"yeşil yaprak" bölüm 5

691 86 20
                                    


(Gelecek bir bolumden bir parça )

Bir beden ne ister ki içinde ki emanetten?

Ölümü mü istiyor bu yorgun beden? Ağırlaşmış bir ruhu mu taşıyamıyor kendi kılıfın da yoksa özünü kaybettiği içinmi bagdaslasamiyor?

Kanıyor zaten içinde görünmeyen bir yer.

Ölüm tatlı mı geliyordu? Pas tutmuş kurumuş diline.

Duyduklarım karşısında istemsizce dizlerimin üstüne yere kapaklandım. Yere düştüğümü gören legolas hızlı adımlarla yanıma gelip yere çöktü. Kaskatı kesilmişti bedenim ama bedenimin hareket sizligine isyan bayrağını göz yaşlarım çekti ve buz tutmuş yanakları ma aşağı akıp yer çekimine yenildiler. Barbi bozuntusunun gözlerine parçalı bulutlu gözlerle baktım ve titreyen ses tonuyla konuştum.

"Legolas bu dediğin çok saçma. Aklım almıyor bu olanları. Babam bunu bana yapmış olamaz. "

"Biliyorum bedeninin benliğini kaybettiğinin verdiği acıyı taşımak zor geliyor. Ama babanın da haklı nedenleri var kendince. Onu suçlamak yerine minnettar ol . O olmasaydı sen o gün orda ölecektin. "Dedi ve kollarının arasına çekti yıpranmış bedeni mi....

Dışarda kar yağıyordu. Her yer buz tutmuştu tıpkı benim özünü kaybetmiş bedenim ve ruhum gibi.

Ya bunla yaşayacaktım yada bu yaşadığım benim olmayan hayata son verecektim.

♦♦♦♦♦

Gözlerimi açmak istiyordum ama beceremiyordum. Ne kadar basit bir eylem oysa ki. Ama neden yapamıyordum? Sağ elimi kaldırıp gözleri me dokundum. Bu da neydi böyle? Gözlerim ve başım bezlerle sarılıydı. Ellerimle destek alarak yattığım yerden doğruldum. Tekrar ellerimi başıma götürüp sımsıkı sarılı olan bezi açtım. Gözleri mi kısarak etrafa baktım. Bura neresiydi böyle.

Loş bir ışık vardı içerde. Duvarlar taştan örülmüştü. Garip eşyalar yerleştirilmişti. Iki pencere si vardı odanın. Pencerelerin şekilleri ilgimi çekti. Şekilleri üçgen di ve camlarda değişik boyalarla nakşedilmiş ciçek motifleri çok ilgi çekici duruyordu.
Ayağı kalkmak için yelteniyordum ki giydiğim elbise yada her neyse onu görmemle çığlık attım. Man yak herif peşinden sürüttügü
Yetmiyor birde kıyafetleri mi değiştirmiş . Aklıma gelen düşüncelerle gözlerim çığlık
atarcasina yuvalarında gerildi.

Tahta kapı cızırdayarak aralandı. Yaşadıklarım dan sonra o çürümeye yüz tutmuş kapının arkasın dan insan çıkmasını beklemiyordum ama genede korkuyordum. Yok hayır ya ormanda gördüğüm o çürük patlıcana benzeyen mahluk gibi bir şey se içeri giren diye düşününce hızlıca çamaşırlığa benzeyen eski dolabın yanına geçip yere oturdum. Ayakları mı karnıma çekip ellerimle yüzümü kapattım.
Kapı yavaşça açıldı. Biri içeri yavaş adımlarla girip odanın ortasında durunca sesli bir şekilde yutkundum.

Olduğu yerden hareket etti ve yavaş adımlarla yanıma gelip önümde durdu.
Yavaşça eğilip yumuşak bir ses tonuyla konuştu.

"Gözlerini açabilirsin korkmana gerek yok "

Duyduğum cümleyle hemen ellerimi yüzümden çektim.

Bu ses bir erkeğe aitti ama bunun bir önemi yoktu çünkü duyduğum cümle türkçe kurulmuştu.

Karşım da duran yaşlı adama incelercesine baktım.
Bunun kulakları benimkiler gibiydiler.

Adam yüzüme bakıp gülümsedi.

"Ayağı kalkmayacak mısın küçük hanım ?"

Bunu söylemeden doğrulmuştu.

Hala titriyordum. Yaşlı adam sağ elini uzatıp elimi tut gibi baktı. Elini tutup yavaşça yaşlı adamın elinden destek alarak oturduğum yerden kalktım.

LEGOLAS VE URMICCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin