Selam, yeni bölüm zamanı!
Sadece 3 gün sonra yeni bölümü yayınladığıma inanamıyorum ama sınır geçti ve paylaşmam için ısrar edenler vardı. :D
Bu bölümü de çok sevdiğimi söylemeden geçmeyeyim. Umarım sizde seversiniz.
Bu bölüm baya uzun oldu galiba. Önceki hikayemde okuyucular uzun yazmamı seviyorlardı, umarım sizin için de sorun değildir. Çünkü ben kısa yazamıyorum. Hep uzun yazarım. Öyle bir alışkanlığım var. :D
Uyarıyorum; bu bölümde cinsellik içeren bir bölüm var. Rahatsız olanlar okumasınlar.
Hikayeye bu bölümde grup üyelerinden 2 kişi daha giriyor. Söylemiyorum, sürpriz. :D
Bölüm şarkısını çok seviyorum, The Fray harikadır.
Multimedia'da Ashton var. ♥
Sınır yine 100 okuma, 20 vote ve 5 yorum.
İyi okumalar! :)
Bütün hafta sonunu bunalımlı bir halde geçirmiştim. Doğrusu; bunalımdan çok şok içinde.
Harry’nin kafasının bacaklarımın arasında olduğu süre boyunca hissettirdiği o inanılmaz hissi unutabilmek için o gece boyunca sürekli bira içip durmuştum. Ama bir işe yaramamıştı. Sadece votkanın tadını unutmamı sağlamıştı. Hala bacaklarım karıncalanıyordu.
Gözlerimi ovuşturup önüme gelen perçemimi geriye attım ve ayağa kalktım.
Yarın tekrar okul olduğunu bana hatırlattığı için lanet olası Pazar günlerinden nefret ediyordum.
Holden geçerken gözlerimi pencereden dışarıda gezdirdim. Hala yağmur yağıyordu. Sabahtan beri durmamıştı.
Elimdeki bardağı mutfağa bırakıp buzdolabına gittim. Yiyeceklere göz gezdirdim ama canım hiçbir şey istemiyordu. Ruh halim sürekli değiştiği için gece boyunca önce uyumak istememiştim; bu yüzden sürekli neskafe içip internette gezmiştim. Ama sonra lanet olası Harry’den nefret ettiğimi kendime hatırlatıp uyumak istedim ve durmadan süt içtim. Midem bulantıdan çalkalanıyordu.
Buzdolabını kapatıp yarı kapalı gözlerle hole geri döndüm. Zombi gibi yavaş ve peltek adımlarla salonun kapısına geldiğimde evin kapısı deli gibi yumruklanmaya başladı. Olduğum yerde aniden çıkan yüksek sesle sıçramam bir olmuştu. Tanrım.
Rachel’ın evde olmamasına küfür ederek kapıya ilerledim ve gözlerimi devirerek kapıyı açtım. Daha bakmadan kim olduğu umurumda olmadığı için ‘’Ne var?’’ dedim. Her kimse ‘’Yaşıyormuşsun.’’ Dedi. Sesini duyar duymaz gözlerimi açmıştım. ‘’Siktir..’’ diye mırıldanıp irileşen gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Kendime gelemediğim için onun bir hologramdan ibaret olmasını umuyordum ama hayır, değildi. Hologramların gözleri bu kadar güzel bir yeşil olamazdı.
Kapa çeneni Amber.
Sesimi olabildiğimce yüksek çıkarmaya çalışarak ‘’Defol Harry.’’ Dedim. Kapıyı suratına kapayacakken koca elini dışarıdan kapıya dayadı ve benim ittiğim ters yöne itmeye başladı.
Sonunda ‘o’ başardığında kapı açıldı ve birkaç adım geriye sendeledim. ‘’Piç kurusu.’’ Diye dişlerimin arasından tıslayıp gözlerimi kısarak ona baktım.
‘’Artık çok geç.’’ Dedi ve yarım ağız sırıtıp yanımdan geçerek salona doğru ilerledi. Kapıyı tüm gücümle çarpıp arkasından salona ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Side (Askıya Alındı)
Fanfiction''Seninle olmak, ateşle oynamak gibi.'' Dedim. ''İyi kızlar, ateşle oynamaz.'' Dedi ve güldü. ''İyi kız olduğumu da kim söyledi?'' diye takıldım. ''Ben oyun kurucuyum, Harry.''