Bölüm - 4

80 22 7
                                    


Beynimin uyuşması ve gözlerimin kararması, kendimi yerde bulmam, bunların hepsi saniyeler içinde olmuştu. Ölmüş müydüm? Peki ya annem ?
Oda mı ölmüştü ? Karşımda dikilmiş bana gülümsüyordu. Hemde çok içten. Annem böyle gülümsemezdi kolay kolay. Bişey olmuştu ondan böyle mutluydu, böyle gülüyordu.

"Öldün ve mutluyum..." dedi annem. Vücudum elektrik akımına tutulmuş gibi titredi. Annem ne demişti az önce?

"İyi misin? Aç gözlerini!"

Annem az önce öldüğüm için mutluyken, şimdi gözlerimi açmam için yalvarıyordu.

"Başı kanıyor!"
Gözlerimi hafifçe araladım ve iki çift siyah gözle karşılaştım. Karşımdaki adamın tam dört tane gözü vardı.

"Ambulans çağırın hadi!"
Bu ses tanıdıktı. Ben en son evimde uyuyordum bu insanlarda kimdi böyle?!

"Hayır gelmesi uzun sürer. Ben hallederim." Yerden yükseldiğimi hissedince gözlerimi güçlükle biraz daha araladım. Annemin kucağındaydım... Peki annem neden erkek parfümü kokuyordu ki?
Annemin kollarında olmam bana güven vermişti ve gözlerimi yeniden kapatmıştım.

* * *
"Kafasındaki yarığı üç dikişle hallettik. Biraz dinlensemi yeterli. Neyse ki ucuz atlatmışsnız Faruk bey. Yeniden geçmiş olsun."

"Sağolun."

Bu sesi ilk defa duyuyordum. Annem nerdeydi?
Dövülmüş gibi hissediyordum ve göz kapaklarımda beşer kilo varmış gibi, kaldırmakta zorlanıyordum.

"Çarpmalara doyamadın." diye mırıldandı bir ses.
Gözlerimi zorlukla açtım. Ve tanımadığım bir genç adam ayakta dikilmiş bana bakıyordu.
Yataktan doğrulmaya çalıştım."Sen kimsin?"

"Rahat dur ufaklık! Doktor dinlenmeni söyledi!" diyip beni yatağa yeniden sabitledi.

"Bir soru sordum?"dedim gözlerimi ovalarken.

"Ben Faruk. Sende o minik garson olmalısın."

"Minik değilim ama evet garsonum." Hafifçe kafama dokunup "Bunu sen mi yaptın?" dedim sinirli çıkan sesimle.

"Sevgilimle kavga etmiştim ve restorandan çıkıyordum ve hızla bana çarptın.."

"Ve kafam yarıldı öyle mi?"

"Hayır. Bana çarptıktan sonra birde arabama çarptın. O zaman yarıldı işte."

Bir dakika bu adamcağızı tanımıştım. Benim ilgilendiğim 'özel' müşteriydi bu şey.

Kapının aniden açılmasıyla yerim den sıçradım. Giren kişi Ensar'dı.

"İyi misin Zeynep?"dedi çok fazla olmayan telaşıyla.

"İyiyim başım biraz ağrıyor sadece."

Aklıma annemin gelmesiyle panikledim.
"Ensar... Ensar! annem! Annemin yanına gitmeliyim!"

"Tamam dur sakin ol! Bu halde gidemezsin! Numarasını söyle arayalım. Senin telefon kırılmış."

Yine kapının aniden açılmasıyla yerimden bir kere daha sıçradım. Oğlum düzgün açın şu kapıyı!
Gelen Sevde'ydi.
Nasılsın, iyi misin muhabbeti yine takrarlanmıştı.

Sevde gözlerini yanımda ki şahsın üzerinde gezdirip "Siz mi çarptınız arkaşıma?!" diye sordu sinirle.
Gözlerini devirip "Hayır. O arabama çarptı." dedi.

