Uzun bir müddet yerle bakışmamın ardından, kendime gelmek için elimi yüzümün önünde şıklattım.
Şimdi sıra ne giyeceğimdeydi. Sanki çok seçeneğim varmış gibi dolabı açtım ve içinden, karşı komşumuz Azize teyzenin kıznının eski kıyafetlerinden kullanmayıp çöpe atmak yerine bana verdiği bordo kazağı çıkardım. Altımada çok dar olmayan kotumu giydim ve telefonumu alıp annemin yanına geçtim."Ben gidiyorum annecim."dedim yanağından öperek.
Hafif şekilde kafa salladı. Hâlâ trip atıyordu bana.
"Kötü bişey yapmıyorum. Sadece biraz para biriktirip buralar dan gideceğiz.Bunu ikimiz için yapıyorum anne."
Yüzüme baktı. "Endişeliyim. Hiç içime sinmiyor. Baban gelirse seni ararım hemen gelirsin."dedi ve kalkıp gitti.Bazen sanki çocuk olan oymuş da ben de anneymişim gibi hissediyordum. Olgun düşünemiyordu. Hastalığına verdim ve hafif bir iç çekip banyoya gidip son kez aynaya baktım. Özgüvenimi toplamam gerekiyordu. Topladığım saçımı biraz daha sıktım. Yüzümü ovaladım ve kaşlarımı düzelttim. Hazır hissetmesemde hazırdım sanırım.
Temiz olan botlarımı silsem de geçmeyen o eskimiş belirtileri tekrar sildim. Geçmiyordu. Evden çıktığım da Adrese bakarak yürümeye başladım. Restoranın arabayla yirmi dakika, yürüyerek kırk beş dakika olduğunu hesap edince yeri tekmeleyesim geldi. Cebimde beş kuruş param yoktu. Tabana kuvvet yürümeye başladım ve bir saat dolmadan, sonunda varabilmiştim. Deniz kenarına yakın bir restorandı. Bu kılıkta beni buraya katiyyen almazlardı tabi ki Sevde olmasaydı. Ama ne mutlu bana ki Sevde vardı işte.
Restorana girince kenarda duran garson sandığım gence "Engin beyle görüşücektim."dedim. Baştan aşağı beni süzdükten sonra tek kaşını kaldırıp "Sebep?" diye sordu.
"İş görüşmesi için gelmiştim.Haberi var." dedim. Ellerim soğuk dan ve heyecandan titriyordu.
Eliyle bir dakika işareti yapıp arka tarafa doğru ilerledi.
Etrafı incelemeye başladım. Fazla kalabalık görünüyordu. Üstlerinde mahallemizi satsam alamayacağım kadar pahalı duran elbiseleriyle bakımlı kadınları inceledim. Ben içim den hafifçe bir yuh çekerken, genç gelip "Bu taraftan."dedi ve üst kata doğru yönlendirdi. Koridorda on metre kadar yürüyünce karşımıza çıkan kapıyı gösterdi ve birşey demeden gitti.
Arkasından bakakalmıştım.
"Allah razı olsun kardeşim"diye mırıldandım.
Kapıyı çalıp içerden "girin" sesini duymamla dalmam bir oldu."Hoşgeldin Zeynep. Geç otur bakalım."
"Hoşbuldum."
Gösterdiği koltuğa oturdum. Önünde ki dosyalarla uğraşırken çalan telefonuna, bana bir dakika işareti verip cevap verdi. Ben de etrafı ve onu inceledim. 25 yaşlarında gösteriyordu. Afilli bir takım elbise, göz kamaştıran kol saati, o biçim bakımlılığıyla ben zenginim diye bağırıyordu.
Bide kendimi inceledim. İşe almazsa sebebi bu tipsizliğim olabilirdi. Konuşmaya başlayınca gözlerimiz buluştu."Sevde ile konuştum. Sanırım bu işe çok ihtiyacın varmış."
Kafamı sallayarak tasdikledim. Devam etti.
"Normalde kadromuz tam. Garsona ihtiyacımız yok. Fakat Sevde'yi kıramadım. Bu konuda hiç tecrüben var mı?""Çok değil maalesef."
"Hm anladım. Maaşın her hafta sonu 300 tl olarak eline geçer. Şimdilik bununla idare edersin." Gözlerimin pörtlemesine son an da engel oldum.
Ellerimi yoğurmak dan kemiklerim hamur kıvamına gelince,
"Yaşın kaç?" diye soru yöneltti.
Utana sıkıla "On yedi." dedim.
Ellerini kirli sakallarına götürüp ovuşturarak bana dikkatlice baktı."Sen daha çocuksun. Bu işi.."
"Olgun olduğumu düşünüyorum." dedim lafını bölerek. "Çabuk öğrenirim." Gözlerim yalvarırcasına bakmaya başladı.
"Peki." dedi. Yerinden doğruldu. "Aramıza hoşgeldin o halde. Bugün başlayabilirsin." Elini uzatınca, elimin -5 derece soğuk olduğunu elinin sıcaklığından anladım.
"Aşağıda Ensar'ı bul. O sana yardımcı olsun."
Bir an da panikledim.
"Şey.. acaba bana yardımcı olabilecek kız personel yok mu?"dedim utanarak. Ben erkekten çekinirdim bişey soramaz, bişey öğrenemezdim."Bugünlük Ensar'la idare et. Yarın Şeyma gelecek. Daha sonrasında o sana yardımcı olur."diyerek içimi rahatlattı.
Hemen işe başlamayı Sevde'den ben rica etmiştim. Ne kadar erken başlarsam o kadar iyiydi benim için.
Saate baktığımda bire geliyordu.
"Kıyafetlerini Ensar halleder." deyip kapıyı gösterdi."Teşekkür ederim."dedim ve odadan ayrıldım. Aşağı kata indiğimde ortalık curcunaydı. Etrafa bakındım ve beni kapıda karşılayan gence gözüm takıldı. "Ben Ensar'a bakmıştım, Engin bey bana yardım edebileceğini söyledi."dedim etrafıma bakmaya devam ederken. Tanıyormuş gibi etrafta Ensar'ı arıyordum.
"Öyle mi?" dedi bıkkın bir sesle. Yüzümü ona çevirdim ve net bir sesle "Öyle." dedim.
"O halde gel benle."
Heralde Ensar içerideydi. Bir an önce kıyafetlerimi verip işten güçten bahsedelim istiyordum. Çocuğu takip ettim ve soyunma odası gibi bir yere girdik. Elinde ki kıyafetleri bana uzattı ve "Bunları giyin. Bedenini sormadım ama 36 beden gibi duruyorsun. O yüzden..."dedi ve elindekileri bana sertce verip kapıya doğru yöneldi.
Ne ayak oğlum bu?!
"Sen kendini ne san.."
Lafımı kapının çarpma sesi kesmişti. Ne düşüneceğimi bilememiştim ve kafamıda ne düşünsem diye yoramazdım şu vaziyette.Kıyafetleri giyip önlüğümüde takınca hazırdım. Kapıyı açtım ve sağa doğru yönelmişken geniş bir gövde, durmamı sağladı. Göz devirdim ve "Beni hâlâ Ensar'a götürmedin."dedim ona dik dik bakarak. Uyuz olmuştum bi kere, dahada düzelmezdi bu his.
"Boşver Ensar'ı sen. Tanımak istemezsin onu emin ol. Çok sinir eder seni."
"Ne fark eder sende ediyorsun." dedim gülerek.
Ensesini kaşıdı. "Engin bey neden onun yanına gönderdi seni anlamadım. Herhalde işten soğumanı istedi ilk günden."dedi hafifçe gülümseyerek. Dişleri güzelmiş."O kadar kötü mü? Neyse ki sadece bugünlük. Yarın, Şeyma diye biri varmış burada. O yardım edecek."
"Anladım. Hadi gel."
"Ama Ensar..."
"Yok Ensar."
Gözlerimi devirdim."İsmin ne peki Ensar düşmanı?"
"Ensar."
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Destek olursanız istekle yazarım. İleride güzel bölümler sizleri, sizde o güzel bölümleri bekliyor olucaksınız :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
Novela Juvenil"Ben seni sevdiğim de, henüz 'süt'e 'düt' diyordun." Klasik olmayan, gerçek hayattan esinlenilmiş ve biraz da kurgu olan bu hikayeyi okumayı deneyin. Pişman olmazsınız. (24.10.2017)