30.Bölüm: Susuzluk

294 17 11
                                    

4 gün sonra
Dylan
Eve dönmüştük. Bu beni ne kadar çok üzsede heyecanlıydım. Yıllardır sevdiğim kadını kardeşimin mezarına götürecektim. Bir süre yatakta oturdum. Kafamı ellerimin arasına aldım. Gözlerimi sıkıca kapattım. Odaya Lydia'nın girmesiyle ayağa kalktım.

"Noldu?"
"Giyin. seni bir yere götüreceğim"
"Tamam da nereye?"
"Küçük bir kızın yanına"
Lydia anlamayarak dolaptan giysilerini çıkardı. Giyinirken onu izlemeyi çok seviyordum. Oda buna ses çıkarmıyodu. Vicut hatları güzel ve biçimliydi.

Sıkıca Lydia'nın elini tuttum. Evden çıktığımızda arabama doğru ilerledik. Bindiğimde hala çok heyecanlıydım. Zor bir yolculuğun ardından mezara gelmiştik. Lydia şaşkınlıkla etrafa bakıyordu. Mezar şehrin dışında tenha bir yerdeydi. Çok araba geçmezdi bu yoldan.

Elini sıkıca tuttum ve ilerledim. Kardeşimin mezarının önüne geldiğimizde duraksadım. Gözlerimden bir damla yaş süzüldü.
"Sen ağlıyor musun?" Diye sordu.

Mezarın başına çöktüm.
"Sen rahat uyu meleğim. Bak bu sevgilim. İlk aşkım. Ne kadar geç olsada seninle tanıştırmak istiyorum. Ölümünden sonra tekrar beni hayata bağlayan kadın. Seni seviyorum biliyorsun dimi. Abin hep yanına" dediğimde Lydia yeni anlamıştı.

O da yanıma çöktü ve ağladı. Onun ağlaması beni daha çok huzursuz etmişti.

"Merak etme meleğim her zaman kalbimdesin seni seviyorum tatlı rüyalar umarım mutlusundur"

Elimin tersiyle gözlerimi sildim.

"Neden daha önce söylemedin" dedi ağlamaklı sesiyle.

"Söyleyemedim"
"Ona ne oldu?"
"Kanserden dolayı öldü 5 yaşındayken"
"Adı neydi?"
"Claudia"
"Ne kadar güzel" dedi ve iç çekti.

Bir kaç dakika konuşmadan mezara baktık. Daha sonra elini tuttum "hadi gidelim" diyerel arabaya ilerledim. Elini tutup onu arabaya sürüklerken gözlerimi kapattım. İçimde sarsıntılı bir deprem varken sakin kalmaya çalışıyorum.

Hızla arabaya binip ilerledim.

Lydia
Bir kaç saattir kendimi iyi hissetmiyordum. Susamıştım. Bunu Dylan'a fark ettirmemek için elimden geleni yapıyordum.

İnsanların atışlarını 2 kilometre öteden hissedebiliyordum.

Dayanılmaz duruma gelince ormana gidip hayvanlardan beslenmeye karar verdim. Her ne kadar tadı insan kanı kadar güzel olmasada bu bana yeterdi.

Kapıya ilerlediğimde Dylan durdurdu. "Nereye?"
"Sadece biraz hava alıcam"
"Hava soğuk fazla kalma"
"Tamam"
Koşarak kapıyı açtım. Son hızla ormana koştum. Açlıktan deliriyordum. Hızla oradan oraya koşuyordum. En sonunda bir geyik gördüm. Bir an bekledim. Kanın kokusu iyice kendimden geçmeme sebep oluyordu. Hiç tereddüt etmeden üstüne atladım.

Damarlarında kalan son kanıda içtiğimde biraz olsun rahatlamıştım. Ama yetmemişti. İnsan kanı içmem gerekiyordu. Yavaşça ormanda yürürken kendimi kötü hissediyordum. Midem bulanıyordu. Ağzıma gelen acı tatla yere eğilip kusmam bir oldu. Kötü durumdaydım.

Nefes nefese yerde oturuyordum. Derek arkamdaydı. Kalbinin sesini duyabiliyordum.
"Neyin var?"
"Bilmiyorum bir kaç gündür susuzum ondan olmalı"
Ayağa kalktım. Kendime engel olamıyordum.
"Git burdan" diye bağırdım.
"Neler oluyor?"
"Kanının damarlarında pompalanmasını buradan duyabiliyorum git burdan kendime engel olamıyorum"
Derek hızla koşup kaçtı.

Bende yine koşmaya başladım. Ormandan çıkınca hızla koşmaya başladım. Amaçsızca koşuyordum. Karşıma çıkan ilk insanı hiç tereddüt etmeden öldürdüm. Ve en kötüsüde... Bu hoşuma gitmişti.

Ölü beden yere yığılırken pişmanlık duygusu tüm bedenimi kaplamıştı. Sessizce ağlamaya başladım.
"Ne yaptım ben"
"Ne yaptım"
"Masum bir insanı öldürdüm"
Ellerim ağızım her tarafım kana bulanmıştı.

Ben artık katildim.

Ellerimde masum birinin kanı vardı.

Dylan'ın geldiğini fark etmemiştim.  yavaşça yanına yaklaştı.
"Şşş ağlama"
"Ben... masum birini öldürdüm."
"Ben bir katilim"
Suskunluğundan bana katıldığı belli oluyordu. Ona sarılıp ağladım.

Bu beni biraz olsun rahatlatsada hala canım yanıyordu. Vampir olmak istemiyorum. Katil olmak istemiyorum.

Ayağa kalkmam için yardım ettiğinde anca ayağa kalkabilmiştim. Çok kötü durumdaydım. Dylan'dan destek alarak arabaya bindim.

Eve gidene kadar tek bir kelime bile konuşmadık. Suçluluk duygusu kaybolmamıştı. Dışarıyı izlerken uyuyakaldım.

Telefon sesiyle irkildim. Saate baktığımda daha 8di. Sabahın köründe beni kim arar?

"Alo?"
"Lydia?"
"Ally? Noldu?"
"İsaac geri döndü ve Scott elinde"
"Ne nasıl geri döndü?"
"Hemde sürüsüyle"
"Ne sürüsü? Kaç kişiler?"
"Be-ben bilmiyorum yardıma ihtiyacım var"
"Geliyorum"

Düzgün bir şeyler giyip hızla Allison'lara gittim.

"Ne oldu anlat hemen?"
"İsaac aradı ve Scott'ın elinde olduğunu söyledi. O acı çekiyordu. Sesini duydum." Gözlerini kapatıp ağlamaya başladığında ona sarıldım
"Hey hey sakın ağlama onu kurtarıcaz sen Derek'i ara bende Dylan'ı arayım gerektiğince yardım toplamamız lazım"
"Tamam"

Dylan'ı ararken elim titriyordu. Telefonu kulağıma götürdüm ve ayağa kalktım.
"İsaac dönmüş"
"Ne?"
"Allison güçlü bir sürüsünün olduğunh söyledi ve Scott'ı almışlar hemen Allison'lara gel"
"Tamam"

Herkes geldiğinde nerede olabileceklerini bulmaya çalıştık. Aklıma hiçbir yer gelmiyordu. Hava almak için dışarı çıkım. Telefonuma baktığımda gizli numara arıyordu. Açtım.
"Alo?"
"Selam Lyds uzun süre oldu dimi?"
"Yine ne istiyorsun?"
"Seni" diyip güldü. Kahkahası bile berbattı.
"1 saat içerisinde okulun gösteri salonunda olmazsan arkadaşın ölür ve tek gel. Tamam mı? Eğer o iğrenç kurtadam sevgilini veya avcı BFF'ni çağırırsan Scott ölür anladın mı?"
Telefonu yüzüne kapatıp motora bindim.

Hızla okula giderken telefonum çalışıyordu. Dylan veya Allison'dur diye bakmadım bile okula vardığımda motprdan inip kaskı çıkardım. Koşarak gösteri salonuna indim. Kapıları açtığımda etraf balonlarla kaplıydı. Odanın tam ortasındada Scott sandalyeye bağlıydı. Ve bilekleri kanıyordu.

Kanın kokusu beni iyice huzursuz ederken kendime engel olmaya çalışıyordum. 3 yıldır normal bir şekilde yaşarken neden şimdi böyle olmultu? En iyi arkadaşımın sevgisini öldürmeyi göze alamazdım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 18, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Story of a Banshee ~Stydia~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin