Yataktan kalktığımda dün gece ağlamaktan şişmiş gözlerime baktım. Pamuğu çayla ıslattım ve gözlerime koyup şişini almasını bekledim. Hoş bir elbise giyindim, saçlarımı salaş bir şekilde arkadan topladım. Hafif bir makyaj yaptım ve topuklu botlarımı ayağıma geçirip ceketimi giyerken evden çıktım. Deniz siyah spor arabasından inip yanağıma bir öpücük kondurdu. "Harika görünüyorsun, herhalde Birsen'le aramı bozmak gibi bir amacın var" gülümsemekle yetinip arabaya bindim. "Bugün bir randevum var" dedim tepkisini beklemeden de devam ettim "Yanınızda çok kalamayacağım" Işıklarda durunca tek kaşını kaldırıp beni süzdü. "Kimle randevun var?" diye sordu önüne dönmeden hemen önce. "Bilmiyorum. Su'nun arkadaşıymış. Uzun zamandır tanıştırmak istiyordu ama ben yanaşmıyordum"
"Fikrini değiştiren ne oldu?" keskin bir sözle sormuştu.
Anlamamıştır değil mi? Anlamamıştır.
"Yalnız hissediyorum."
"Biz neciyiz?" neden sinirleniyordu ki.
"Kusura bakma, seninle öpüşüp kırıştırmıyoruz" dedim hafif omuzuna dokunurken. "Hadi ama neden abartıyorsun?"
"Ben yalnızca incinmenden korkuyorum, o kadar." Beni senden başka kimse incitiimiyor, merak etme.
"Belki de çok mutlu olurum" omuz silkip el frenini çekti. Gelmiştik.
Camekandan el sallayan sarışını dikkatlice süzdüm.
Harika bir yüzü vardı. Bebek gibiydi.
Kıskanmaya zerre hakkım yoktu.
"Biraz daha güler yüzlü olamaz mısın?" diye dudak büzdü Deniz. Olamam.
Hafifçe tebessüm ederek kıza yaklaştım ve elimi uzattım "Umay" benim aksime sıcacık bir gülümsemeyle cevap verdi "Birsen" elimi görmezden gelip bana sarıldı.
Samimiyetten nefret ederim. Söz konusu Deniz'in sevgilisiyse; tiksinirim.
Gülümsemeye çalışarak karışısındaki sandalyeye oturdum. O sırada Deniz'in dudaklarına ufak ama ateşli bir öpücük kondurup muzipçe mırıldandı "Seni özledim"
Tanrım. Kesin yatmışlardı.
Kahvelerimiz gelirken "Sen ne iş yapıyorsun Umay?" dedi. Sonunda burda olduğum aklına gelmişti.
"Organizatörüm. Parti, sergi, basın toplantısı. Her şey" gülümsedi "Ben de Deniz gibi ressamım" dedi. Meydan mı okuyordu? 'Kim ona daha uygun' laf sokuşmasına girişecek değildim. Hadi ama Umay, kimsenin sana meydan okuduğu yok, kendine gel.
Telefonumun melodisini duyunca derin bir nefes alıp kayıtlı olmayan numarayı süzdüm ve açtım "Efendim?"
"Umay ben Serkan. Su bahsetmiştir?"
"Elbette Serkan, nasıl gidiyor?" dedim.
"Teşekkür ederim. İşin yoksa hemen buluşalım mı?"
"Aslında yok" Burdan kaçmak için iyi bir fırsatsın çünkü.
"Seni alayım"
"Ah gerek yok. Adres ver ve ben geleyim." adını verdiği cafeyi bilmenin zaferiyle gülümsedim.
"Pekala, 15 dakikaya ordayım Görüşürüz" dedim ve telefonu çantama attım
"Beklediğim telefon geldi Deniz. Kalksam iyi olacak" zoraki gülümsedim. "Tanıştığıma memnun oldum Birsen" dedim ve elimi uzattım. Bu kez gereksiz sarılma girişiminde bulunmayıp elimi sıktı ama sevecen gülümsemeye devam etti "Ben de öyle"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kaçacak Yerim
PoésieMutlu sonlara inanmayanlara. (Mutlu sonlar her zaman vardır, yalnızca nerede bitirmeniz gerektiğini bilin.)