2 Saat sonraAraba yeni evimize doğru yaklaşıyordu ve evet, işte yeni evimiz. Arabanın kapısını açıp, "Ben eve bakacağım, anne." dedim ve annemin cevabını beklemeden eve doğru koştum. İki katlı bahçeli beyaz tatlı bir ev. Herşey biz gelmeden önce ayarlanmıştı.
"Lexy, gel sana odanı göstereyim." dedi annem ve annemle beraber bir kat yukarı çıktık. Annem, kapıyı açar açmaz kendimi yatağın üstüne attım. "Bütün gün yatmayı düşünmüyorsun değil mi?" dedi annem. "Aslında çok yorulduk bence hepimiz bütün gün uyusak mesala, siz işe falan gitmezsiniz ha nasıl fikir?" dedim otuz iki diş sırıtarak anneme baktım. "Olmaz kızım okula gitmen gerek." dedi kesin bir dil ile annem. İlk günden okul mu olur ya?
"Of, ilk günden mi?" dedim sitemli bir şekilde. Aşağı kattan "Evet kızım ilk günden. Üniformaların masanın üstünde!" dedi bu sefer de babam. Benden çok onlar derslerimi önemsiyorlardı. Neyse, emir büyük yerden, yapacak bir şey yok. Yataktan kalkıp yavaşça masaya doğru yürüdüm ve formamı elime alıp hemen giyindim.Neyse ki formam güzeldi.
Siyah çok mini olamayan etek ve beyaz gömlek. Çekmecemi açıp uzun beyaz çorabımı giyindim. Hafif renkte olan kırmızı renk bir ruj sürüp, gözlerimi belli edecek şekilde, gözlerime siyah kalem çektim ve saçımı düzeltim. Elime de deri ceketimi alıp son kez aynaya baktım. Evet, şimdi hazırdım.
Merdivenlerden aşağı indim. Babam hazır bir şekilde beni bekliyordu. Arabaya binip uzaktan kapının önünde duran anneme öpücük gönderdim.
Babam beni okula bırakıp firmaya geçti. Müdürle zaten iki-üç hafta babam bizden önce gelip burada ki işlerini hâlledenken, konuşmuştu.
Sınıfım bir üst katta 9-A' daydı. Sabah kahvemi içemediğim için kantine gittim. "Şekersiz bir kahve lütfen!"
Bir iki dakika bekledikten sonra kahvemi tezgaha koyan kantin görevlisine teşekkür ettim ve kahvemi alıp geri dönmek için gidiyordum ki birinin bana çarpmasıyla kahvemi yere düşürdüm."Önüne baksana, APTAL!" dedim yere düşmüş kahveme üzüntüyle bakarken.
"Ben gerçekten özür dilerim. İstemeden oldu."Bu sesi bir yerden tanıyordum. Ama çıkaramadım. Yüzüne bakmak için kafamı yukarı kaldırdım. Bir sıcaklık bastı içimi sinirdendi herhalde. O bana bakıyordu ben ona bakıyordum.
Yaklaşık bir dakikadır birbirimize öküzün trene baktığı gibi bakıyorduk. Sessizliği bozup kısık ve kaba bir sesle,
"Bana kahve ısmarlayacaksın, bunu unutmayacağım." dedim. Gülümseyerek, "Tamam." dedi.O gülümsemesi bile sanki affettirmişti kendini.
Ne saçmalıyordum ben, hiç tanımadığım bir çocuğu bana gülümsedi diye hemen affetmekte neyin nesiydi?
Yeniden eski halime dönüp "Bir daha karşıma çıkma!" dedim ve sinirle mavi gözlerine baktım. "Karşına çıkmamam mümkün değil. Burada ki herkes beni tanır ve ayrıca sana kahve ısmarlayacağım unuttun mu? Ah, bu arada adım Deniz, tanıştığıma memnum oldum yeni." dedi ve yine gülümsedi.
Adı da, mavi gözleri gibi güzeldi. Kendine gel Lexy.
Gergin bir sesle, "Ben Lexy. Beni tanımaman mümkün değil. Karşıma çıkanları döverim!" dedim. Döverime baskı yaparak söylemiştim. "Beni dövmen mümkün değil senden daha güçlüyüm!"
İnatçı keçi!
"Kanıtla o zaman?!" dedim, kollarımı birleştirip intikam bakışlarımı atarak.
Hiç bir şey demedi.Tam 'kazandım' diyecektim ki, bir anda dünyayı ters görmeye başladım, meğersem beni taşıyormuş. "Aptal! Ben sana, beni taşı mı dedim sana?" dedim bağırarak. "Yetmediyse sınıfa kadar taşıyabilirim? Benim için sıkıntı olmaz?" dedi alayla.
Bu çocuğa çok pis gıcık olmuştum.
"İndir beni!" dedim. Hiç ses çıkarmadı. Öğrenciler okula gelmeye başlamış ve etrafımıza toplanmışlardı.
Hiç utanmıyor muydu bu çocuk yaptığından? Ben ona gösteririm şimdi.
Belini öyle bir cimcikledim ki, aptal beni yere atı.
"Ne cimcikliyorsun ya?" dedi yüzünü buruşturarak. Onu taklit ederek, "Nö yörö atıyörsön be?" dedim. Öğrencilerin bir kaçı kahkaha attı. Deniz'in sinirden yüzü kızarmıştı. Kalkıp üstümü düzeltim ve sonunda zilin çalmasıyla bütün öğrenciler dağıldı.
Sınıftan içeri giren öğretmen, "Evet çocuklar dersimiz Matematik!" diyerek anında yoklamayı almak için sınıf defterini eline aldı. Bu öğretmen hep böyle hızlı mıydı?
"Aylin Taşdemir?"
"Burda!""Ateş Taşdemir?"
"Burda!""Deniz Korkmaz?" ve kapının açılmasıyla içeri Deniz girdi. "Geç kaldığım için özür dilerim Hocam!"
"Geç yerine!"Deniz'in sırası cam kenarındaydı yani soldan ikinci sıradaydı. Gözlerini bana kaydırdığında hemen gözlerimi sırama diktim. Neyseki fark etmemişti.
"Leksy Rosewall?!" İlk önce algılayamadım sonra Hocanın yanlış söylediğini anlayıp düzeltim.
"Lexy Rosewall!"Sınıftan birkaç kişi, "Sen şu Deniz'in taşıdığı kız değil misin?"
"Ne, Deniz bu kızı mı taşıdı?"gibi fısıldaşmalar olsa da umursamadım."Susun! Bize kendini tanıtır mısın Leksy?"
"Adım Lexy Rosewall.
İngiltereden geldi-" dememe kalmadan, hoca; "Tamam bu kadarlık bilgi yeter. Yerine oturabilirsin!" dedi. Bu okulda ki tüm herkes böyle gıcık mıydı?Şimdi benim hakkımda kötü şeyler düşüneceklerdi. Hemde ilk günden.
Çalan zille derin bir nefes aldım. Ders öyle çabuk geçti ki nasıl geçtiğini anlamadım?
Denizin bakışları beni buldu ve direk kapıdan çıktı. Şununla konuşsam iyi olacak. Bende kapıdan çıkıp ona doğru koştum. Tam arkasında, eliimi omzuna koyacaktım ki! O da ne? Bir kız elimi tutmuş, "Merhaba, ben Aylin Taşdemir bu da ikizim Ateş." dedi sevecen bir şekilde.
"Bend-" diyemeden, (sözünü keser). "Biliyoruz, biliyoruz Deniz'in taşıdığı kız yani Lexy. Herkes seni konuşuyor ilk günden popiler oldun kızım!" dedi gülerek
Hı ne popiler ne? Gerizekalı.
"Tanıştığımıza memnun oldum, demek isterdim ama siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?" dedim sinirle. İkisinin de suratları korkmuş bir şekilde bana bakıyordu.
Biraz sert davrandım sanırım?
Şirin halimi takınıp
"ŞAKAaa, tanıştığımıza memnun oldum!" dedim. Bugün iyi saçmalamıştım. Şaşırmış olmalılar ki ilk önce birbirlerine baktılar
"Bizde memnun olduk , istersen kantine gidelim?" dedi. "Olur, gidelim." dedim, biraz da olsa gergin havayı dağıtarak.Kantinin kapısından belirir belirmez herkes bize baktı. Pardon, bana baktılar!
"Neden bana bakıyorlar?" dedim ikisine de şaşkınca bakarak.
•••
Oy ve yorum yaparsanız sevinirim !