Beyaz bir boya döktü kağıdın üzerine, bu onun doğumuydu. Yavaş yavaş büyümeye başladığında sarıyı ekledi üzerine. Çocukluğuna adım attığında hangi renkleri karıştırması gerektiğini düşündü. Maviyi aldı eline, sonra pembeyi ve ondan sonra yeşili. Hepsini bir fırça yardımıyla karıştırırken doğumundan, yani beyazdan eser kalmadığını gördü. Her şey karışmış, fazlalaşmıştı fakat bu tatlı bir karmaşaydı. Gençliğine geldiğinde gri boyayı eline aldı düşünmeden. Acımadan yaydı tüm renklerin üzerine griyi. Grinin diğer renklere karışmasını gözünü kırpmadan izledi. Sanki tüm hayatı gözlerinin önünden geçiyormuş gibi izledi. Biraz daha durdu, ardından yine mavi ve sarı ekledi. Ama çok çok azdı. Sonra gri boyanın hepsini kağıda döktü. Fırçayı eline aldığı gibi az önce döktüğü mavi ve sarıyı da grinin esaretine bıraktı. En sonunda eline siyahı aldı ve tüm renkleri öldürdü. Artık büyümüştü.
Yanına gelen kızın sorusuyla kağıda bakmayı sürdürdü.
"Bu ne?" diye sordu Yağmur.
Kayra biraz daha bakıp eline bir fırça aldı ve siyah boyaya batırdı. Kağıda büyük harflerle "Hayat." yazdı. Sonra ona anlamayan bir ifadeyle bakan Yağmur'a dönüp gülümsedi.
*
Düşünceler beyninde boş bir yer bırakmazken, zehirlerini oldukları yere yaymaya başlamışlardı. Zehir, beyninin her bir noktasındaydı. Bunu Kayra'ya belli etmemeye çalışıyordu fakat gülümsemeye ve her şey yolundaymış gibi davranmaya çalışmak hayli zordu. Hiçbir şey yolunda değildi. İleriyi düşünmekten kafayı yemesine çok az kalmıştı. Bundan sonra ne olacaktı? Oraya geri dönemezdi, ailesine tekrar aile gözüyle bakamazdı. Sonsuza kadar burada da kalacak değildi ya? İçinde bir şeylerin tekrar yaşamını yitirdiğini hissediyordu. Ölen şeyler, ölü kalmalıydı. Sürekli dirilip tekrar tekrar ölmeleri, ona somut dahi sayılabilecek bir azap veriyordu.
Buradan gitmeyi düşünüyordu, onlara daha fazla zorluk çıkaramazdı fakat Kayra'yı nasıl bırakacaktı? Nereye gidecekti? Misafir odasının yatağı bir anda hırçın bir okyanusa döndü ve kızgın dalgalar onu içine aldı. Suyun dibine doğru çekilirken, köpek balıklarının etrafını sardığını gördü. Sonrası kan gölüydü. Denizin suyu onun kanıyla boyanmıştı. Derisini dişleri arasına alan köpek balıkları, ne kadar çırpınsa da bırakmıyordu. En sonunda yorulduğunda kendini bıraktı, her halükarda onu parçalayacaklardı zaten.
Sabah olduğunda gözlerini araladı. Karşısında yatağının dibine çökmüş onu izleyen birini görmeyi beklemiyordu ki, irkilerek yatakta geriye doğru kaydı. "Korktum!" diye sitem etti önce. "Yeni uyanmış halimi görmen senin sağlığın için gerçekten çok zararlı, bu tedavi edilemez romantikliğin başına bela açabilir, mesela gözlerini kaybetmek gibi, benden söylemesi!"
Kayra kahkaha attığında bu sesi her zaman duyduğunda olduğu gibi gözlerini kapattı. Yatakta doğruldu ve yanına eliyle vurdu. Kayra gülümsedi. Yanına oturduğunda hala uyku sersemi olan Yağmur kafasını onun omzuna koydu. "Dün gece sen yanımda yoktun, ve ben uykuya daldığımda dahi yokluğunu hissetmeye devam ettim. Bu hep böyle mi olacak? Senden ayrı kaldığım her bir saniye bunu iliklerime kadar hissedecek miyim?"
Kayra iç çekti. "Uykumu dahi anlamlı kılan sensin." diye devam etti Yağmur. Parmaklarını kızın parmaklarına kenetledi çocuk. Parmak boğumlarını öptü.
"Daya şah damarıma sensizliği,
Ama bırak tatsın son gökkuşağını ruhum
Sonra cansız bir beden bırak, ortasına yağmurun..."Derin bir nefes aldı ve "Sensizliği bundan iyi nasıl anlatabilirim bilmiyorum." dedi. Kayra kızı kendine çekti ve sarıldı. Bu sarılma "Yanındayım." demenin en etkili yoluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Kalınmış Kelimeler
Ficção Adolescentekız ondan gitti çocuk ona sesini bahşetti bilseydi sesini duyacağını daha önce feda ederdi kendini "seni duyuyorum." diye fısıldadı kız çocuğun dudaklarına uzanmadan önce. "seni duyuyorum. ruhunun sessizliğini duyuyorum. benim için sessizce atan ka...