16. BÖLÜM

67 10 3
                                    

Bazen tek başıma saatlerce yürüyesim geliyor. Sanki yürüdükçe geçecekmiş gibi...

Ay ışığının vurduğu balkonda sıcak bir kahve ve bilgisayara yorgunlukla baktım. Bedenim uykunun kollarına gitmek istesede balkona çıkardığım masanın üstünde ki kağıtlar eğer uyursam olacakları biliyorsun der gibi bakıyorlardı.
-Yusuf şuna bak,
Benden farksız olmayan Mert Efe elinde tutuğu kağıdı bana doğru uzattı.
-Burda yazılanlara göre 2 kere kumarhanesine baskın yemiş. Hatta uzun süre de içeride yatmış bu Tilki Yazgan dedikleri adam.

Tilki Yazgan... Tilki Yazgan...
Biraz akıl yürütmek için,
-Peki sence paraları nerde tutuyordur. Yani eğer bir kaç kere baskın yediyse kumarhane de tutmaz. Evine gelecek olursak...

Emin olmak için kağıda baktım. Ama resime ve bilgilere bakınca durakladım.
Bildiğinden emin olsamda Mert Efe'ye göstermek için kağıdı işaret ettim.
-Bu evde oturduğunu söyleme bana.
-Bende şaşırdım ama adamın üstünde bulunan tek ev burası... Özellikle kontrol ettim. Ama üzerine çıkan mal bu tek katlı evden ibaret...

Bu işte çok saçmaydı. Dokuz tane kumarhanen var ama düz basit tek katlı bir evde oturuyorsun.
-Başka bir bilgi yok mu bu adam hakkında... Eşi çocuğu ya da ne bileyim bi sevgilisi filan...

Umutsuzca ellerini açtı..
-Yok abi... Bakmadığım sormadığım yer kalmadı. Adam hakkında bu basit bilgilerden başka bilgi yok. Dün bu fotoğraftaki eve gittim. Yaşlı teyze ile amca açtı kapıyı. Adamı sordum, tanımadıklarını söylediler. Bende çözemedim.

Kaptan ile konuşmamız üzerinden 2 gün geçmişti. Ama adam hakkında elle tutulur bir bilgi yoktu. İşin kötü tarafı ise geriye 5 günümüzün kalmış olmasıydı.
-Yani sen diyorsun ki bu adam hakkında bilgi bulamadım, bu ev ve 2 kere kumarhane baskını dışında.
-Aynen, kumarhane baskınını ise kütüphanenin gazete bölümünden es kaza buldum.
Ümitsizlik tüm bedenimi sararken balkonda olmamıza rağmen daraldığımı hissettim.
-Kuzen vazmıgeçsek. Baksana herşey aleyhimize.
Gözlerimi Mert Efe'ye diktim.
-Olmaz.
-Kuzen sadece 5 günümüz var, sadece ikimiz mi yapacağız bu soygunu hadi onu geçtim adam hakkında dişe dokunur bir bilgi bile yok. Nereyi soyacağız o paraları nasıl dışarı çıkartacağız. Allah aşkına kuzen sen inanıyor musun? Ne biliyorsun belki de kaptan bizi ihbar edecek. Bunları hiç düşündün mü?

Ahh delirmek üzereydim. Haklıydı. Ama başka şansımızda yoktu. Yapmalıydık bu soygunu...
Oturduğum minderden kalkıp odaya yöneldim.
-Burda bırakalım... Yarın devam ederiz...
-Neye yarın devam edeceğiz.. Evden mi yoksa kumarhane baskınından mı?
Sesi alay doluydu. Öfkeleniyordum..
Ama o hala dalga geçmeye devam ediyordu.
-Bak ne yapalım biliyor musun, o yaşlı teyze belki onun oğlud...
Daha lafını bile tamamlatmadan tişörtünden tuttuğum gibi balkonun kapısına doğru itip, sol kolumu ise boğazına gelecek şekilde dayadım.
-Mert, olayın ciddiyetini hala anlamadın mı? Ben burda kafayı yedim yiyeceğim sen birde karşıma geçmiş benimle dalga geçiyorsun.
Mert Efe kolumdan kendini kurtarmak için çabaladıkça kolumu daha çok dayadım boğazına..
-Yusuf... bırak... nefes.... alamıyorum....
Umursamadım.
-Kara! Bırak...
''Kara'' demesiyle durakladım. Mert Efe hiç bir zaman bana o isimle seslenmezdi. Yeniden kardeşim dediğim insana bakmak için kafanı kaldırdığım sırada Mert Efe'nin yumruğunu yanağım hissettiğim.. Boş bulunduğum için kendimi yerde bulmam kaçınılmaz oldu. Düşer düşmezde bileğimde hissettiğim acıyla inlememek için dudaklarımı sıkıca kapattım.
Bize ne oluyordu böyle . Belkide asıl şimdi kaybediyorduk.

&&&
Yorum ve oylarınızı bekliyorum. 😊😊

Kırık Serçem (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin