Selam, selam, selam...
Öncelikle, sınırın geçmesi için kendisi sinir krizi geçiren ve bu bölümün gelmesini çok isteyen Deniz için bir ithaf. :3
Sonra, bu bölümde bazı önemli şeyler öğreneceksiniz.
Multimedia'da Liam'ın Punk versiyonunu görüyorsunuz.
Bölüm şarkısıyla beraber okumanızı tavsiye ederim.
Sınır 100 okuma, 20 oy ve 5 yorum.
İyi okumalar! :)
Ne yapacağınızı bilemez bir halde oradan oraya koştuğunuz oldu mu hiç?
Ya da buna birinden kaçmakta diyebiliriz.
Ya da birilerinden.
Her ne boksa.
Bana yeni bir ‘bela evi’ gerekiyordu.
Peşimde bir sürü dolusu psikopat koşarken her kapana düşebilirdim.
Sokağın kuytu bir aralığına sokulup kafamı uzatarak arkama baktım. Siluetleri görebiliyordum. Hala koşuyorlardı. Bense şu an sadece rüzgârın bulunduğum kuytu yer sayesinde daha fazla saçlarımı karıştıramıyor oluşuna seviniyordum. Aptal ben.
Bir; kıyafetlerimi apar topar giyip yattığım çocuğun tişörtüyle sokağa fırladığım vakanın daha ortasındaydım, evet.
Ben ne halt yiyordum?
Saçlarımı yüzümden çekip boşluğa iyice sokuldum. Benden tarafa döndüklerinde nefesimi tuttum. Öylece geçip gitmelerini istiyordum. Arkalarından orta parmağımı gösterip ters yönde kaçmak istiyordum. Hepsinin intikam olarak bana toplu tecavüz etmelerinden korkuyordum. Ah.
‘’Seni öldüreceğim, Louis. Yemin ediyorum, yapacağım.’’ Dedi. Oydu, Harry’ydi.
‘’Yapamayacağın şeyler için yemin etme, Harold. Sen pişman olursun.’’ Dedi ona karşılık olarak. Sesinde az da olsa korkudan eser yoktu. Harry’nin sesiyse öfke saçıyordu.
‘’Çenenizi kapayın ve etrafınıza bakın.’’ Diye tısladı. Muhtemelen Brendan’dı. Hangilerinin peşimden geldiğini bilmiyordum. Sadece çok fazlalardı.
Louis ‘’Dağılalım.’’ Dedi ve ayak sesleri tekrar kulaklarıma dolmaya başladı.
Brendan’ın koşarak önümden geçtiğini görünce gözlerim yuvalarından fırlayacaktı. Benden tarafa bakmamıştı. Tanrım, beni görmemişti. Daha fazla ne kadar sevinebilirdim?
Başımı duvara yaslayıp derin nefesler almaya başladım. Soğuk yüzünden astımım tutuyordu ve koyu lacivert gökyüzünden dökülen beyaz kar taneleri saçlarıma yapışıyordu.
Sanki biri beni boğuyormuş gibi öksürdüm. Bu da nereden çıkmıştı? Astım tehlikemin geçtiğini sanıyordum. Ya da riskinin azaldığını.
Büyük bir el sertçe bileğimi kavradı ve beni sokulduğum kuytu köşeden dışarıya çekti. Sırtım duvara çarptığında inledim.
‘’Sen ne halt yiyorsun?!’’ diye bağırdı. Ah, son günlerde bu soruyu bende kendime çok soruyorum.
Rüzgâr şiddetini arttırmıştı ve saçlar ölesiye yüzümü kaplıyordu. Soğuk hava peş peşe öksürmeme neden oluyordu.
Saçlarımı yüzümden çekebildiğimde gözlerimi kırpıştırıp kirpiklerime konan kar tanelerini uzaklaştırdım.
Ve- Siktir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Side (Askıya Alındı)
Fanfiction''Seninle olmak, ateşle oynamak gibi.'' Dedim. ''İyi kızlar, ateşle oynamaz.'' Dedi ve güldü. ''İyi kız olduğumu da kim söyledi?'' diye takıldım. ''Ben oyun kurucuyum, Harry.''