Louis, bir süre ne tepki vereceğini bilmiyor halde bekledi. Tek mimiğinin bile kendisini Faith'in önünde ele vereceğini biliyordu. Onun ellerini üzerinden çekti ve dalga geçer gibi güldü. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Bir şey hatırlasaydım bunu sana söylerdim değil mi?"
"Sadece bir kereliğine yalan söylemeyi kes tamam mı? Bunu ne kadar süredir saklıyorsun? Tanrım o kadar bencilsin ki yüzüne bile bakamıyorum."
Ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. Gün boyunca Faith ile hiçbir şey konuşmamıştı. Harry ise bunu fark etseydi... Tanrı aşkına Harry bütün gün ona berbat davranmıştı. Sanki Louis hakkında kötü bir şey öğrenmiş gibiydi. Fakat niye kendisi sorabilecekken Faith'i yollayacaktı ki?
"Şimdi ya anlatmaya başla ya da gider içerideki herkesin senin nasıl bir yalancı olduğunu öğrenmesini sağlarım." Gözlerinden neredeyse ateş çıkıyordu ve bu dediğini yapacak olmasına hiç şüphe bırakmıyordu.
"Harry mi bir şey söyledi?" Louis köşeye sıkışmıştı ve şu an buradan sağ çıkamayacak bile olsa bunun cevabını bilmesi gerekiyordu.
"Tanrı aşkına her şey onunla alakalı değil mi?!" Louis bağırmasını engelleme isteğiyle bir süre ona baktı. Tanrı aşkına gerçekten onun kalbini kırmıştı. "Seni rahatlatacaksa hayır değil. Riley'nin saçı hakkında bir şeyler söylemişsin. Tanrım o saç rengini ben bile hatırlamıyordum!"
Louis çenesini tutamadığı için kendisine lanet etti. Fakat buradaki en büyük sorun çenesini tutamamış olması değil, böyle bir konuyu en yakın arkadaşına anlatmamış olmasıydı. Bu yüzden pes etti. "Tamam bak birkaç şey hatırladım. Yeni bir şey değil. İlki sanırım kontrole gittikten beş veya altı gün sonraydı. Beraber film izlediğimiz akşam."
Faith yanında getirdiği paketten sigara çıkarıp ateşlerken kafasını hayal kırıklığıyla iki yana sallıyordu. "Sarhoş olup Harry'nin kapısına dayandığım gecelerden biriydi. Sonra bir tane daha oldu. Eve getirdiğim bir adamı hatırladım. Sonuncu hatırladığım ise Riley ile tanışmam oldu."
Faith, Louis'ye sigarayı uzatırken bir süre yumuşamış gözüktü. Parmakları Louis'nin yüzünü sararken anlayışla ona baktı. "Niye bize anlatmadın?"
Louis bunu ilk defa itiraf ediyor olmasından dolayı kendisini çok kötü hissetti. "Korktum. Harry'nin iyileştiğimi öğrenip gitmesinden korktum."
Faith ona o kadar sıkı sarılmıştı ki neredeyse nefesi kesilmişti. Fakat bundan şikayetçi değildi. Haklı sebeplerle ona kızmıştı ama her zamanki gibi şimdi onu affediyordu. "Louis o hala seni seviyor."
"Ona kötü şeyler yaptım. İçten içe beni hala affedemediğini hissediyorum ve Faith onu kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki. Ben üzgünüm sadece söyleyemedim." Louis yanaklarının teker teker ıslandığını hissettiğinde onu sakinleştiren yine Faith olmuştu.
Aynı zaman içerisinde Harry içeride oturuyor ve olabildiğince konuşmaya katılıyordu. Fakat içten içe sabahtan beri onu yiyip bitiren bir şeyler vardı. Şu an karşısında yer minderinde oturup her konu hakkında bir yorumu olan kişi gibi yiyip bitiren şeyler.
"Markete bile tek başıma gitmeme izin vermiyor. Tek başına hallet Riley."
Louis'nin Riley'si şimdi karşısında oturuyor ve yüzündeki gülümsemeyle onu izliyordu. Tıpkı bütün akşam yaptığı gibi. Ne zaman Louis'ye sarılsa veya birbirleriyle temasa geçseler o kız onlara gülümsüyor oluyordu. Üstelik şu an rahatsız hissetmesinin tek sebebi bu bile değildi. Louis uzun süredir ortalıkta yoktu. Tamam Faith ile balkonda sigara içtiklerini biliyordu. Fakat bunu bilmek Harry'nin içindeki Louis'yi kontrol etme isteğini bastırmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fault (l.s)
FanfictionLouis uyandığında Harry'yi yanında görmeyi bekliyordu, başka bir adamın kollarında değil.