Sevde tam ağzını açacakken onu düttüm.

"Benim hatamdı bir den yola atladım."dedim onu sakinleştirerek.
Sevde kollarını birbirine kenetleyip "Bundan sonrasını biz hallederiz siz gidebilirsiniz."diyerek adamı resmen kovdu.
O da kafasını salladı ve ayaklandı. Hiç bişey söylemeden odadan çıkıp gitti.

Sana da geçmiş olsun. Hiç önemli değil. İstediğin zaman çarpabilirsin.

"Hadi annemi arayalım"dedim ve kafamı Ensar'a çevirdim. Duvara yaslanmış bana bakarken göz göze gelince toparlanıp eline telefonu aldı ve "Söyle."dedi
Numarayı söyledim. Tuşladık dan sonra
"Ulaşılamıyor."dedi.

Panikle kolum dan serumu söküp atmamla, yerim den kalkmam bir oldu. Ve tabi Ensar'ın koluna yığılmam da.

"Ne yapıyorsun? Delirdin mi?!"

Başım çok fenâ dönmüştü. "Ya babam anneme bişey yaptıysa ?"

Ensar şaşırarak "Güzelim bak sakin ol. Biraz dinlen sonra eve beraber gider bakarız."diyerek beni sakinleştirdi.

Sevde'de onu tasdikleyip "Hadi dinlen"diyerek beni geri yatırdı.

"Korkuyorum.."diye mırıldandım. Duymamışlardı. Sevde, Ensar'a bişeyler söylediğinde ben gözlerimi cam dan ayırmamıştım. Ensar'ın oda dan çıktığını pencereye yansıyan silüetinden anlamıştım.

Sevde'de yanıma gelip "Herşey iyi olucak merak etme." dedi ve alnımdan öpüp o da çıktı. Günün yorgunluğu ve psikolojik çöküntüyle uykuya daldım.

*

Bu sefer beni uyandıran şey sessizlikti. Saate baktığımda ise ikiye geliyordu. Zaman ne çabuk geçmişti? Annem beni çok fazla merak etmiş olmalıydı. Yerimden doğrulum ve kendimi daha iyi hissettiğimi fark ettim. Ayağa kalktım ve koltuğun üstünde duran montumu giyip dışarı çıktım.

Hemşire hemen yanıma gelerek "Ayağa kalkmaman lazım. Faruk beyin özel talimatı. Lütfen Zeynep Hanım odanıza geçer misiniz?" dedi kibar olmaya çalışarak.
Bu Hemşireler hep mi sorun olur arkadaş? Hem o Faruk denene ne oluyordu ki? Çıkmak istesem taburcu işlermleri falan kesin bişeyler zırvalardı bu... En iyisi,

"Şey.. biraz hava alıp geri geleceğim. Biraz bunaldım oda da."dedim. Hoşnutsuz şekilde bana baktı.Bende sizinle geleyim deyip birden koluma girdi. Gözlerimi devirip çaktırma dan ofladım.
Bahçeye indiğimiz de bir banka oturduk. Oturduk.. ve oturduk. Gitsin diye bekleyip durdum. En sonunda "Şey rica etsem bir bardak su getirir misiniz?"dedim gülümseyerek.

Yanımdan kalkınca hızla oradan uzaklaştım. Ellerimi cebime soktum ve titrememe engel olmaya çalışıyordum.

Elimi cebime attığım da dün kazandığım bahşişlerin olduğunu hissedince sevinmiştim. Evim fazla uzak olamazdı. Buralar zengin kesimdi ve pek fazla bilmiyordum.
Taksi çevirerek bindim ve adresi verdim. Gece yarısıydı ve ben haddinden fazla ürküyordum. Sokağın başında indim ve evime doğru hızlı adımlarla ilerledim.

Işıklar yanmıyordu. Beni neyin beklediğini bilmeden kapıyı terddütle çalmaya kalktım fakat kapıya vurmamla, kendiliğinden aralanması bir oldu...

HİÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin