0.5

87 8 0
                                    

Neva'nın kulakları uğulduyordu. Kulaklarına inanamıyordu. Gerçekten Sonat yaşıyorsa bugün onu görmüş olabilir miydi? Ailesi ona bunca zaman yalan mı söylemişti? Onu uzaklaştırmış, öldüğüne inandırmışlardı.

Hani bazı anlar olur. Nasıl hissedeceğini ne yapacağını bilemezsin ya işte Neva da da öyle oldu. Sevinmeli mi? Üzülmeli mi? Kalmalı mı? Gitmeli mi? Kızmalı mı? Ya da ailesini dinlemeli miydi? Hiç bilemiyordu.Dakikalardır tek yapabildiği merdivene oturup düşünmekti.

Duyduklarıyla beraber bedenini her zamanki gibi bir titreme ve ateş almıştı. Aniden gelen bir kararla arkasına dönüp odasına doğru koştu ve çantasını topladı birkaç kıyafet alıp, seslice merdivenleri inmeye başladı. Burada beş dakika daha duramayacağına karar vermişti.

Aşağı indiğinde kendisini gören annesi ile babası bir an şaşırdı. Neva ise onları takmadan kapıya doğru yürürürken annesi onu durdurdu. "Neva! Nereye gidiyorsun?" Dediğinde Neva annesine baktı ve alayla güldü. "Dürüst insanların olduğu bir yere." Dedi. Annesi ile babası bu söylemiyle  kaşlarını çattılar. Yağız da aşağı inmişti. Onlara şok olmuşcasına bakıyordu.

"Ne demeye çalışıyorsun Neva? Ne söylüyorsan açık açık söyle." Dediğinde. Daha beter sinirlenmişti Neva. Hala gözlerinin içine baka baka yalan söylemelerini yüreği kaldırmıyordu.

O sinirle eline gelen ilk şeyi fırlattı.
"Bana yalan söyledin!" Diye bağırdı. Nesrin Hanım biraz tırssa da çok geçmeden cevap verdi.

"Kızım ne yalanı? Ben senin annenim anneler yalan söyler mi hiç?" Derken hala inkar ediyor olması artık Neva için son raddeydi.

Sinirden gülmeye başladı. "Iki sene boyunca söyleyecek o kadar vaktin oldu! Vaktiniz oldu. Ama siz zaten beni şutlamış olmanızın verdiği rahatlıkla bu yalanı devam ettirdiniz. Ben sizden, arkadaşlarımdan , kendimden vazgeçtim! Bir hiç uğruna."dediğimde her şeyin tamamen farkında olduğumu anlamışlardı.

Devam ettim. "İki sene boyunca ben her gün bir kere daha öldüm. Tabii! Siz rahattınız. Yanımda değildiniz çünkü. Yarattığınız bu enkazı görmediniz"Bu ana kadar ne sesim titremişti ne de ağlamıştım. Bu iyiydi.

Neva annesine döndü. Ona ayrıca söyleyecek bir çift lafı elbette ki vardı.

"Sana kendimi açtım. Senin dizinde ağladım. Sen ise göz göre göre beni dönmeye hazır olmamakla suçladın. Aklınca beni geri dönmeye ikna edecektin ki burada dönen dolapların farkına varmadan yaşayıp gideyim." O sırada Yağız artık dayanamadı.

"Neva ne oluyor?" Dedi. Neva kardeşinin bir şey bilmemesine sevinmişti. Bir kişinin daha ihanetini kaldırabilecek gibi değildi.

"Onu biricik ebeveynlerimize sorarsın canım kardeşim. El birliğiyle iki senemi nasıl mahvettiklerini , bizi ayakta uyuttuklarını anlatırlar." Dedi .

Nesrin Hanım  ona  doğru adım atıyordu ki "Sakın yaklaşma! Kalbini kırarım. Ben gidiyorum. Bir süre teyzemde kalacağım. Sakın gelme. Gerçi sen bunu söylediğime şükret." Derken ilk defa sesi titremişti.

Ne zaman fırlattığını bilmediği çantasını alıp kapıdan çıktı ve bir taksi durdurup bindi.

Taksiye binmesiyle  kendini bırakıp ağlamaya başlaması bir oldu. Iki sene boşu boşuna acı çekmişti. Iyi de neden? Neden bu kadar zalimce bir oyun oynamışlardı? Nasıl göz göre göre eriyip gitmesine izin vermişlerdi? Demek bu yüzden hastaneden çıkmasıyla kendini havaalanında bulması bir olmuştu.

Düşünceler beynini istila ederken kafasını cama yaslayıp İstanbul'u ağlayarak izledi. Yol boyunca göz yaşları dinmedi. Sadece ağladı. Kırgınlıklarına , acılarına ve bundan sonra olacaklara...

Ayrılık Mısraları -Alarçin'in Ay Işığı Sonat'ı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin