Altı yıl önce...İlk bahar gelmişti gelmesine fakat geceler hâlen soğuktu sert kentin sokakları, içleri soğusa da ısıtmak için sıcak Karadeniz türküleri tüttürüyorlardı...
Hem öğrenciydiler hem de beş parasız, maalesef doğuştan şanslı olanlardan değillerdi, her şeye rağmen hayatı seviyorlar ve yaşadıklarına kucak açmaktan çekinmiyorlardı, Halil'in yine elle tutulur bir yanı vardı fakat Aybars'ın o da yoktu, yılda ekili çaylarından sadece nenesine yetecek hasılat çıkıyordu, çok bir şey de değildi ya neyse...
Bir de boş arsalar vardı onlar da turistik bölgede olduğundan tarım için kullanılmıyordu...
Bir de pamuklara sarılı büyütülen kızıl fırtınası vardı, hayat boyunca bir kez olsun sıkıntı çekmeden ömrünü geçiren Zühre, çok çalışmadığı hâlde parayla sınıf geçen ve birkaç ay sonra aynı güçle okulunu bitirecek olan Zühre!
Uçak kullanmak çocukluk hayaliydi ve bu yüzden babasının parasıyla pilot oluyordu, neyse ki bu işte başarılıydı fakat babasının kendisine sağladığı imkânlar olmasaydı asla o okulu bitiremezdi, bitirmeyi bırak kapısından giremezdi, hayatında doğru dürüst kitap bile okumayan bir insandı, kısacası bileğiyle değil parasıyla yaşayanlardandı...
Hayatı boyunca birkaç sahte dostu dışında hiç arkadaşı olmayan Zühre, İstanbul'daki okuldan kovulduktan sonra Ankara'daki hayatına yeni insanlarla devam ediyordu, çevresindeki insanların sahteliğine çok alıştığından yeni edindiği arkadaşı Sare'nin samimi davranışlarına anlam veremiyordu, davranışlarındaki abeslik hiç alışmadığı cinstendi ve sıcak geliyordu ruhuna, bu yüzden ilk kez biri ile gerçekten arkadaş olmak istiyordu.
Sare ile dışarı çıktıkları gecelerden biriydi, birlikte canlı müzik olan bir kafeye giderek gönüllerince eğlendikten sonra arabalara kapalı caddeden evlerine gitmek için yürüyorlardı, adımları onları caddenin ortalarına getirdiğinde tanıdık Karadeniz müziğini duymaya başladılar.
"Bu Aybars'ın sesi." dedi heyecanla Sare ve kalabalığın arasına doğru karıştılar.
Yayla yayla gezersin dedi çimenleri ezersin, 7 çeşit çiçek var, hangisine benzersin?
Mektup yazdum acele da
Oku oku hecele
Mektup bendendur yarum da
At koynuna geceleMektup yazdum sevdama
Okusun heceleri
Geleceğum akluna da Cuma geceleri
Getur beni akluna da Cuma geceleriMektubumun uçlari da bağlamadur bağlama
Mektubumun uçlari da bağlamadur bağlama
Ben yazarken ağladum da sen okurken ağlama
Ben yazarken ağladum da sen okurken ağlamaMektup yazdum sevdama
Okusun heceleri
Geleceğum akluna da Cuma geceleri
Getur beni akluna da Cuma geceleriMektup yazdum kış idi da
Kalemum gümuş idi
Okuyan incinmesun da
Yüreğum yanmiş idiMektup yazdum sevdama
Okusun heceleri
Geleceğum akluna da Cuma geceleri
Getur beni akluna da Cuma geceleri
Geleceğum akluna da Cuma geceleriToplanan insanların en arkasından dinlerken Zühre'nin aklından geçen tek şey Aybars'ın çok içerli biri olduğu ve kendisinin içerli insanlardan nefret ettiğiydi, Sare ise Halil'i görmek istiyordu çünkü yıllardır uzaktan uzağa onu izliyordu fakat Halil bir kez olsun bile yüzüne bakmadı denilse yeriydi.
Aybars kalabalığın arasından kızıl fırtınasını fark ettiğinde, gösteriyi bitirdiği hareketini yaparak kalabalığın arasına karıştı ve yanlarına gitti, Sare ise Halil'in gelmesi için dua ediyordu fakat Halil gelmeyi bırak o tarafa bakmıyordu bile, sessizce kemençesini kılıfına koyuyor oradan gitmek için hazırlığını yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laz Oğli
General FictionGenç adam yemin ediyordu, hemde bağıra çağıra; "Bir gün bu sabrım bitip tükenecek! Bir gün bu sessizIiğim sona erecek! İşte o gün geIdiğinde benim içimi yakan çok acı hesap verecek!" Genç kız ilkez korkuyu iliklerine kadar hissediyordu, çünkü gen...