Kapıyı açtığımda olmadı.
Yine o duyguyu hissettim.
Ellerimdeki yanmayla başlayıp tüm vücuduma yayılan o sıcaklığı.
Yine fazla yakışıklı görünüyordu.
Çok fazla yakışıklı...
"Hoş geldin, girsene" dedim dikkatimi toplamaya çalışıp.
Üzerinde kırışık mavi bir tişört vardı. Gözlerinin altını çizmeye çalışıyordu adeta.
Deniz 'in dolap anlayışı sıfırdı. Zaten hiç takım elbisesi yoktu. Sayılı tişörtünü de oraya buraya atar sonra attığı yerden alıp giyerdi. Her haliyle çok sevimliydi.
"Neden öyle bakıyorsun?" sorusunun aksine gülümsüyordu.
"Su'yun düğünü için takım elbise alman gerektiğini düşünüyordum" ufacık bir yalandan ne çıkardı?
"Ne saçma bir şey. Giyinmesem olmaz mı?" beni kandırmak için etkisi altına almaya çalışıyordu. Gereğinden fazla yakındık. Şimdi onu uzanıp öpsem.. Olmaz Umay. Saçmalama.
Aniden uzaklaştım. Fazla şaşırmıştı.
"Yanıma yakışır olmalısın." göz kırptım ve mutfağa yöneldim. Az sonra arkamdan geldi. Nefesi enseme vuruyordu. Kıkırdadım "Yapma, gıdıklanıyorum"
"Neden yeni tanıştığın çocukla gitmiyorsun? Su'nun arkadaşı değil miydi, mutlaka o da gelecektir. Kıskanmasın?"
"Bir senedir o düğüne seninle gideceğim diyip son anda tanımadığım birine seni değişecek değilim" güldüm. Sonra kafama dank etti. Belki Birsen'le gelecektir ve ben engel oluyorumdur.
"Ahh eğer sen Birsen'le geleceksen..." derken daha da yaklaştı ve belime sarıldı. Çenesini omuzuma dayadı ve şarap dolduruşumu izlemeye başladı.
"Buluşma nasıldı?" sesi şuan ki duruma göre fazla soğuktu. Buz gibi. Ama kolları bunu adeta tersini ikna ediyordu. Yapma ama. Kokun burnuma dolarken nasıl sana başka bir erkeği övebilirim ki?
"Buluşma işte" dedim. Rafı açtım ve iki tane tabak çıkardım. "Dolaba uzanmam gerek" kıkırdadım. Şuan ki halimizle yerimden kıpırdayamazdım.
"Birlikte gideriz" sonra aynı adımları atmaya çalışırken dolaba gittik ve yaş pastayı çıkardık.
"Neyi kutladın?" diye sordu çenesini omuzuma biraz daha gömerken. Nefesimi topladım. Ne diyecektim? Hadi ama Umay. O sana buluşma mükemmeldi, o harikaydı derken içi acıyor muydu?
"Yeni tanıştığım çocuk, Serkan. Harika biri" dememle kollarının çözülmesi bir oldu. Kıskanmış mıydı? Saçmalama. Onun bir sevgilisi var.
"Şunları içeri götüreyim" dedi ve tabakları salona götürdü.
Az sonra ben de şaraplarla gelmiştim. Koltuğa kurulmuştu ve yüzüme bakmıyordu.
"Siz ne yaptınız ben gittikten sonra?" oturduğu koltuğa yayılırken ondan olabildiğince uzak durmaya çalışmıştım.
"Aslında haklısın, düğün için takım elbise almalıyım" neden böyle yapıyordu? "Hatırladım da elbisen çok güzel, yanında sönük kalmayacağım" gülümsedi. Ben de güldüm. Güldüm çünkü saçmaydı, o her haliyle ışık gibi parlıyordu. Asıl ben ona layık olmalıydım.
"Ne zamandı?" dedi. Cidden üzerinde duruyordu. Bu hoşuma gitmişti.
"İki gün sonra, bu pazar" döndü ve bana baktı. Tanrım, boyle bakmasın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kaçacak Yerim
PoetryMutlu sonlara inanmayanlara. (Mutlu sonlar her zaman vardır, yalnızca nerede bitirmeniz gerektiğini bilin.)