Üstüme yıkılan o koca duvarın altında can çekişmiştim.
Aylarca, orada tek başıma kendi kendimi kurtarmak için çabalamıştım ama boştu.
Yanıyordum, ama aynı zamanda da yanmak istiyordum.
Onu hep sevmek istiyordum.
Kalbimde onun izini taşıyacaktım, yıllar sonra bile.
Acı çekiyordum, kalbim sanki yerinden sökülmek istermiş gibi kanıyordu.
Ruhum çaresiz, onunla ilgili sayfalar dolusu şiirler karalıyordu.
Ve artık, göz yaşlarımın sonuna geldiğimi düşünüp o yıkıntının altında ölmeyi beklerken bir anda o ortaya çıkıyor, üstüme düşüp beni hapseden taşları birer birer o kaldırıyordu.
Tekrar üstüme atmasından, beni daha çok yaralamak istemesinden korktum. Hatta öyle çok korktum ki, o benden daha fazla nefret etmesin diye kendi kendimi ölüme terk edebilirdim.
Ama o, ilk defa benden yana oldu. Benim yanımda durdu.
Ela gözleri ilk defa güzel baktı bana ve bu ruhumun çiçekler açmasına sebepti.
Bir duvarın köşesine sinmiş, yerde öylece oturuyorduk. Başımı onun omzuna yaslamıştım. O ise elimi tutuyordu, bırakmasından, gitmesinden korkuyor düşüncelerimi bununla boğuyordum.
Ama hâlâ, bugünü güzelleştirecek nedenlerim vardı.
Dudaklarımda hala onun dudaklarının tadı yaşıyordu.
Bedenlerimiz yan yana temas halinde barınıyor ve bu dünyayı terk etmemek için birbirlerine daha sıkı sarılıyorlardı.
"Geçecek değil mi?" diye sorduğunu duydum. "Tüm bunlar geçecek, bende mutlu olacağım."
Ellerim gece karası saçları arasında gezinirken inandığım gerçeği fısıldadım. "Geçecek. Her şey öyle güzel olacak ki."
"Yanımda sen mi olacaksın?"
"Eğer sen olmamı istersen, evet." Gülümsemeye çalıştım. Bu halsiz, hüzünlü ruh hali sesine yansıyordu ama ben yinede o, benim yanımda diyerek gülümsedim.
"İstiyorum." dediğindeyse kalbim tekledi. "Yanımda sen ol." dedi. "Artık ağlamayalım, üzülmeyelim." Bunu söylerken bile ağlıyor oluşu canımı içten içe acıtıyordu.
O kadın için ağlıyor düşüncesi içimi kemirmeye başlamıştı.
"Bir daha kendine zarar verme." dedi. Beni düşünüyor diye umut etsem de aslında benim yerimde bir başkasını hayal ettiğini çok iyi biliyordum. Bu yüzümde ki gülümsemeyi öldürüp, gözlerime yaş akıtmaları için baskı yapan bir eylemdi.
Ama her şeye rağmen, yaşadığım umuda tutunup "Sende bir daha gitme." dedim ona. "Beni bırakma." Onu seviyor olsan bile,
beni sensiz, nefessiz bırakma.
"Bırakmayacağım." diye mırıldandı. "Kalbim buna izin verdiği sürece bırakmayacağım."
Ben onun elini tutuyorum, ona bu kadar yakın oluyorum diye kendimi avutmaya çalışırken o aslında benim kendi evimde, kendi odamın içinde bana boşa hayal kurduğumu bilmeyerek fısıldıyordu.
Onun bedeni burdaydı. Ruhu kim bilir nerde gezip kendini saklamaya çalışıyordu.
Ama kalbi?
İşte onun kalbi, o benim göz yaşlarımı silerken bile yerinde yoktu.
O kalpsiz adamın tekiydi,
çünkü kalbini gerçekten sevdiği ve yanında olmak istediği kadına uzun zaman önce armağan etmişti.
**
Bu ne biçim bölüm demeyin benim istediğim bu değildi.
Neyse şimdi biraz Lauren mutlu olsun istiyorum ama içimden bir seste Zayn'e yakışan şerefsizlikler söylüyor kimi dinleyeceğim bilmiyorum.
Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, bir de rica ediyorum Till The End okuyun texting zaten her gün bölüm geliyor ona.❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damn You :: Malik
FanfictionHer gününü benden nefret ederek geçiren bir adamı sevdim. Ve her gece benim yerimde başka bir kadını hayal eden o adam için ağladım. Kaybedeceğim tek şeyin göz yaşlarım olduğunu bile bile.