1.4

2K 206 73
                                    

Louis, kendisini yana doğru itti ve kafasını Harry'nin göğsüne yerleştirdi. Açık kalan perdeden gün doğumunu izliyorken parmakları altındaki pürüzsüz tende dolaşıyordu.

Tüm şu hatırlama işleri artık daha yorucu olmaya başlamıştı. Beyni bir süreliğine dışarıdan gelen tüm etkilere kapanıyor ve dışarıdan önceki hayatını izliyordu. Kendi yarattığı anılara üçüncü gözle bakıyor ve tüm o baş ağrısıyla uğraşıyordu. Sonuncusu ise içlerindeki en kafa karıştırıcı olan idi. Uyuduğunu düşünüyordu. Bu sefer beynini tetikleyen şey mesaj olmuştu. Faith'i Niall'a ayarlamanın yeni bir şey olduğunu düşünmüştü. Fakat düşüncelerinin aksine onların birbirlerine yakışıyor olabilecekleri düşüncesi yeni bir şey değildi. Faith'e kızmadan edemedi. Yani ona söylese zaten bu işin peşini bırakırdı... Tamam bu söylediğine kendisi bile inanmamıştı.

Sonrasında ise Harry'ye yaptığı şey... Kesinlikle tüm zamanlar içerisinde en iyisiydi. Harry'yi geri kazanıyor gibi hissediyordu. Fakat o kadar kırılgandı ki her an Louis'den uzaklaşacak gibiydi ve Louis bir daha bunu kaldıramazdı. O, Louis için sevgilisini kovmuştu. O, bu gece Louis'nin kollarının arasında parçalanmış ve sonra yine onun kollarında birleşmişti. Bütün bunlar gerçekleşirken Harry, başka birinin değil, onun kolları arasındaydı. Bir süreliğine Harry ondan ayırılmıştı. Fakat artık ait olduğu -Louis'nin kolları arasında- yerdeydi. Burnunu göğsüne yasladı ve kokuyu ciğerleri dolana kadar içine çekti. Parmakları göğsünden karın kaslarına kadar ilerlerken dokunuşlarının sertleşmesine engel olamamıştı.

Dudaklarını göğsünde rastgele bir yere bastırdı ve teninin üzerine bir şeyleri kabul ettirmeye çalışır tonda inledi. "Benim."

Altındaki beden rahatsızca kıpırdandı. Louis onu uyandırmak istemiyordu. Gece sarhoştu ve duygusal olarak yara almıştı. Ona ihtiyacı vardı ve Louis'nin onu geri çevirmesi gibi bir ihtimal hiçbir zaman olmamıştı. Fakat şimdi güneş doğuyordu ve yeni günün ona ne getireceğini bilmiyordu. Onu bir daha kaybedemezdi. O olmadan nasıl nefes alabileceğini bile bilmiyorken tekrar onsuz devam etmeyi başaramazdı. Tam o anda kendisinden nefret etti. Daha fazla hata yapamazdı. Louis yıllar öncesinde ona nasıl zarar verdiğini merak ediyordu. Bunu hatırlamak onu içten içe mahvedecekti. Fakat bilmesi gerekiyordu. Bu eve kollarında onun dışında kimi soktuğunu bilmesi gerekiyordu.

Louis hava aydınlanana kadar öylece kaldı. Göğsünde yatıp, parmakları yer yer mürekkeple kaplanmış tenini gezerken Louis sadece orada yattı ve onun nefes alışverişlerini dinledi. Louis eğer uyusaydı, bu kadar iyi dinlenemezdi.

Kafasını kaldırdığında uyuşmuş boynunu birkaç hareketle açtı. Bedenini yavaşça yukarı çekerken dudaklarını kulağına yasladı. "Buradan gidelim."

Parmaklarını göğsünden yanağına çıkarttı ve yüzünün her noktasına öpücükler kondurmaya başladı. "Hadi kalk! Şehir değiştirebiliriz. Amerika'ya bile gidebiliriz. Los Angeles'a taşınırız ve orada yaşarız."

Biraz önce kendikileri bastırdığı dudakların yukarı doğru kıvrıldığını gördüğünde dudaklarını bu sefer oluşan çukura bastırdı. "Sadece sen ve ben."

"Bir de ağız kokun."

Harry'nin boğuk sesini duyduğunda oyuncu bir şekilde karnına vurdu. Sonrasında Louis onun kollarının gövdesine dolandığını hissettikten kısa bir süre sonra Harry'yi üzerinde bulmuştu.

"İkinizle beraber Los Angeles'da çok mutlu olacakmışım gibi hissediyorum."

Üzerinde uzanan adam çıplaktı. Gözleri şiş ve yeni uyandığı için sesi boğuktu. Yine de kendisini toparladı ve elini göğsüne koyup onu ittirmeye çalıştı. "Benden uzak dur! Beni eziyorsun. Tanrım, nefes alamıyorum."

Harry, Louis'nin onu ittirmeye çalışan ellerini görmezden geldi ve dudaklarını onunkilere bastırdı. Bir süre daha yatakta kaldılar ve birbirleriyle uğraştılar. Harry ikisine de çay hazırladığında Louis hala dün olanları düşünüyordu. Kendisi için uzatılan fincanı aldı ve iç çamaşırı giymeyi akıl edebilmiş eski sevgilisinin yanına yerleşmesini izlemişti.

