III - LUCY

123 12 0
                                    

Kız suratıma bakakaldı. "Denizler Tanrısı mı?"

"Evet," dedim.

"Hiç de balığa benzer bir tarafın yok," dedi. Espri mi yaptığını sanıyor?

"İstersen sinirlerimi daha fazla bozmadan içeri götürün şunu," dedim. "Sonra da Hermes kulübesine yerleştirin."

"Hermes mi? O kim?"

"Gel Lauren," dedi Fred. "Ben sana her şeyi anlatacağım."

"Ben de gidip ranza ayarlayayım bari," dedi James ve üçü birlikte eve girdiler.

Onlar gidince kendimi sandalyeye attım. Gerçekten, bu yeni gelenlerle neden ben ilgilenmez zorundayım? Hem bir kanıt, bir açıklama istiyorlar. Yakında bununla ilgili özel bir grup oluşturacağım. Çömezlerle onlar ilgilensin. Kheiron da tam gidecek zamanı buldu.

Tam o sırada arkamdan birisi geldi ve beni oturduğum sandalyeden kaldırıp kucağına aldı.

Kim olduğunu bildiğimden sesimi bile çıkartmadım ve yüzümü ona döndüm. "Peter?"

"Sevgilim," dedi Peter ve dudaklarıma doğru eğildi.

Onu durdurdum. "Ne yapıyorsun ya? Birisi görecek!"

"Bana ne," dedi küçük bir çocuk gibi. "Herkes biliyor seni deli gibi sevdiğimi. Ne olacak?"

"Beni bir otoritem var canım," dedim.

"Olsun, ben senin otoriteni de seviyorum," dedi ve dudaklarıma uzun bir öpücük kondurdu.

Sonra da beni kucağından indirmeden eve girdi ve üçlü koltuğa kendini bıraktı. Koltuğa iyice yerleşti ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Ben de ellerimi beline dolayıp kafamı göğsüne yasladım.

"Özledim seni," dedi Peter. "Aynı kampın içinde birbirimizi göremiyoruz neredeyse."

"İşlerim var, biliyorsun," dedim.

"Kheiron ne zaman gelecek ya?" diye sitem etti.

"Bilmiyorum," diye cevap verdim. "Biliyorsun. Roma kampında. Daha birkaç hafta kalır."

"Of!"

Başıma bir öpücük kondurdu. Doğruldum.

"Ne oldu?" diye sordu. Yanağına uzun bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalktım.

"Niye kalktın?" diye sordu. "Ne güzel oturuyorduk."

"Saçmalama," dedim. "Kampa yeni gelen bir kız var. İçeride. Fred'le beraber tanıtım filmini izliyor. Birden odaya girerse ne olacak?"

"Hiçbir şey olmaz," dedi Peter ve elimden tutup beni yanına çekti.

"Peter," dedim ama beni dinlemedi ve başını boynuma gömdü. "Hı?" dedi boğuk bir sesle.

"Yapma," dedim ve onu ittim. Tam o sırada Lauren ve Fred içeri girdiler. Tam zamanında!

Peter onları görünce bozuldu ama oturuşunu düzeltip benden uzaklaştı.

"Evet?" dedim.

Lauren bayağı sarsılmış görünüyordu. Onu gören de savaş görüntüleri izlettik zanneder.

Parmağıyla beni işaret etti. "Sen-sen gerçekten de Poseidon'un kızısın?"

"Evet."

"Bu bayağı sarsılmış," dedi Peter gülerek. Sonra kalkıp kızın yanına gitti ve elini uzattı. "Ben de Peter. Okçuluk ve Güneş Tanrısı Apollon'un oğluyum. Lucy'nin de sevgilisiyim."

Son cümlesini bana bakarak söylemişti. Kendisini her yeni gelen meleze böyle tanıtması çok hoşuma gidiyor.

"Me-memnun oldum," dedi Lauren kekeleyerek. Sonra da Peter'ın elini sıktı.

"Şimdi," dedim ayağa kalkarak. "Fred, ona yeni giysiler ver. Kızlardan birine söyle, banyo yapmasına yardım etsin. Sonra da kulübesine yerleştir. Yolda tanrıları da anlatırsın."

Fred tamam anlamında başını salladı. Lauren'i kolundan çekiştirdi ama kız yerinden kıpırdamadı.

"Sen," dedi bana. "Suyu falan kontrol edebiliyor musun?"

"Çocuk oyuncağı."

Masanın üzerindeki bardağın içindeki suya gözlerimi diktim ve onu kontrol etmeye başladım. Su, müzikle sepetinden çıkan bir yılan gibi kıvrılarak yükseldi ve havada dönmeye başladı.

Bu yaptığım karşısında Lauren'in gözleri fal taşı gibi açıldı ve dehşetle bana bakmaya başladı. Gözünün önünde ceset parçalasam bu kadar korkmazdı herhalde.

"Muhteşem," diye fısıldadı yavaşça.

"Vazgeçtim," dedim ve suyu serbest bıraktım. Olduğu gibi bardağın içine geri doldu. "Ona ben eşlik ederim Fred. Teşekkürler."

Fred afallamış görünüyordu. "Emin misin Lucy?"

"Tabii," dedim. "Gel bakalım Lauren. Sana kampı gezdireyim."

MELEZ BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin