Savaş tan
Şuan kollarımda uyuyan güzelliği seyrediyordum. Bana sen hiç gitme demişti. Ben seni bırakıp nasıl gidiyim be.. Evet başta herşey bir oyundu. Tabiki bir haftada seviyorum aşığım ayakları olamazdı. Oyunla başladı ama başladı bişeyler. İlk başta böyle hissetmemiştim. Şuan nazlı ya karşı çok yoğun şeyler hissediyorum. Ama ona benimle kalması için baskı uygulayamazdım. Onu karanlığın içine çekmek istemiyordum. Ya karanlığımda kaybolursa? Diye düşündüm hep.
Bundan üç yıl önceydi. Bi arkadaş vardı ben hep olaylı bir çocuktum. Büyük olay vardı kavga yani. Biz bir kişi eksik olduğumuz için o çocuğu gözüme kestirmiştim. Onu da bizimle kavgaya götürdüm. Ben yapamam abi falan dedi dinlemedim. Erkek adam kavgadan kaçar mı? Diyodum. Sonra olay oldu. Çocuk vuruldu ve sakat kaldı. O günden sonra bende babam gibi karanlıkla tanıştım. Doğal olarak düşmanımda çok. Birde kardeşimin tecavüzü vardı tabi (defne nin). Hayatım o günlerden sonra boka sardı zaten. Ama ben ne yaptım? Hiç yapmamam gereken bi halt yaptım ve AŞIK OLDUM. Hemde yeraltı nın karanlık adamlarından Uraz YILMAZ ın kızına...
Büyük ihtimal o da oyun oynuyordu ya da hala oynuyor ama ben ona bir seçim sunmuştum. Ya şimdi çıkıcaktı hayatımdan ya da.. Ya da sı yok ASLA çıkamazdı. Nazlı birşeylerden korkuyodu veya çekiniyodu farkındaydım. Ama bi karar vermesi gerekiyordu. O da bana karşı bişiler hissetmeye başlamıştı. Onu biraz böyle cesaretlendirmiş olmalıyım ki beni seçmişti. Ben gider diye tahmin etmiştim. Ama o kalmıştı. Bu saatten sonra istese de gidemezdi. Zaten git desem de gitmezdi ki. O daha farkında değil ama o da aşık oldu bana.. Yoksa neden babasına karşı gelmeye karar versin ki? Bazı şeylerin zamanı gelmişti ikimiz için mesela kendi kararlarımızı bağımsız bir şekilde vermeliydik. Ya ailelerimizi seçip mutlu edicektik ya da birbirimizin mutluluğunu seçip an ı yaşayacaktık. Biz bu seçimi birbirimizden yana kullanmıştık. Artık kimse bize engel olamazdı. Akşam kararını verince sarılıp uyumuştuk. Daha doğrusu o uyumuştu ben onu izlemiştim. Aklıma gelen şeyle uyanmamasına dikkat ederek onu koltuğa bıraktım ve ayaklandım.Nazlı dan
Sabah tabiki de bana sarılan kaslı bir bedenle uyanamadım.Etrafa bakındığımda Savaş ı göremedim. Üstümdeki battaniyeyi itip ayağa kalktım.Kalkıp odaları gezdim ve savaşı bulamadım. Banyoya bile baktım ama yoktu. Nereye gitmişti bu.Odun kırmaya gitmiştir diye düşünüp mutfağa adımladım. Pek birşey kalmamıştı ama olanlarla bişeyler hazırlamaya başladım. Telefonla savaşı aramaya karar verdim. Ama daha sonra telefonumun arabada kaldığı aklıma geldi. Doğru ya biz telefonları arabada bırakmıştık. Kafamdaki düşünceleri silip önümdeki yanmak üzere olan yumurtaya baktım. Hemen ocağın altını kapattım ve yumurtayı da diğer hazırladıklarımın yanına koydum. Sonra ellerimi yıkayıp etrafa bakmak için evin anahtarını aldım ve etrafa bakmaya başladım. Artık gözlerim istemsizce dolmaya başlamıştı.
(Multiyi açın)
Nereye gitmişti ki bu çocuk? Ya beni bıraktıysa? Ya herşey bi oyunsa? Benim duygularımı öğrenip beni bırakıp gittiyse? Ya ben ona hiç gitme dedim ya!!! Artık gözyaşlarım çeşme gibi akıyordu. Eve girdim. Koltuğa oturup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Yoktu işte gitmişti hemde gitme dediğim halde gitmişti. O da bırakmıştı beni.. Arkamdan gülmüştürde.. Ben böyle hıçkırarak ağlarken yağmur yağmaya başlamıştı. Bi bu eksikti kara bulutlarla kaplanmıştı heryer. Telefonumda yoktu. Ben burdan nasıl kurtulacaktım? Şuan resmen kaybetme korkusu yaşıyordum. Ben Onu kaybetmek istemiyordum.Şimşek çakmasıyla ağlamam daha da şiddetlendi. Oh olsun sana kızım Nazlı. Hani aşk yoktu bak aşık oldun da ne oldu? Göt gibi kaldın ortada, salak.Savaş tan
Nazlıyı örttükten sonra arabanın anahtarlarını alıp dışarı çıktım. Dolapta fazla bişey yoktu. Acıkmıştır prensesim. Anahtarı alıp gittim markete girdim ve market arabasını doldurdum. Aldıklarımı poşetledikten sonra arabaya taşıdım. Yağmur yağmaya başlayınca iyi ki arabayla çıkmışım diye kendime tebrikler yağdırdım. Acaba nazlı uyanmış mıdır? Eve hızlı yetişiyim diye arabada gazı daha da kökledim. Önüme araba çıkınca direksiyonu kırdım ve aniden frene bastım. Basmaz olaydım. Araba çukura girdi. Onun yüzünden baya bi orada oyalandım. Sonunda yoldan geçen başka bir araç sayesinde çıkarmayı başardık. Adama teşekkür edip yola koyuldum. Eve vardığımda içerden bir ses geliyordu. Kapıyı açtım ve sessiz olmaya özen göstererek poşetleri mutfağa bırakıp yatak odasına çıktım. Yatak odasına geldiğimde bu sesin nazlıdan geldiği anlamış oldum. Camın mermerine oturmuş ayaklarını karnına çekmiş hıçkıra hıçkıra ağlıyodu resmen. Bu haline dayanamadım ve
Savaş: Nazlıı, bebeğiim
Nazlı: hii savaşşşş , dedi ve bana doğru koşup sarıldı. Ona sımsıkı sarıldım ve
Savaş: Şşh! Geçti bebeğim. Noldu?
Nazlı aniden bana vurmaya başladı ve arada 'salak, gerizekalı,ödümü koparttın!' Diye söylenmeyi de ihmal etmiyordu. Ben bu haline gülmeye başlayınca bana daha da sinir oldu ve daha hızlı vurmaya başladı. ' tamam yapma ' dedim ama beni duymuyordu aniden elinden tutup duvara yaslayınca birden panik yaptı. Akmış rimelleri ve ağlamaktan kızarmış burnu ve dudaklarıyla efsane bişeye dönmüştü bu kız. Nefesini düzene sokmaya çalışırken elimi kaldırıp baş parmağımla akmış olan rimellerini sildim. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Ben ortalıkta yokken yani onun düşüncesiyle onu bırakmışken, babasına çok rahat ulaşabilirdi. Anayola çıkıp otostop çekse yeterdi veya marketten telefon etse yeterdi. Neden burda kalıp hıçkıra hıçkıra ağlamayı seçmişti?
Savaş: Neden babana haber vermedin?
Nazlı: Ne
Savaş: seni burda bıraktığımı düşündüğünde neden babana haber vermedin
Nazlı: sen deli misin? Babam seni ilk bulduğu yerde mahvederdi.
Savaş: Baban yerine beni seçtin yani
Nazlı:E evet
Savaş: Neden bunu yapıyosun?
Nazlı: Çünküü....
Kalmıştı orda. Ne diyeceğini bilmiyordu ama artık gözlerime bakarak söylemesini istiyordum. Seni seviyorum demek bu kadar zor muydu? Ben bile söylemişken.. Elimi çenesinin altına getirip kafasını kaldırdım. Burnumu burnuna sürttüm ve dudaklarımızın arasında santimler kala durdum. Tam gözlerinin içine bakıyordum. Artık itiraf etmesini istiyordum. Oyun yüzünden değil kendi hisslerini söylemesini istiyordum. Oyun bitmişti ve Savaş Mertoğlu bu hırçın kıza aşık olmuştu ama Nazlı hanım bana hala bir itirafta bulunmamıştı.. Dudaklarının üzerine fısıldadım
Savaş: Çünkü ne Nazlı! Dedim. Gözlerime baktı ve gözlerini kaçırdı. Kafamı olumla anlamda salladım ve yavaşça elimi çenesinden çekip kafamı uzaklaştırırken elimi tuttu diğer elini de boynuma getirip beni kendine çekti. Benim ona yaptığım haraketi yapıp
Nazlı: Çünkü seni seviyorum dedi ve dudaklarıma yapıştı. Bu haraketi ondan beklemememin verdiği şoku üstümden atıp kontrolü elime aldım. Öpüşmemiz daha da şiddetlenirken aşağıdaki hararetlenmeye başlamıştı yani tehlike çanları çalıyordu ama duramıyordum. Nazla da durmuyordu. Komidine doğru yürüdüm. Nazlı oraya dayanında biraz kaldırıp oraya oturttum. Üstündeki bez parçalarında kurtulmaya başladım. Beni durdurmuyordu bende gelen cesaretle devam ettim. Kendi üstümdeki kazaktan da kurtulunca nazlıyı biraz daha geriye ittim. O ensemdeki saçlarla ilgilenirken komidinin üstündekiler yeri boylamıştı. Bacaklarını okşamaya başlamıştım ve direk bacaklarını belime doladı. Onu kucağıma alıp yatağa gittim. Nefes nefese suratına baktım ve
Savaş: Emin misin? Pişman olmanı istemiyorum
Nazlı: Tamamen sana ait olmak istiyorum. Pişman olmayacağım
Savaş: Söz mü?
Nazlı: Söz
Dedi ve ışık hızıyla tekrar dudaklarına kapanıp üstümüzde kalan son şeylerdende kurtuldum. Nazlı kızarmaya başladığı için gözümü gözüne kilitleyip Nazlı yı bana ait yapan tensel buluşmayı gerçekleştirdim. İkimizde yorulunca onu kollarımın arasına aldım ve kokusunu içine çektim. O benimdi. Artık tamamen bana aitti..
*bölüm sonu*
Nasıl olmuş ballar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"SADECE SEN"
Teen Fiction{ASKIDA} -Benden ne istiyosun? - Seni ....... -Ben karanlık bi adamım Nazlı.. Bir uçurumun kenarındayım ve seni de sürükleyemem üzgünüm.. -Senin kenarında durduğun uçurum varya.. Heh ben o uçurumdan sırf senin elini tutabilmek için gözleri kapalı...