Müzik kutusundan etrafa yumuşak bir melodi yayılırken uzun boylu, ince bacaklı kızıl yabancı bir şarkı daha seçti...Aybars Cevahir oturduğu yerde doğruldu, yabancı bir dakikada onu etkisi altına almıştı müzik zevki bile, şu ana kadar hep hüzünlü aşk şarkıları seçmişti, sert görüntüsüne tamamen aykırı düşen romantik duygu yüklü şarkılar...
Yabancı, müzik kutusundan uzaklaşırken Aybars onu meraklı gözlerle izledi, kadının nasıl birisi olduğunu tahmin etmesi o kadar zordu ki, emin olduğu tek şey sakın benimle uğraşma ifadesi taşıdığıydı.
Altında kısa kot bir etek üstünde kot işlemeli ceket ve içinde beyaz sporcu atleti vardı, uzun saçları zaman zaman önüne geliyor neredeyse gözlerini örtüyordu, tutamları eliyle geriye itiyor aynı anda eğik başı yukarıya kalkıyor yüzü bir an bile olsa görünüyordu.
Loş ışıkla gölgelenen yüzü güçlü ve keskin hatlıydı, bardaki herkesi görmezden gelerek masasına yürüdü sandalyesine oturdu ve çizmeli ayağını sandalyenin altına yasladı, meyve kokteylini eline alarak ufak bir yudum aldı.
-Başka bir şey ister misiniz, diyen garson genç adamın manzarasını da engellemiş oldu.
-Evet, aynısından istiyorum, diyerek garsonu başından gönderdi ve kaldığı yerden izlemeye devam etti, amacı kızıl fırtınayı görene kadar hesabı ödeyip kalkmaktı fakat onu gördükten sonra biraz daha kalmaya karar verdi.
Garsonun uzaklaşmasıyla genç adam yabancıya bir kez daha baktı genç kadın dönüp ondan tarafa baktığında sanki zaman durdu ve dünya dönmekten vazgeçti
Bakışları metalin mıknatısı tutması gibi birbirine kenetlendi ve gözlerini kırpmadan birbirlerine bakmayı sürdürdüler, ikisi de aralarındaki bağı koparmak istemiyor gibiydi salonun iki ucundan birbirlerine sadece bakıyorlardı, Aybars'ın ağzı kurudu, genç kadın bir anda nefessiz kalmasına sebep oldu.
Yabancı flört etmiyordu, bundan daha fazlasıydı, kendinden emin bir kadın gibi bakıyordu, sanki genç adama dokunmanın nasıl bir duygu olduğunu biliyor gibiydi.
Genç adam kendini toparlamaya kararlı bir şekilde yeni gelen içeceğinden bir yudum içti fakat bardağı tutan eli titriyordu.
Müzik kutusunun şarkısı sona erdiğinde, ardından yeni bir şarkı başladı ve bu kez eski bir Elvis melodisi duyuldu, ruhu Karadeniz ateşi ile dolu olsa da, sevdiği bir melodiydi çalan hatta yabancı ile arasındaki bağa eklenen yeni bir melodi...
Buralarda mı oturuyordu yoksa Ankara'ya ailesini ziyarete mi geldi ya da eski bir dostla buluşmaya, bu düşüncelerle aklının bir tarafı hâlen diğer masadaydı...
Aybars Ankara'ya geleli beş yıl tamı tamına beş yıl olacaktı. Birkaç ay sonra okuldan mezun olup hayallerinin peşinde koşacaktı, dedesinden nenesine kalan arsalar dışında hiçbir mal varlıkları yoktu, Karadeniz'de Uzungöl civarında küçük bir evde yaşıyordu nenesi, kendisi de zaman zaman yanına gider kalırdı.
Bir gün her şey yoluna girdiğinde onu da yanına alacaktı ve ona yıllardır hak ettiği hayatı sunacaktı, çünkü anne ve babasını kaybettiğinde ona kol kanat geren tek insan nenesiydi.
Aybars burslu okumasının dışında boş zamanlarında sokak şarkıcılığı yaparak Ankara'daki yaşamını sürdürüyordu.
**********Kampüste üniversitenin bahçesinde Arkadaşım Halil ile birlikte hem çalıyorduk hem de söylüyorduk, çimler yeşil rengini almış baharın geldiğine şahitlik ederken güneş inat edercesine bir görünüp bir kayboluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laz Oğli
General FictionGenç adam yemin ediyordu, hemde bağıra çağıra; "Bir gün bu sabrım bitip tükenecek! Bir gün bu sessizIiğim sona erecek! İşte o gün geIdiğinde benim içimi yakan çok acı hesap verecek!" Genç kız ilkez korkuyu iliklerine kadar hissediyordu, çünkü gen...