Göz kapaklarım, akıttığı yaşların yorgunluğuna kapılmış ve gecenin ilk saatlerinde uyumuştum.
Pek hoş rüyalar gördüğümü söyleyemezdim ama bir süre sonra kapının sesiyle uyandım ve içime yayılan tedirginliği gidermek için derin nefesler aldım.
Adımlarım kapıya doğru yaklaştıkça aklımda ki seçenekler ve onun adı beynimde dolaşmaya devam ediyordu.
Gelen o muydu?Hala bunun için yüzü var mıydı?
Gözlerimi kapatıp son kez soluklandığım sırada onun sesi kulaklarıma dolmuştu.
"Lauren." dedi. "Lütfen kapıyı aç."
Onun ağladığını fark ettiğimde kalbim kendi kendini sıkmaya başlamıştı bile.
Elim kapı kulpuna gitti ve onun yaralı ruhu için araladım kapıyı.Sarhoş ve hüzün dolu gözlerini görüp, bedeninin yıkık görüntüsünü seyrettim uzun bir süre. Daha sonra o tekrar konuştu.
"Merhaba." dedi önce. Sonra göz yaşları içinde biraz güldü. Yaslandığı duvar olmasa kendini yerde bulacak gibiydi.
"Sana bir şey göstermeye geldim." dediğini duyduğumda susmaya devam ediyordum. Göz yaşları daha da hızlandı ve elinde ki zarfı bana doğru tuttu. "O kadar düşünceliler ki benim davetiyemi ilk vermek istemişler." Fısıltısı kalbinden yükseliyordu, hissedebiliyordum. Nasıl yandığını hissedebiliyordum. "Düşünebiliyor musun bunun için evime geldiler. Bana bu zarfı uzatırken o kadar mutlu gözüküyordu ki..." Sesine tutunmuş çaresizlik, canımı öylesine yaktı ki göz yaşlarımız yarış yapar gibi birbirine karıştı.
O saniyelerde bir kez daha kendi acımı, onun için kenara atmayı seçtim çünkü ben onun kadar bencil değildim.
"Dayanamıyorum." dedi. Yüzüme uzun uzun baktı ve sonrasında bir kez daha tekrarladı. "Dayanamıyorum."
Ani bir hareketle kollarını bedenime doladığında dudaklarını canını yakan cümleler için aralamıştı."Sevdiğim kadın evleniyor." dedi. "O çok mutlu ve evleniyor, Lauren."
***
"Ben sen değilim. Senin gibi sevdiğim kişi mutlu olsun yeter, diyemem. Ben onu seviyorum ve o bana ait olsun istiyorum."
Karşımda otururken hızlı hızlı konuşup, kalbini dağıtmaya devam ediyordu.
"Yapamam. O düğüne gidip onun sonsuza kadar o adamı seveceğine dair verdiği sözleri duyup, alkışlayamam. Onları sahte bir gülümsemeyle tebrik edemem. Nasıl yaparım ki? Ölürüm. Kalbimin ağrısından ölürüm." Başını ellerinin arasına aldı. "Sonra ne yapacağım? Onların çocuklarını sevmeye mi gideceğim? Acı çekmiyormuş gibi mi davranacağım?" Durup bana baktı.
"Bir şey söyle Lauren. Ben kafayı yemeden önce bir şey söyle. Ben yapamam. Onu sonsuza kadar kaybetmeyi göze alamam."
Ellerimi yüzüme götürüp göz yaşlarımı sildim.
"Acı çekmiyormuş gibi davransan da gözlerinden her şey anlaşılacak. En azından ben elalarının kederini paylaşacağım." Sessizce yutkundum. "Ne olursa olsun eğer gerçekten onu seviyorsan, onun mutluluğu için kendini hiçe sayabilirsin Zayn. Benim gibi olabilirsin ve bir köşede sessizce bekleyip hepsinin bir kabus olmasını dileyebilirsin."
Alt dudağımı sertçe dişleyip ağlamamı durdurmaya çalıştım. Gözlerim onu seyretmeye devam ediyordu ve bu kalbimi en çok yakan görüntülerden biriydi.
"Ama," diye devam ettim sessizce. "acının gerçekliğini anladıkça göz yaşların içinde boğulabilirsin."
**
Azıcık da Zayn'e acıyalım lan. Uzun yorumlara ithaf verebilirim! ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damn You :: Malik
FanfictionHer gününü benden nefret ederek geçiren bir adamı sevdim. Ve her gece benim yerimde başka bir kadını hayal eden o adam için ağladım. Kaybedeceğim tek şeyin göz yaşlarım olduğunu bile bile.