23.Bölüm: Depo

189 13 0
                                    

Eve gittiğimde çok uykum vardı. Hemen yatağa yatıp uyudum.

Sabah erkenden kalkmıştım. Yatakta biraz oyalandıktan sonra sonunda kalkmaya karar verdim. Kendime yiyecek bir şeyler hazırladım. Hevessiz ve uykulu bir şekilde yedim.

Üstüme rahat ama güzel bir şeyler giydim ve okula gittim. Sınıfa girdiğimde içeride İsaac'i görmemle küçük bir şok geçirdim. Sınıfta tek o vardı. Girmekle girmemek arasında tereddüt etsemde sınıfa girdim. Sırama çantamı koydum ve oturdum. Telefonumu çıkarıp Allison'a mesaj attım

Lydia: İsaac gelmiş
Ally: Ne?
Lydia: isaac okulda şu an yanımda ve sınıftayız yanlızız çabuk gel!!
Ally: Lydia hemen oradan ayrıl

"Ally'le mi konuşuyorsun?" Dedi. "Evet" dedim cesaretlenerek "ee beni özledin mi?" Diye sordu "çok" diyip dudak büzdüm. Sınıftan çıkıcakken kolumdan tuttu "Bu gün çok heyecanlı geçecek" diyip göz kırptı. Koşarak bahçeye çıktım. Oturdum ve biraz soluklandım.

Zilin çalmasına 5 dakika kalmıştı ama Allison hala gelmemişti. Telefonumu çıkarıp aradım. Açmadı. Bir kaç dakika sonra yine aradım ama yine açmamıştı.

Zil çalınca sınıfa gittim. İlk dersin bitmesine kadar bekleyecektim. Eğer gelmezse bir şeyler dönüyor demekti. Ve aklıma hala İsaac in söyledi şey geldi. "Bu gün çok heyecanlı geçecek"
Ne demek istediğini anlamadığımda salak olduğumu düşündüm. Çoğu şeyi anlamıyordum ve bu da onlardan bir tanesiydi.

İlk dersin sonunda hala Allison gelmemişti ve ben tedirgin olmaya başlamıştım. Hasta numarası yapıp müdürden izin kağıdı alıp okuldan çıktım. Dylan'da heralde bu gün okulda değildi. Olsaydı bahçede olurdu. Hızla motoruma binip eve gittim.

Jack'i aradım. "Selam Jack"
"Selam Lydia" dedi. Onu uyandırmış olmalıydım. "Allison yok en son mesaj attığımda okula geliyordu 1 ders bekledim gelmedi. Telaşlanmaya başladım" dedim "Sakın bir yere ayrılma" diyip yüzüme kapattı.

Telaşla oradan oraya ilerlerken eve gidip herzamanki siyah kıyafetlerimi giydim. Botlarımı da giyip evden çıktım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Ama Allison'u bulmaya yardımı dokunacak birinin yanına gitmeye karar verdim. Derek.

Ormanda koşaraken sonunda Derek'in evine geldim. Nefes nefese merdivenlerden çıkarken kapıyı çaldım. Açmayınca daha sert vurdum. Hala açmıyordu. En sonunda kapının açık olduğunu fark ettim. Yavaşça içeri girdim. Evde kimse yoktu. Her yer yıkık döküktü. Yukarı çıktığımda kırılmak üzere olan tahta merdivenin sesi her yerde yankılanıyordu. Bu benim daha da çok korkmama sebep oluyordu. Yukarı çıktığımda yerde kanlar içerisinde yatan Derek'i görünce gözlerim pörtledi.

Hemen yanına ilerledim. Bir kaç dürtmeden sonra ayıldı. Aklıma Allison geldi. Ona zarar gelme düşüncesi kalbimi yakıyordu. Dereğin omzuna girerek onu koltuğa otutturdum. "Kim yaptı bunu?" Diye sorduğumda. Yarı ölü bir şekilde "Peter"
"Hale" dedi.
Tahmin etmiştim. Başka kim yapabilirdi ki. "Allison nerede?" Diye sordum. "Bilmiyorum" dedi.

Yarım saat sonra Derek kendine gelmişti. "Dylan nerede?" Diye sordum. "Onlar geldiğinde o kaçabildi. Ama nerede bilmiyorum" dedi. "Onları bulmalıyız" dedim. Kafa salladı. "Eski bir depo var nerede biliyorsun dimi?" Diye sordu. Evet anlamında kafa salladım. Orası çok korkutucu bir yerdi. Çoğu insan orası hakkında bir sürü hikaye uydururdu. Terk edilme nedeni oldukça gizemli ve esrarengiz olsada korkmuyordum. "Oraya gitmeliyiz" dedi. "Sen burada kalıp onları ara ben oraya giderim" dedim.

"Yanlız gidemezsin tek başına o kadar kurt adamla başa çıkamazsın" dedi. Biraz soluklanıp. "Banshee olabilirsin onlardan daha yetenekli olabilirsin ama güçlerini kullanmayı bilmiyorsun. Sana vurdukları an işin biter" dedi. "Hayır kendim gidicem" dedim. "Olmaz" dedi gür bir sesle "zaman kaybedemeyiz lütfen sen onları buralarda ara eğer onlar depodaysa bir şekilde yardım çağırırım" dedim. "Bu çok riskli" dedi. "Biliyorum ama bana güven" dedim. "Güvenimi boşa çıkarma" dediğinde koşarak motoruma ilerledim.

İlk baş hızla eve gittim. Allison'un verdiği silahları ve bıçaklarımı alıp hızla evden çıktım. Depoya sürdüm. Geldiğimde. Ortalık sessiz ve ıssızdı. Dikkatle içeri girdim. Bıçağımı elime aldım.

Ses çıkarmadan ve yavaş yürümeye dikkat ederek ilerledim. Kalbimin sesini duymasınlar diye kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.

Dikatle ilerliyordum. Arada bir arkama bakıyordum. Burası labirent gibiydi. Birden durdum. İki yol vardı. Sağ ve sol içgüdülerime güvenip sol yoldan ilerledim.

Ardından bir oda gördüm ve yavaşça oraya doğru ilerledim içeri baktığımda bir sürü ölü insan vardı. Hızla arkamı döndüm kimse yoktu. Korkudan ölmek üzere olsamda odaya girdim. Odada bir sürü kanlı tüp iğne ve borular vardı. Düzgünce dizilmiş olan tüpler kan kırmızısı rengiyle korkutucuydu. İçeride ilerledim. Dışarı çıktığımda çığlık sesi geldi. Banshee çığlığı kadar güçlü olmasada normalden daha sesliydi. Sesin geldiği yöne ilerlerken tekrar bir oda belirdi.

Odaya yaklaştığımda içeride birinin olduğunu fark ettim. 2 adam ve 1 kız vardı. Hiçbirini tanımasamda o kıza yardım etmek istiyordum. Acı çektiği vicuduna bağlı olan serumdan ve iğnelerden belliydi. Seruma baktığımda kırmızı sıvıyı fark ettim. Bu kandı. Kızın vicudu kıpkırmızı olmuştu. Yaralar vardı. Mavi hasta kıyafeti gibi bir şey giydirmişlerdi. Bacaklarında morluklar vardı. Ağzı bağlı olsada çırpınıyordu.

Allison'ı bulmam lazımdı onada böyle bir şey yapma düşüncesi canımı yakıyordu. Allison'ı bulduktan sonra bu kızı da kurtarmalıydım ama yanlız başıma olmaz.

Arkamı döndüğümde bir çığlık duydum. Ve bu çığlık karşısında donup kaldım. Kalbim deli gibi atıyordu. Adım atamamıştım. Donup kalmıştım. Uzun bir süre sonra bu sesi duymak bana iyi gelmeyecekti. Her onu hatırlatacak bir şey duyduğumda gözümden bir damla yaş geliyordu. Dudağımdan şu kelimeler döküldü.

"Anne...?"

Bölümü nasıl buldunuzzz. 23.bölüme geldik lütfen voteleri biraz arttırın bir bölümü 13 kişi görüyor 4 kişi beğeniyor.

Story of a Banshee ~Stydia~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin