Bizim memleketin havası her şeyi başkadır. evimizden 30 km uzaklıktaki bu küçük bahçesi baharda açan çiçekleri rüzgarla savrulan o kokusu, benim kendimi ait hissettiğim yerdir. yazın meyvelerimizin hasadını yapmak her zaman göründüğü gibi kolay olmasa da tüm ailem ve yakınlarımızın bir araya gelmesiyle eğlenceye dönüşür bazen didişerek bazen de oyunlar oynayarak kahkalarımız tüm bahçeyi doldurur..
Daha 14 yaşlarındayken ağacın üst kısmından düşmüş, elimin kalın yan kemiğini kırmıştım. O gün bugündür hep üst dallardan uzak kaldım. bazen babam görmeden silkeleme yöntemini denerim o da annemin ayakkabısını kafama yerim.."elmaları zedeleyeceksin, hepsini çürürse sen de görürsün üniversiteyi" diye sitem ederdi haklıydı da..
Elmalar tek tek dalından koparmak gerek yoksa en ufak bir darbede çürümesi an meselesidir. Aksi halde hiç bir manav almaz, ve tüm kış maddi açıdan bizim için sıkıntı çekmemiz demektir.
Evet üniversite derken ben İstanbul'da mimarlık okuyorum bu sene 4.siniftayim artık bitirip kolları sıvayıp bir an önce çalışmam lazım hem kendim için hem de ailemin emeklerinin boşa gitmemesi için. İstanbul başka bir şehir buralardan çok farklı aslında çok güzel ama bir o kadar soğuk benim için sanki misafir kenti gibi gelse de asıl mesleğimi yapacağım ve büyük ihtimalle yerleşeceğim yerdi ama nedense aklımın bir yerlerinde hep kendi memleketimde kalmak vardı.
Bir yandan elmaları toplarken kafam dalıp gittiğini fark ettim kuzenimin sorusu kendime getirdi "saat kaçta otobüsün" derya ya baktım ah en yakın dostum kardeşim benim bu soruyu sorarken sesi çatallı çıkmıştı. .
"gece bineceğim " derya devam etti "yani sabah ordasın" bu aslında bir soru değil sitem seklinde çıktı ağzından. uzanıp boynuna sarıldım sonra ani bir hamleyle diğer elimle daldan bir kaç elma düşürdüm kafasına, ani şoku atlatıp bana doğru geldi ama ben çoktan kahkaha atarak uzaklaştım arkadan bana bağırdığını duydum " bunu yanına bırakmam sare kaç bakalım elbet bir gün İstanbul'a da düşer yolum" tam koşarak cevap vereceğim sıra ablamın imali bakışlarıyla sustum.
Ablam, benim her zaman koruyucum olmuştur. Biraz sert dursa da dünya tatlısıdır fakat ne zaman evlendiği adamdan boşandı eski Zehra değildi hiç bir zaman eskisi gibi olamadık . benimle hep mesafeli ve soğuk oldu, üstüne bir de Üniversiteye başlayınca hepten koptuk. Ablamın sorusuyla yüzüne tekrar baktım " güneş tepe de oyalanmadan bitirip gitmek istiyorum" başımı öne eğdim annem üsteleme der gibi baktı ve elmaları toplamaya devam ettik.
Otobüse babam bindirdi annemgille de evde vedalaştım. Ah anneciğim benim valizimi güzel dolmalarından gözlemelerinden doldurdu anne yüreği işte. Yolculuk bitmiş eve gelmiştim sonunda kendimi eve attım ev arkadaşım gökçe çoktan uyanmış mutfakta sesler geliyordu beni görmesiyle üstüme resmen atladı" çok özlemişim sare " yüzümü kaldırdım "kizim o nasıl karşılama belimi kırdın sen kilo mi aldin" gözlerini abartılı büyütüp hiç de değil elma kokusunu aldım nerde elmalarım " gökçe her sene aynı muhabbeti yapar artık alışık bir şekilde "valizde daha neler var" ikimizde güldük sonra bir afiyet annemin getirdiklerini yedik nasılda acıkmıştım. Kendimi sıcak suya atıp rahatladım artık yatabilirdim derken gökçen'nin tiz sesiyle kapıya baktım hazırlanmış karşımda kasları çatık " hemen uyumaya yeltenme yarın okul var ve benim acil alışveriş yapmam lazım hadi toplan gidiyoruz" bu kız deli miydi ben fena yorgunumdum.
" gökçe asla ben..." daha lafını tamamlayamadan susturmustu el mahkum kalktım yazın son demlerinde elbise kolay bi seçenekti üstüme gözlerimle aynı renkte olan yeşil elbiseyi gecirdim dalgalı karamel saçlarımı da olduğu gibi bıraktım ve çıktık evden.ben makyajı oldum olası pek kullanmam en çok sevdiğim gözlerimi ortaya çıkaran bol rimel ve dudagima hafif mat ruj ama bugün onu bile yapmak istemedim ama gökçe benden önce hazırlandığı için resmen afet olmuştu cidden sarışın afet.
Mağazalarda dolandı daha aksam olmamıştı, hava istanbul'da gercekten cok güzeldi. Gökçe her girdiği yerden bir şeyler almakla meşgulken artık sıkılmıştım .Gökçe aldıklarını ödemek için sıra beklerken ben yan taraftan biraz kitap bakmak istedim jutidh mcnaught romanlarına göz gezdirdim romantik türde tapılasi bir yazar cidden. Elime cennet romanını aldım bunu okumuştum üniversite birinci sınıftayken o zamanlar özgür ile sevgiliydik ne günlerdi ama. "kitabı alacak misiniz" ufak bir sıçramamla yanımdaki çocuğu farkettim " hayır aslında ben bunu okumuştum sadece bakiyordum" cocuk tebessüm ederek " uzun zamandır okumak istiyorum ve elinizdeki tek kalmış"
" ah pardon buyrun " cocuk baby face yüzü vardı nedense bebek yüzlü erkekler hiç ilgimi çekmezdi.
"anlaşılan baya etkilenmişsin" çocuğun sorusuyla afalladim
" nasıl ? "
" yani kitaptan bahsediyorum " aman allahım salak kafam bu ara çok dalıyorum cocuk ondan etkilendigimi falan sancak cidden tipim değil
" evet cennet cidden güzel, çok da akıcı "dedim. Elinde daha detaylı incelemeye başlamıştı. Daha fazla durmak istemedim ve " neyse size iyi okumalar hoşçakalın " dedim ve yanından ayrıldım. Kadın erkek ilişkilerinde cidden berbattım ani panik olup sürekli sacmaliyordum hayatımdaki tek erkek özgürdü o da şuan muhtemelen bi yerlerde doktor olarak çalışıyordur. Benden istekleri artmıştı öpmek sarılmak belki daha fazlası ama ben bunları evlendiğim ya da çok aşık olduğum adamla yaşamak istiyorum. Başka erkek hayatımda olmaması benim fazla inek olmam olabilir.
Sabah alarm sesiyle uyandım uzun bir aradan sonra banyodaki işlerimi hallettikten sonra buz mavisi dar paça pantolunumu giydim üstüne de beyaz salaş bir tişört ve deri uzun kolyemi gecirdim boynuma ben çok aksesuar kullanmazdım vazgecemedigim büyük saatlerim dışında tabi gökçe gibi orijinallerini alamazdım. Saçlarımı asî hallerine bırakıp gözlerime rimel ve dudaklarıma biraz mat bir ruj ile tamamdım. Gökçe ile okula geldiğimizde ayrildik . dersin başlamasına daha vardı bu yüzden kantin yolunu tuttum. Bu okulu tam burslu kazanmıştım ben burdaki gelir seviyelerinin çok altındaydım ama öyle güzel arkadaş çevrem olmuştu ki kendimi soyutlanmis hiç hissetmedim. Kantin girmemle tuhaf bir sessizlik oldu anında Gamze , Zeynep, Aykut koşarak yanıma geldi en sevdiğim dost dediğim insanlar. Sarildik hemen masaya oturduk.
Zeynep" oy kuzum ya nasıl değişmişsin kizim ya gözüme farklı geldin"
Gamze" bu hatun elma yiyor sürekli bu cilt bundan mi parlak yoksa "
" valla sizin gibi tatil köylerinden değil bildigin köyümden geldim özel bişi yok sadece temiz hava"
Kızlar gülerken ben yan gözümle yan tarafa baktım yeni yüzler vardı sanki grup halinde oturan gurubu göstererek " hayırdır kim bunlar" dedim.
Aykut " yurt dışından Farabi yani değişim programıyla gelmişler aslında buralara yabancı değiller, şirketleri var, işleri halletmek için hem de son sınıfı aradan çıkarmak için gelmişler"
Zeynep"bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun Aykut" aklımdaki soruyu sormuştu Zeynep
Aykut " içlerinden cenk arkadaşım şu sarışın olan, kardeşi de kızıl saçlı kız. Ailecek görüşürüz diğerleri de kuzen olurlar amca çocukları ama esas Patron daha teşrif etmemiş anlaşılan"
Büyük merakla " esas Patron derken"
Aykut" sirketin esas sahibi Kenan beyin oğlu, Ateş "
HERKESE MERHABA, BU BENİM İLK HİKAYEM DESTEĞİNİZİ BEKLİYORUM VE LÜTFEN YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN..
HİKAYEM DEKİ KİŞİLER İSİM DEĞİŞTİRİLMİŞ GERÇEK YAŞANMIŞ OLAYLARDAN UYARLAMA YAPIYORUM..BAZEN ÖYLE ŞEYLER YAŞAR VE DUYARIZ KI ROMANLARİ ARATMAYACAK..BEN DE BU HİKAYEYİ DİNLEDİĞİMDE ÇOK ETKİLENMİŞTİM BU YÜZDEN YAZMAM GEREKİYOR DEMİŞTİM. ..
AMA SİZ DE BİLİYORSUNUZ Kİ KURGU OLMADAN OLMAZ...
ŞİMDİDEN TEŞEKÜRLER. ..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA
RomanceTutkuyu kendi kurallarına göre yaşayan ve Aşka inanmayan Soğuk bir adam... Kendi halinde Sare, Güzel bir Kız. . Kurallar en ihtiraslı halini alırken Yasak bir cennet mi yoksa Aşkın kapıları aralanabilecek mi...