Yüzme bilmeden atladığım deniz de, sanki su değil de düşüncelerim beni boğacak gibiydi. Yavaş yavaş dibe batarken çırpınmıyordum bile. Boğulmak dan değil de o dipteki zifiri karanlık, işte o bana çığlık attırmıştı. Bütün su içime dolarken, suyun dibinden bana el sallayan annemi gördüm. Bu sefer ben yukarı doğru yükselirken o dibe batıyordu. Anne diye haykırdıkca su daha çok...
Duyduğum gürültüyle bir 'hi' çekerek aninden yerimden sıçradım. Elimi kalbime getirip nefesimi dizginlemeye çalışırken sendeleyerek yatak dan indim.
Uyku sersemi hızlıca mutfağa yöneldim ve annemi elini ağzına götürmüş emerken buldum.
"Anne! İyi misin?"
"Ay uyandırdım mı seni kızım? Kusura bakma. Bardak bi anda elim den kayınca.."
"Dur bakayım eline."
Neyse ki fazla birşey yoktu."Hadi anne sen geç içeri ben hazırlarım kahvaltıyı."dedim belinden tutup kapıya yönlendirirken.
Yüzü asık bir şekilde salona doğru ilerledi. Elimle sandalye den destek alarak hafifçe yaslandım. Rüyamın etkisi hâlâ üstümdeyken içim de garip bir korku vardı ve bu her zamankinden biraz fazlaydı.
Annemi kaybetmek den çok korkuyordum. Ondan başka kimsem yoktu. Elimle yüzümü ovalayarak banyoya yöneldiğimde, pembe çerçeveli, köşesinde diş fırçalığı olan kırık aynadaki garip görünümüme baktım.Saçlarım darmadağın olmuş,tokam saç uçlarıma kadar gelmişti. Göz altlarım mosmordu. Fazla belirgin olan göz bebeklerim ise, garip bir rengi olan gözlerimde korkunç duruyordu. Dudaklarım burnum ve gözlerim şişmişti. Hemen soğuk kaşık koymalıydım.
Yüzümü yıkayıp mutfağa girdim ve dolaptaki olan şeyleri , peyniri zeytini çıkardım.
"Bir tane yumurta kalmış. Yer misin?" Diye seslendim salona doğru.
"Sen ye." diye yanıtladı annem sorumu.
Bir saat sonra onun acıkacağını bildiğim için tabi ki yemeyecektim. Ekmek dolabında ki yarım kalan bayat ekmeğide tepsiye koydum ve içeri götürdüm.
Yemeye başlayınca lokmalarımı küçük alıyordum ikimize yetecek kadar yoktu ne yazık ki."Anne. Bu sefer kararlıyım beni caydıramazsın."
Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Sonra tekrar tepsiye çevirdi bakışlarını ve çatalını peynire batırdı. Anlamamazlık gelerek, "Anlamadım ne konuda?" dedi.
Her gün tekrarlanan diyalog işte yine başlıyordu."Ben çalışmak istiyorum. Öylece durup o hayırsızın bize para getirmesini bekleyemem."dedim sert bir sesle. O adam aklıma geldikce tüylerim ürperiyordu.
"Olmaz Zeynep. Babanın nasıl tepki vereceğini biliyorsun." dedi. Yüzüme bakmıyordu. Aksi takdirde onu ikna edeceğimi biliyordu.
"Başlarım tepkisine. Bak anne halimizi görmüyor musun? Ne okuyabiliyorum ne çalışa biliyorum. Böylece ölüp gideceğiz. Yaşamak mı bu Allah aşkına?"
Gözlerim yine dolmuştu sinirden."Ama çalıştığını öğrenirse döver biliyorsun. Denedik bunu. Yada bütün kazancını elinden alır."
"Biliyorum anne. Hayatımızda klişe oldu artık bunlar. Bak dün Sevde'yle konuştum. Abisinin restoranına garson aranıyormuş. Orada çalışmak için yalvardım ona. Kabul eder gibi oldu ama..."
"Zeynep ! Neden bana sormadan böyle bir işe kalkıştın!"
Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. Sakin olup bu sefer ikna edecektim onu. Kararım kesindi. Elimi omuzuna koyup,
"Sorsam kabul etmeyecektin anne o yüzden. Daha fazla bu konuda sözünü dinleyemem ne olur affet.""Ama baban duy.."
"Duymayacak merak etme."diye sözünü kestim. "Zaten kaç günde bir geliyor. Ne zaman geleceği belli olmaz."
"Kızım sorunda bu ya. Ne zaman geleceği belli olmuyor. Ya sen yokken gelirse?"
"Beni sorarsa odasında uyuyor dersin. Banyoya girip beni ararsın bende gelip odamın camından girerim."
Her ne kadar çalışmamı istemesede sonun da ikna etmiştim Kurtaracaktım ikimizide.
"Anne bana güven. Sen yeter ki, ne olursa olsun onun tarafına geçme olur mu? Ben ikimize yetmeye çalışacağım."dedim gülümseyerek.
Ama o gülmüyordu. Çünkü mutlu değildi. Benimle mutlu olmuyordu. Onu illa, ayyaş, her öğün dayak atan, hayırsız o adam mutlu ediyordu. Annemi kendi tarafıma çekmem aylar almıştı. Ve bunu devam ettirmek için, elim den geleni yapmaya hazırdım.
Yüzüne baktım. Cevap vermeyerek tepsiyi aldı ve yerinden kalktı.
Ben de hızla odama gidip Sevde'ye ödemeli attım. Geri aramasını beklerken yerdeki yatağıma oturdum.
Daha önce bir kafe de garsonluk yapmıştım. Tam tamına bir buçuk gün (!). Sonu hüsran. Çünkü annem dayanamayıp, üvey bozuntusu babaya ispiyonlamıştı.
Umarım Sevde'nin abisi sorun çıkarmaz ve beni işe alırdı.
Sevde geri aradığın da hızla cevapladım.
"Sevde?" dedim sesim den heyecanım belli oluyordu.
"Bu ne telaş ne oldu kız?"
"Annemi tam ikna edemedim ama ikna ettim. Bugün gelsem ve işe başlasam...""Ne demek ikna edemedim ama ikna ettim? Ben daha abimle konuşmadım maalesef."dedi üzgün bir şekilde.
Derin bir 'af' çektim. "Peki ne zaman konuşursun?""Şuan içeride abim. Yarım saate iş yerine gidecek. Gitme den konuşayım sana mesaj atarım."
Onayladım ve vedalaşıp telefonu kapattım.
Sevde benim eski mahalleden küçüklük arkadaşımdı. Babası ölünce, annesi çalıştığı iş yerinin patronuyla evlendi ve bir an da zengin olup mahalleden ayrıldılar. Boğaza nâzır büyük restoranları vardı.
Sevde bu şekilde yükselişe geçince, mahalle de benden başka herkesle ilişkisini kesti.
Telefonum titreyince hemen elime aldım. Adresi yazıp "Abimi iknâ edemedim ama iknâ ettim. Bir saat sonra güzelce hazırlan ve gel."
Gülümsedim. Bir anda bir sürü hayal kurmuştum. Belki çok para kazanır okuluma bile devam edebilirdim.Ben özgür olmayı hakediyordum. Hayatımın son baharında, on yedi yaşında saf bir genç kızdım. Hiç bir erkeğin elde etmek istemeyeceği türden özgüven yoksunu, para fakiri bir kızdım. Her zaman mutlu olmak için çabalayan fakat beceremeyen bir kızdım. Ama bunları değiştirmek ise en büyük hayalimdi...
Vote ve yorumlarınızı bekliyor ve
Beğenmenizi umuyorum.
Selamlar...Saygılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
Novela Juvenil"Ben seni sevdiğim de, henüz 'süt'e 'düt' diyordun." Klasik olmayan, gerçek hayattan esinlenilmiş ve biraz da kurgu olan bu hikayeyi okumayı deneyin. Pişman olmazsınız. (24.10.2017)