Telefonundan saati kontrol ederken gözüne tarih kısmı takıldı. '31 Ocak.' Louis neredeyse kendi tükürüğünde boğulacaktı. Aklından çıkmış olmasına inanamıyordu. Yarın onun doğum günüydü ve bunu şu an fark ediyor olması çok adiceydi. 

Harry, ne kadar kendi evlerinde vakit geçirmek istese de Louis onu kendi evine gitme konusunda ikna etmişti. Darren'la tekrar karşılaşmak onu çok fazla korkutuyordu. Çünkü sol omzundaki şeytan Louis'yi rahat bırakmıyor ve kulağına 'Darren, bebeğini tekrar senden alacak.' diye fısıldıyordu.
Eve geldiklerinde kendileri için güzel bir kahvaltı hazırladılar ve Harry, Louis'nin kaçırdığı kısımları ona anlatmıştı.
"Peki bundan sonra ne yapacaksın?"
Harry, krepinden bir parça kesip tabağa akmış reçeli toparladı. Ağzında yavaş yavaş çiğnemesi Louis'ye sonsuzluk gibi geliyordu.

"Hayatıma devam edeceğim?" Louis Harry'nin sakinliğinden ne çıkarması gerektiğini bilmiyordu. Sanki her gün eskisinin yanında sevgilisini kovuyormuş ve bu onlar için artık günlük bir olaymış gibi davranıyordu. "Bu bir son değil sonuçta."

Faith de masada onlara katıldığında konu günlük konuşmalara dönmüştü.

Louis, masada sürekli Faith'e kaş göz işareti yapıp onu, Harry'ye fark ettirmeden, mutfağa çekmeyi başarmıştı. İçeride, televizyonda izleyecek bir şeyler arayan Harry'yi son kez kontrol ettikten sonra Faith'i hızla içeriye çekti. "Yarın Harry'nin doğum günü."

Louis, sesini kısık tutmanın yetmeyeceğini düşünmüş ve Faith'in kulağına doğru eğilmişti. Faith şaşkınlıkla açılan gözlerini Louis'ye yöneltti. "Tamam ne yapacağız? Yani yarın dersim var ve Niall senin yokluğunda tüm işleri üstlendiğinden kafasını bile kaşıyamıyor."

"Harry yarın burada olacak ve beni bir saniye bile yalnız bırakmıyorken hiçbir şey yapamam." Louis çaresizce odanın içinde dolandı.

"Zayn ve Liam'dan yardım istemeyi düşünür müsün?" Louis o kadar hızlı kendisine dönmüştü ki Faith bunu söylediği için kendisinden nefret etti.

"Onlar evimin 50 metre yakınından bile geçemezler." Louis tükürürcesine konuştuğunda Faith gözlerini devirip kalçasını mutfak tezgahına yaslamış, saçlarının arasındaki mor tutamlardan birini parmağında çeviriyor ve bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu.

"Bak şimdi bunu sen hatırlamıyorsun diye anlatıyorum. Kazayı geçirmeden bir ay öncesinde Zayn ve Liam doğum gününü kutlamak için çicek ve kurabiye yolladılar."

"Çiçek ve kurabiyenin Zayn'in işi olduğuna inanmam için amneziden fazlası gerekiyor. Liam'ın mesafesini 20 metreye azalttığımı mail olarak atabilir misin? O geri zekalının hala mesajlaşmadan haberi olduğunu sanmıyorum."

Faith, resmen kendi sonunu kendisi getirmişti. Zaten aylarca ikisinin de nasıl 'pislik torbası' –Louis isimlerini duyduğu an cümle de yirmi kere bu kelimeyi kullanıyordu.- olduğunu dinlemişti. Lütfen, Faith o konuşmalardan birine daha dayanamazdı.

"Tamam bak buldum. Yarın Riley'nin öğleden sonrası boş ve sen bana istediğin şeyleri anlatırsın. Riley dersi bittikten sonra lazım olan her şeyi alıp benim evime geçer ve hazırlık yapar. Harry zaten burada olur. Yani umarım burada olur." Faith iki saniye kadar bekledi. "Gerçekten onun bir planı yok değil mi?"

"Bildiğim kadarıyla yok ve tamam dediğin gibi yaparız." Louis bir süre bekledi ve aklına gelen şeyle tekrar Faith'e döndü. "Riley kimdi?"

"Kız arkadaşım. Bu arada sana tekrar açılmam gerekiyor sanırım. Merhaba Louis, Ben Faith. Üniversite ikinci sınıfta okuyorum ve panseksüelim. Hayır bu bana en yakın arkadaşını ayarlayabileceğin anlamına gelmiyor. Çünkü tam olarak 15 aylık kendimden fazla sevdiğim bir kız arkadaşa sahibim. Hatta bekle onu senden bile çok seviyorum, pislik torbası."

Louis kaşlarını çatarak mutfaktan çıkan kıza baktı. 'Pislik torbası' da neyin nesiydi?

Fault (l.s)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin