0.3

2.5K 235 182
                                    


Uyanmasında en büyük etken başındaki ağrı oldu. Kaç gündür uyuyordu bilmiyordu. Bilinci yerine gelirken bedeni sanki 150 kiloymuş gibi ağır hissettiriyordu. Göz kapaklarını zorlukla araladığında ilk işi odada başka birinin var olup olmadığını kontrol etmek olmuştu. Fakat sonuç istediği gibi değildi. Kimse yoktu.

'Tamam.' Dedi kendi kendine. 'Eğer onlar gelmezse ben onlara giderim.' Hem hemşire söylemişti. Harry'ye ulaşılamıyordu. Yattığı yerde beş dakika kadar kendine gelmeyi bekledi. Doğrulacak gücü bulduğunda kolundaki serumun bağlı olduğu iğneyi yerinden çekip çıkarmıştı.

Ayaklarının üzerinde durduğu ilk dakika yerinde beklemesi gerekmişti. Tüm kasları uyuşuktu ve hareket etmesi için yeterli gücü kendisinde bulamıyordu.

Destek alarak dolaba doğru ilerledi ve orada bulunan eşyalarını aldı. Üzerindeki mavi hastane elbisesini tek hamlede çekip çıkarttığında vücudundaki fazladan mürekkep izlerini inceledi. Tanıdık gelmeyen dövmeleri vardı ki büyük ihtimalle sarhoş olduğu zamanlar yaptırdığı dövmelerden falandı. Yine de fena değillerdi. Fazladan dar pantolonu giyerken bayağı zorlanmıştı. Beyaz tişörtünü ve Harry'ye ait olan ceketi üzerine geçirdi. Kendisini başarılı bir şekilde ilk önce odadan sonra hastaneden yakalanmadan çıkarmayı başarmıştı.

Hastane önünde bekleyen bir taksiye hızlıca bindiğinde cüzdanını ve telefonunu cebinde bulduğuna şükretti. Aklında olan adresi hızlıca söylediğinde cüzdanındaki parayı ve telefonunu kontrol etti.

Telefonunda bir sürü cevapsız arama ve mesajlar vardı. Ekran kilidini beşinci açma girişinde tekrar hata vermişti ve Louis şifresini yanlış girmediğine emindi. Yıllardır Harry'nin doğum gününü ekran kilidi olarak kullanıyordu ve artık çevresindeki herkes bunu öğrenmişti. Fakat elinde değildi. Eğer şifreyi değiştirirse Harry'ye ihanet edermiş gibi hissediyordu. Üstelik kullandığı markanın ne zaman üst modeli çıkmıştı da Louis almıştı? Büyük ihtimalle Harry'nin başının altından çıkan bir şeydi bu. Çünkü Louis pek bu tür şeylerle ilgilenen biri değildi.

Ön ekrandaki çoğu yakın arkadaşı Niall ve Faith adında birinden gelen mesajları inceliyorken telefonunun şarjı bitti ve ekran karardı. Neyse ki evine az kalmıştı.

Cebindeki anahtarın hiçbiri evinin kapısını açmamıştı. Tuttuğu nefesini sıkıntıyla dışarı verirken evin arka kısmına doğru ilerliyordu. Sıçrayarak evin arka kapısının üst kısmındaki girintide duran anahtarı aldı ve tekrar ön kısma yürüyüp kapıyı açtı. Bunu geçen yıl Louis'nin sürekli anahtarlarını unutup kapıda kaldığı için yapmışlardı.

Evin kokusu hatırladığı gibi değildi ve koltuklarının yerini ne ara bu çirkin koltuklar almıştı? Tanrı aşkına o koltukları alabilmek için Louis ne kadar çok çalışmıştı. Şu an bir bardak çaydan daha çok ihtiyacı olan şey sevgilisiydi. Onu yaklaşık üç gündür görmüyordu fakat bu üç gün sanki üç yıl gibi gelmişti.

Yatak odasına doğru ilerledi ve yarı açık olan kapıdan içeriye girip büyük boy yatakta tek başına yayılmış sevgilisini gördü. Kalbinde oluşan ağrının nedenini anlayamamıştı. Onu bu kadar özlediğine inanamıyordu. Geçirdiği kazayla sevgilisinin değil hayatının değerini anlamalıydı.

Üzerindeki ceketi çıkartıp yere fırlattıktan sonra yatağa, sevgilisinin yanına, tırmandı. Telefonunu halihazırda prizde takılı olan şarja takıp sevgilisinin yüzünü incelemeye başladı. Niye saçlarını kestirmişti? Güzelim buklelerine nasıl kıymıştı? Uyandığında büyük bir kavga çıkacaktı. Sadece 3 gün ortadan kaybolmuştu. Saç kestirmek de neydi? Koltuklara ne olduğunu da sormayı unutmamalıydı.

Kolunu onun karnına koyup iyice ona sırnaştığında Harry'nin vücudu otomatik olarak ona dönmüş ve Louis'yi kollarının arasına almıştı. Louis bir süre aşağıdan onu izlemişti ve uzanıp yüzünün her santimini yavaşça öpmüştü.

"Louis." Çatık kaşları ve sesindeki acı dolu ton Louis'nin aklına kötü bir rüya gördüğünü getirmişti.

"Aşkım. Buradayım." Kendisine sarılı kollar kasılıp Louis'nin bedenini kendisine doğru yaklaştırmıştı. Vay be. Ailesinin yanına gittiği bir aylık tatilden döndüğünde bu kadar sıkı sarılmamıştı. Demek ki arada 3 gün ortadan kaybolmalıydı. Fakat bu oda, bu yastık hatta Harry bile farklı bir şeyler kokuyordu. Bu Louis'nin alışkın olduğu bir şey değildi.

3 günde gerçekten çok şey değişmişti. Kız kardeşlerinden bile daha feminen olan Harry nasıl saçlarına kıyabilmişti? Tamam Harry ile olan seks hayatları yıllardır hiç monotonlaşmamıştı ve her zaman Harry ona hak ettiğini vermişti. Fakat bu saçının ona kattığı dominant hava Louis'yi tahrik edebilecek türdendi. Yine de bu iş için çok fazla yorgundu.

Louis yarım saat sevgilisinin kolları arasında onun uyumasını izlemişti. Artık yatmaktan sıkıldığında Harry ile neredeyse bütünleşmiş bedenlerini ayırmıştı. Üzerindeki pantolon ona hiç rahat vermemişti. Üstelik onun kırmızı pantolonları neredeydi? Ne zamandır Harry'nin pantolonlarını giymeye başlamıştı? Dolaptan eline gelen bir tişörtü aldı ve saatlerdir üzerinde olan tişörtü yenisiyle değiştirdi. Dolabında neredeyse doğru düzgün hiç eşofman bulamadığında vazgeçerek hızlıca mutfağa geçti. Halsiz ve oldukça açtı. Fakat bunun için Harry'yi uyandıramazdı. Bu yüzden zorla kahvaltı hazırladı. Louis ikisi için yumurta hazırlarken aynı zamanda ekmekler kızarıyor ve çay oluyordu.

"Tanrım.. Enfes kokuyor." Harry'nin odadan gelen sesiyle kıkırdamasına engel olamamıştı.

Harry tekrar konuşmaya başladığında adım sesleri yaklaşmaya başlamıştı. "Erken gelmiş-"

Garip bir şekilde cümlesi yarıda kesildiğinde Louis ikinci yumurtayı diğer tabağa almış ve ocağın altını kapattıktan sonra gülümseyerek Harry'ye dönmüştü. Fakat Louis'nin gülümsemesi Harry'nin yüz ifadesiyle solmuştu. Ona niye karşısında ölü varmış gibi bakıyordu?

Birkaç saniye sonra Harry karşısında bir ölü varmış gibi değilde öldürmek istediği biri varmış gibi bakmaya başlamıştı.


Fault (l.s)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin