Neva Yıldırım
Neva üstünü giyinirken dalgındı. Tüm prova boyunca Sonat suratına dahi bakmamıştı. Hatta aralarındaki gerginliği anlayan Burçin Hoca provayı erken bitirmişti. Bu gerginliğinin sebebini anlayamamıştı. Şimdi ise buluşmaya hazırlanıyordu. En son beraber gece dışarı çıkmaya karar verdikleri gün aklına gelince içini amansız bir sıkıntı kaplamıştı.
Parmaklarını siyah göğsünün altında biten cropunun açık bıraktığı göbeğinden görünen dövmeyle kapattırdığı yara izinde gezdirdi Neva... Her şey daha farklı olabilirdi. Bu iki seneyi dolu dolu geçirebilirlerdi. Onun elini Melis yerine kendisi tutuyor olabilirdi.
Aynanın karşısında düşüncelere dalmışken Aslı'nın odaya bodoslama dalmasıyla irkildi.
"Kızım kapı çalmak denen bir şey var ya çıplak olsaydım" diye sitem etti elini kalbine götürürken.
Aslı ise muzurca gülerek kaşlarını kaldırdı.
"Tatlım işime gelir bu." Dediğinde Neva gözlerini devirip güldü. "E hadi hazır değil misin daha? Aşağıda bekliyoruz seni" diyince kafasını salladı genç kadın."Tamamdır, rujumu sürüp geliyorum." Dedi. Aslı kafasını sallayıp kapıdan dışarı çıktığında Neva makyaj masasının üstündeki kırmızı ruju alıp dudaklarına güzelce sürdü. Son olarak kahküllerini düzeltirken kapının yine açılmasıyla göz devirdi.
"Yahu bir sabredemediniz Aslı" diye arkasını döndüğünde odaya girenin kesinlikle Sonat olmasını beklemiyordu. O da Neva'yı görmeyi beklemiyor olacak ki ellerini kaldırdı.
"Pardon, lavaboyu arıyordum da..." dediğinde genç kadın şaşkınlığından arınıp kafasını sorun olmadığını belirtmek istercesine salladı.
"Problem değil sağdaki kapı" dedi. Sonat hala çıkmamakta direniyor ve odasını inceliyordu. Masanın üstündeki kitap dikkatini çekince odanın içine yürüdü. Masanın üstünde duran kitap Franz Kafka Milena'ya Mektuplar idi. Satırlarını beraber çizmişlerdi.
Neva dikkatlice izliyordu genç adamın her hareketini. Biliyordu bu arsızcaydı fakat daha yakınında istiyordu bu genç adamı. Odaya dolan nefeslerine ise binlerce kere şükretmesi ise cabasıydı.
O esnada Sonat rastgele bir sayfayı açmıştı bile. Açmış olduğu sayfada altını çizmiş olduğu satırlar dikkatini çekmiş olmalı ki genç kadına dikkatlice baktı ve yanaştı.
Tam karşısına geldiğinde Neva'nın zaten ezberinde olan dizeleri ezberden gözlerinin içine bakarak söylemeye başladı.
"Oysa ben bütün vakitlerimi, hatta bütün vakitlerimden daha çoğunu. Yeryüzünün bütün vakitlerini sana ayırmak istiyorum" dedi. Neva yaşamış oldukları dejavuyla sarsıldı. Fakat şaşkınlığı kısa sürdü zaten ezbere bildiği dizelere eşlik ederken buldu kendini
" Seni düşünmek ve seni yaşamak istiyorum." Dediğinde iki gencin de gözleri birbirine kenetlenmişti.
Sonat elini kaldırıp gözyaşlarını sildiğinde ağladığının farkında değildi Neva. Panikle toparlanmaya ve uzaklaşmaya çalıştı fakat genç adam izin vermedi.
"Senin için oldukça önemli dizeler galiba." Elini bir süre genç kızın yanağında dinlendirdiğinde Neva yıllardır neredeyse nasıl hissettirdiğini unuttuğu dokunuşla mest oldu ve yeşil gözleri kendiliğinden kapandı.
Ardından kendine gelip uzaklaşmadan gözlerini açtı. Sonat'ın parmakları ise hala yanağında , elmacık kemiklerinde gezintiye çıkmıştı.
Sonunda genç kadın sesini bulabildiğinde ağzından tek kelime çıkabildi. Genç adamın tam gözlerinin içine bakarak;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayrılık Mısraları -Alarçin'in Ay Işığı Sonat'ı-
Любовные романыHayatı yalanlar üzerine kurulmuş bir adam , Paramparça olmuş bir kız , Yarım kalmış bir aşk Ve zalimce oynanmış bir oyun... Isimleri bile uyumluydu onların. Iki kişi için yazılmış tek bir şarkıda ahenkle dans eden iki bedendi onlar. Ta ki iki sene...