Bölüm 15 - Beyaz Perde

25.8K 1.2K 119
                                    

Medyada Tuna var :)
Lütfen vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canlarım :)

"Yerli!" Derya ve Melis'in aynı anda cevap vermesiyle -pardon çığlık atmalarıyla demem lazımdı özür dilerim, yani bu yaptıkları çığlık atmaktan farksızdı çünkü-  yerimden bir daha sıçramıştım. Her sessiz sinema oynayışımız da Derya ve Melis'in sanki Survivor' a katılmışız da orada dokunulmazlık oyunu oynuyoruz havasında olmalarını anlayamıyordum. Ne vardı bu kadar heyecan yapacak?

Mükemmel eğlenceli oyunumuz Arda'nın inanılmaz anlatımıyla devam ediyordu. Bu çocuk hiç mi bu oyunu oynamamış acaba diye düşünürken Arda'nın saçma sapan hareketlerine karşılık Alp sonunda isyan etmeye başlamıştı.

"Ya sen konuşarak anlatsan anlamam ben kardeşim ya, nasıl anlatmak bu?" Alp'in isyanından sonra diğerleri de onun isyanına "Aynen ya bu ne böyle" diyerek katılmışlardı. Ben her ne kadar köşeme sinmiş olaya karışmamaya çalışsam da Alp'in ve diğerlerinin haklı olduğunu biliyordum. Arda gerçekten de şimdiye kadar gordugum en kotu anlatıcıydı gerçekten ama eğer bende diğerlerine katılıp Arda'yı kötülersem beni lime lime ederdi ve bence buna hiç gerek yoktu. Canım vücudum, kıyamam sana.

"Siz anlamıyorsunuz oğlum ben ne yapayım?" Arda ona karşı gelen isyanlara karşılık verdikten sonra hızlıca yerine geçti. Gerçekten de daha fazla orada durmaması hem bize  hemde vatana millete bir katkı sağlamıştı.

"Bence iyiydin, boşver sen onları." Arda'ya gerekli yalakalığımı yaparken otuz iki disimi de göstermeyi unutmamıştım. Neden bilmiyorum ama Arda'ya iyi davranmak geliyordu içimden. Kesinlikle bu iyi davranmamın ilerde bir gün Arda'nın Tuna ve benim konuştuğumu ve onu hatırladığımı söylediğimi öğrendikten sonra bana kızmaması için değildi. Tabii ki öyle birşey yoktu, sacmalamaz mısınız lütfen.

Tuna'ya onu hatırladığımı söyledikten sonra sanki zaman durmuş gibiydi. Ne yaptığımın farkında değildim ama onun kolları arasında olmak bana fazlasıyla iyi gelmişti. Bir o kadar da kötü..

Hala kimseye söylememiştim Tuna'yla konuştuğumu. Söyleyememiştim. Verecekleri tepkiden korkuyordum çünkü. Kime söylesem " Sen geri zekalı mısın? Seni bırakana neden geri dönüyorsun?" Diye sorardı biliyorum. Çünkü bende bir başkasına aynı tepkiyi verirdim. Hele Arda ve Derya'nın vereceği tepkiyi tahmin bile edemiyordum. Herhalde beni canlı canlı gömerlerdi. Ama bir şekilde söylemem lazımdı işte. Ömrümün sonuna kadar onlardan gizleyemezdim bunu. Hoş, Tuna'nın ömrümün sonuna kadar yanımda olacağına kesin değildi ya neyse.. Açıkça söylemek gerekirse onun beni yine bırakıp gitmesinden korkuyordum. Bunu kendime her ne kadar hatırlamamaya çalışsamda O beni bırakıp gitmişti ve bunu tekrar yapmayacağının garantisi yoktu. İşte bu gerçek beni fazlasıyla düşündürmeye yetiyordu.

Kapının çalan sesiyle hepimiz birbirimize bakmaya başlamıştık. Sırasıyla ben Derya'ya, Derya Ayaz'a, Ayaz Melis'e, Melis Alp'e, Alp Arda'ya, Arda ise gözleri beni bulmuştu. Bu bakışma işi fazlasıyla kafamı karıştırmıştı. Birbirimize sadece bakmakla yetiniyorduk halbuki sadece kapı çalmıştı ve kalkıp kapıya bakmak hepimize sanki yirmi kilometre yürümek gibi geldiğinden hiçbirimiz kalkıp kapıya bakmak istemiyorduk. Kapı bizim bakmamamıza isyan olarak daha çok çalarken en sonunda yerimden oflayarak kalktım. İş başa düşmüştü yine.

"Siz hiç sey yapmayın ya, ben bakarım ne olacak ki!" Bizimkilere tepkimi koyduktan sonra kapıya doğru ilerlerken Derya'nın sesini duydum.

"Allah razı olsun kardeşim valla cennetliksin." Bizimkiler kendi arasinda gülüşürken ben ise içimden 'yav he he' demekle meşguldüm. Kapıyı açmamla karşılaştığım boşlukla beraber zaten karışan kafam daha da allak bullak olmuştu. Hani neredeydi az önce alacaklı gibi kapıyı çalan kişi?

APTAL ÜVEY KARDEŞİM -2-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin