Öğlene doğru Louis sahibi olduğu müzik kursunun haberlerini okuyorken Harry evde bulduğu gitarı çalıyor ve birkaç şarkı mırıldanıyordu. Bilirsiniz evde bu şekilde takılmak Louis'ye çift oldukları zamanları hatırlatıyordu ve şarkı söylemesi son derece rahatlatıcıydı. Fakat yaklaşık yarım saat sonra bu olay büyüsünü yitirmişti ve Louis sıkıntıdan patlamak üzereydi.
Sonrasında Louis aklına gelen fikirle yerinden fırlayıp mutfağa gitti. Bu akşam için yemek pişirecek ve arkadaşlarını eve toplayacaktı. Fakat dolabı bomboştu. Bu görüntünün onu sevindireceğini hiç düşünmemişti. Bir haftadır Harry,Faith ve Niall dışında kimseyi görmemişti ve bu onun dışarıya çıkma fırsatıydı. Üzerindeki tişörtü kazakla değiştirdi ve üzerine aldığı kot ceketi dışarı çıkmak için yeterli gördü.
Louis ayakkabılarını giyerken nezaketen içeriye doğru seslendi. "Markete gidiyorum. İstediğin bir şey var mı?"
Gitar sesinin durmasını ayak sesleri takip etti. "Nereye gidiyorsun?"
Tamam Louis zaten buna cevap vermişti. "Yemek yapacağım ve dolap bomboş markete gitmeliyim."
"Yani dışarı çıkıyorsun?"
Louis göz devirmesine engel olamadı. Ne kadar onu görmezden gelmek istese de kafasını salladı ve kapıya doğru yöneldi.
"Bende geliyorum."
Harry hızlıca askılıkta asılı olan ceketini alıp üzerine geçirirken bunu söylemişti. Tamam normal zamanda Louis bu ilgiden memnun kalırdı. Fakat şu an ilgiye değil, mahremiyete ihtiyacı vardı. Sadece tek başına markete gidip alışveriş yapmak istiyordu. 'Tek başına' kısmını bir daha vurgulamasına gerek var mıydı? Genelde Louis kaba olduğunu bilse bile düşüncelerini söylemekten asla kaçınmazdı. Fakat geçtikleri haftanın her gününü beraber geçirmeleri Louis'nin vicdanını devreye sokmuştu.
Harry, Louis'ye ikinci katın aşağıya iniş merdiveninde yetişmişti. Faith'e ait olduğunu bildiği kapıyı gördüğünde bir süre duraksadı. Kapının yanında duvara sadece tek çiviyle bağlı olan posta kutusuna baktı.
İkinci anının beynine dolması işte tam bu anda gerçekleşti.
Louis arkasından gelen çocuğu tişörtünden tutarak apartmanın koridorunda ilerletirken asansör düğmesine ulaşmaya çalışıyordu. Hızla düğmeye basarken en üst katta olan asansör çalışmak bilmiyordu. Arkasında kolunu karnına dolamış bir şekilde dudaklarını boynunda gezdiren adam ise sabırsızlanmaya başlamıştı.
Adamın dudakları Louis'nin boynundaki hassas noktaya baskı uyguladığında Louis kısık sesle inlemesine engel olamamıştı. Adam kendisiyle gurur duyarken aynı noktayla uğraşmaya başladı. Louis ise aile apartmanında yaşadığını ve birilerinin onları duyması sonunu getireceğini kendisine tekrar ediyordu. Karnından aşağıya doğru ilerleyen eller düşüncelerini ikinci hatta üçüncü plana attı. Kalçalarını birkaç kez onunkiler üzerinde çevirdiğinde adam sabırsız bir şekilde onu merdivenlere doğru çekiştirmişti. Bu barda rastgele tanışıp eve getirdiği kaçıncı adamdı hatırlamıyordu. Büyük eller -Louis onu özenle seçmişti.- kalçalarıyla buluştuğunda içinde aitlik hissine dair bir şeyler aradı. Yine olmamıştı. Bu gece başarısızlık çetelesine ekleyeceği bir çizik dışında başka bir halta yaramayacaktı demek ki.
"Tanrım, çok güzelsin."
Duyduğu ses tonuyla Louis'nin gözleri büyüdü. Tamam adamı özenle seçtiğini söylemişti. Yani bilirsiniz yaklaşık 180 boy, büyük dudaklar ve Tanrı aşkına adamın gamzeleri vardı. Ses tonu ise benzemenin yanından bile geçmiyordu. İsmini sormak için vakit bulamadığı adamın sesi boğuk olmaktan bayağı bir uzaktı. Yani en son hatırladığına göre öyleydi. Arkasında hala onunla ilgilenmeye çalışan adamı hızlıca çekerek önüne geçmesini sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fault (l.s)
FanfictionLouis uyandığında Harry'yi yanında görmeyi bekliyordu, başka bir adamın kollarında değil.