kimsin!?

34 6 0
                                    

Trenin sesi ile korkudan bayıldığım ve kararan Gözlerimden başka hiçbir şey hatirlamazken saatler sonra açtım gözlerimi aydınlığa. Önce kendimi ölüp cennete gittim sansam da sonra cennetten kat be kat pis olan bu yere bakıp bu yargimdan vaz geçtim. Sonra ağrıdan sizlayan sirtima götürdüm elimi. Hala sizliyordu.  Hem ben nasıl ölmedim ki yani beni kim kurtardı?

Yattigim yer bir dosek gibi ama yumuşak bir şey di . Üstüme bir battaniye örtülmüş ve başımın altına kuş tüyü de olmasa da yumuşak sayılacak bir yastık koyulmustu. Yarım bir inşaat gibi bir yerdeydik. Bir çöp kovası gibi şeyin içinde ısınma amaçlı bir şeyler yakilmisti. Sonra ileriden bir demir kapı sesi geldi ama 'L' gibi bir şekilde dizayn edildiği için kimin geldiğini göremedim. Sonra içime bir korku düştü cidden beni kim kurtardı! ?

Iceriye 14-15 yaşlarında pis kıyafetli bereli atkili bir çocuk girdi. Elinde birkaç poşet vardı taş ve odun getirmişti ve ekmek görüyordum  . bir an ne kadar aç olduğumu hissettim. Her ne kadar yüzünü gizlesede bana bakıp güldügunu gamzeleri gizleyemiyordu.

- sen kimsin?

- asıl sen kimsin?

- önce ben sordum hem benim burda ne işim var ben ölmedim mi?

- hiç meleğe benziyor muyum?

- ne alaka?

- senin gibi güzel bir kız ölse anca cennete gider.

Dedikleri bir an utanmama neden olup adım gibi eminim ki
yüzümü kizarmasina neden olmuştu. Fakat hala burda ne işim olmadığımı bilmediğim den daha sakin bir şekilde sordum.

Sen kimsin ve neden burdayım?

- ben senin kurtaricinim . Tren çarpmadan 1 dk önce seni görüp yanına koştum ama bayilmistin bende hemen ipleri kesip seni buraya getirdim oldu mu küçük hanim ?

- aynı yaşlarda olduğumuza eminim

- ben teşekkürü tercih ederdim

- tamam teşekkür ederim ama şimdi arkadaşımı arayabilir miyim?

- önce bir şeyler atistiralim deyip ekmek domates ve zeytin peynir çıkardı.  Hemencecik yedik bu sırada çay koymaya başlamıştı bile .

- şimdi arayabilir miyiz.

- tabi numarayı söyle deyip tuşlu bir telefon çıkardı.  Lydia nin telefon numarasını verip aradım.

- alo lydia

- a- alo Helen !

- lydia gel beni al biri beni öldürmeye çalışıyor.

O sırada Doğunun sesini duydum

Helen ! Nerdesin ?

Çocuğa dönüp nerdeyim dedim?

....... de bir yıkık inşaat var oraya gelin olur mu?

Yarım saate ordayım tamam mı?

Tamam deyip kapattım. Çocuğa telefonu vermek için dönünce orda olmadığını gördüm. Sadece bir not vardı

Küçük güzel kız . Artık güvende olduğuna göre bu kurtarıcı meleğin burda işi bitti demektir.  Kendine dikkat et .Ne demis Frank crane ; güvenirseniz ɑldɑtılırsınız, ɑmɑ hiç güvenmezseniz hɑyɑtınız ɑzɑblɑ geçer.

Ne koşulsuz güven nede guvenmemezlik  etme .

Elveda

Sonra hemen sol tarafa dönünce bana çay katmış olduğunu gördüm.  Gülümseyerek içmeye başladım.  Keşke bir daha teşekkür edecek zamanım olsaydı dedim içimden hayatımı kurtarmisti hem gözleri bir yerden tanıdık geliyordu. Cayimi yudum yudum içerken dışarıdan bir araba sesi geldi. Iceriye koşan bir adet ağlayan lydia görmem ile kollarimi açtım. Bana sarıldı ve ağlamaklı konuşmaya başladı.

Nerdeydin!  Heryerde seni arayıp kahrolduk. 

Geçti deyip sarıldım biricik dostuma.  Sonra içeri koşar adım Doğu girdi beni görünce gülümsedi ve konuştu.

Nerdeydin be küçük hanim. ..

Ne çok duydum şu küçük hanımı diye düşünürken yavaş yavaş kaldırdılar ve arabaya doğru yürümeye başladılar . Kurtulmanin sevinci ile gulucukler atan Helen ise herseyden habersizdi.  En önemlisi de kendini uzaktan izleyen koyu kahverengi gözlerden. ...

! HAYIR !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin