Bölüm 20: Korkma

859 31 2
                                    

Merhaba arkadaşlar. Karne alan arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Uzun olmasa da dinlendirici olacak bir tatilin başlaması rahatlatıcı. Keyfini çıkarın. Bu arada artık 20. Bölüme gelmiş bulunuyoruz, yazabildiğim en dolu bölümü yazmaya özen gösterdim. Destek ve voteleriniz için teşekkür ederim :) Artık biraz hareketlensek hiçte fena olmaz. Lütfen yorum yapın! Yorumlarınız hikayeyi şekillendiriyor.

&&&

O mavi gözlü bir devdi.

Minnacık bir kadın sevdi.

Kadının hayali minnacık bir evdi,

bahçesinde ebruli,

hanımeli açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.

Ve elleri öyle büyük işler için

hazırlanmıştı ki devin,

yapamazdı yapısını,

çalamazdı kapısını;

bahçesinde ebruli

hanımeli açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.

Minnacık bir kadın sevdi.

Mini minnacıktı kadın.

Rahata acıktı kadın

yoruldu devin büyük yolunda.

Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,

girdi zengin bir cücenin kolunda

bahçesinde ebruli

hanımeli açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,

dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:

bahçesinde ebruli,

hanımeli

açan ev..

&&&

- Umay -

Koltukta hafif doğrularak bileklerimi ovuşturdum. Acıyordu evet, hem de nasıl acıyordu. kaçabilecekmişim gibi, sanki kaçmaya cesaretim, gücüm varmış gibi bağlamıştı beni Kayra.. Umutsuz bir aşıtı, ve karanlık bir adam. Ölmemesini diledim yine de. Çünkü ben onun gibi değildim, asla da olamazdım büyük ihtimalle. Yanıyordu boğazım. Çok yanıyordu hem de. Su içmeyi unutmuştum. Son günlerde yaşadığım şeyler bana ne kadar uzak, ne kadar da imkansız şeylerdi. Bundan belki 5 ay önce, birisi bana bunları yaşayacağımı söylese, alay eder ve kafayı yiyip yemediğini sorardım. Acı acı gülümsedim. Tam mutlu olacağımı düşündüğüm anda annemin ölüm haberini almıştım.. Benden kaçış sebebi yine de bu yokluğunu bir türlü azaltamamamıştı, vicdanımı rahatlatamamıştı. Her ne olursa olsun, o gün için yine, hep ve her zaman kendimi suçlayacaktım.. Sonra yıkılmıştım ve aynı hızda toplamıştı Deniz beni.. Desteğini bir an dahi eksiltmeden, eksik etmeden.. O gün onun olmuştum. Onun olduğumu hissetmiştim. İlk kez o gün, o uyurken fark etmesin diye hafif dokunuşlarla değil, korkmadan avuçlarımda hissederek sevmiştim sakallarını. 'Huzur bu' demiştim, 'mutluluk bu'.. Sonra saçma sapan, gençliğimde edindiğim bir korku, değersiz olmayan bir adamla kıyas yüzünden hışımla çıkmıştım evden. Sırf yanımda uyanmadı diye.. Masum bir kahvaltı uğruna.. Ve hiç karşılaşmam gereken bir adamla karşılaşmış, üstüne üstlük hiç güvenmemem gereken o adama güvenmiştim.. Salak olduğumu tekrar tekrar geçirdim içimden. Korkudan gerilere doğru ittiğim o duygu, 'pişmanlık ve utanç' yüzüme yayılmaya başladı. Deniz'e karşı öyle mahçuptum ki.. Bunu o bana yaşatmış olsa, asla onunla olmazdım sanırım. Oysa o, tüm eserlerini kaybetmişti. Yine benim yüzümden.. Kafamı uzatıp mutfağıma doğru baktım. Şarkı mırıldanarak tezgaha yumulmuştu. Yemek yapıyor olmalıydı çünkü harika bir koku buraya kadar ulaşmıştı, mutfaktansa yağayla buluşan lezzetin çıtırdama sesleri geliyordu. Derin bir nefes çektim. O kadar harika gözüküyordu ki. Nasıl bu adama kıymıştım? Nasıl bu adama kıyabilecek kadar gaddarlaşmıştım? Kayra benim gözüme nasıl bir perde indirmişti böyle? İnsan kaybetmekten nefret eden ben, İlk aşkımı, ölen babamın yerini dolduran o adamı, hiç olmayan abimi, sahip olamadığım erkek kardeşimi, en yakın dostumu nasıl kaybetmeyi göze almıştım allah aşkına? Sıkıntıyla nefes çektim tekrar. Bir şeyler yapmalıydım. Bir şeyler yapmak zorundaydım. O beni çoktan affetmiş olsa da kırıklığını onarmalıydım. Kırıklığımızı gidermeliydim. Mutlu olmalıydık artık. Yaşadıklarımıza rağmen çok mutlu. Ona sımsıkı sarılmalıydım. Ellerimi saçlarında gezdirip şarkılar mırıldanmalıydım. Hatalarını söyleyip yüzümü buruşturmalıydım, sonra dudağını bükünce her şeyini çok sevdiğimi anlatıp sadece benim ona katlanacağıma onu ikna etmeliydim. Çok kıskanmalıydım, sadece benden başka yüz görmemesini sağlayacak kadar çok.. Ona yeni eserler yapması için ilham vermeliydim. Yaparken yanında durup dalga geçmeliydim onun ciddiyetiyle. Sonra bir kadeh şarap uzatıp 'İç ve gevşe, senin yapamayacağın hiçbir şey yok' diyip saçlarına bir öpücük kondurmalıydım. Bilerek korku filmleri açmalıydım. Sanki mümkünmüş gibi daha çok sarılmalıydım ona. Sanki göğüs kafesine girebilirmişim gibi. Sanki orası bana aitmiş gibi. Uyurken yine göğüsünde olmalıydım.. Ama bu kez uyuyor numarası yaparak değil, 'Gel buraya' dediğinde sıkıca kollarımı boynuna dolayıp boynunun o girintisine kafamı gömmeliydim. Böyle yapbozun iki parçası gibi bütünleşirdik. Öyle olurdu..

Tek Kaçacak YerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin