek yok Derek Hale" dedim aşşağılayıcı türden. Birden karşımda durup  ağaca yaslandı ve sırıttı. "Yanlız gelmişsin nerede o ucube avcı kankaların" dedi. Sırıtması artmıştı. "İhtiyacım olmaz diye düşündüm." Dedim ve bende güldüm.

"Hadi ama ne için çağırdın beni" diye söylendim "anlatmam gereken şeyler var. Sevgili Lydia'nın annesinin öldüğü gün hakkında cevaplar istediğini biliyorum. Ve neyle karşı karşıya olduğunuzu bilin istedim" dedi. Şaşırmıştım cidden anlatacak mıydı?

"Peter... Peter Hale" dediğinde gözlerim büyüdü. "Ne?" Diye sordum. "O gördüğün kurtadam Peter'in eski sürüsünden İsaac'di." Dediğinde duraksadım "İsaac Lahey? o beacon hills lisesinde ama nasıl tanıyamadım" dedim inanamayarak. kafa salladı "tanımaman normal çok hızlı hareket ediyor her neyse Peter'in Lydia'ya ihtiyacı var her yerde onu arıyorlar bu arada Dylan... ona zarar verecekler. Lydia'nın canını yakmak için onu kullanacaklar" dediğinde kafam daha çok karışmıştı. "Neden Lydia'ya ihtiyaçları var?" Diye sorduğumda. "Bilmiyorum. Ama Banshee olduğunu biliyorlar" dediğinde "neden bize yardım ediyorsun?"

"Ortak düşman diyelim" "Lydia ve Dylan nerede?"

"Dylan'ın ailesinin dağ evindeler" dediğimde "lanet olsun orada onlara zarar vermeleri an meselesi hemen oraya gitmeliyiz yanlız dönmelerine izin veremeyiz bu çok tehlikeli" dediğinde hızlıca ormandan çıktık. İyiki motor değilde arabayla gelmiştim diye düşünüp bindim. Derek'de yanıma binmişti. Son hız arabayı sürerken Lydia'dan konum atmasını istemiştim. Konum artıktan sonra 50 mesaj atmasını takmayıp cevap vermedim.

Hıclıca sürerken sonunda varmıştık. Koşarak evin kapısını çaldım. Kapıyı açan Dylan'dı lanet olsun o hiçbir şeyi bilmiyordu. Bir an gözü oklara kaydığında "ayı falan olur diye aldım" diyip gülmeye çalıştım. İçeri girdiğimde arkadan Derek geliyordu. "Selam" diyerek el salladı. Bende gülümseyip "Derek bu Dylan. Dylan Derek" diye tanıştırma işini bitirirken Lydia arkadan bana anlamadığım işaretler yapıyordu.

Sonunda içeri girdik. Lydia ve Dylan bize 'mal mısınız?' Diye bakarken Derek hiç olmadığı kadar sevimli gözüküyordu. Lydia "ne arıyorsunuz burada" dediğinde. "Hiiiçç ziyarete geldik" diyip güldüm.

Bir süre açıklama yapmadan durduk sonunda onları geri dönmeye ikna ettim. Benle aynı arabayla dönmesinede ikna ettim. Sorun şu ki Dylan ve Derek aynı arabayla gidecekti.

Sonunda sıkıntısız bir yolculuktan sonra eve vardık. Dylan biraz ailesinin yanına gideceğini söyledi. Lydia'nın evine girer girmez ona herşeyi anlatmaya karar vermiştim.

"Anneni öldüren İsaac Lahey ve o da bir kurt adam" dediğimde hiç şaşırmamıştı.

"Biliyorum" dediğinde afallamıştım.

Story of a Banshee ~Stydia~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin