Kapıdan çıkacak ve belki de bir daha geri gelmeyecek şekilde gidecekti.
"İyi ol." dedi bana gülümserken. "En azından birimiz bunu hak ediyor."
Yüzü solgundu, ela gözlerinin çevresi kızarmıştı.
Hevesle koparılıp sonrasında bir kenara atılan, unutulan ve sadece birbirini görebilen iki çiçek gibiydik.
İhtiyacımız olanı bir türlü bulamadık.
İçimde parçalanan şeyleri durdurmak adına "Gitmek zorunda değilsin." dedim birden. "Yarın birlikte gidebiliriz."
Gözlerime uzun uzun baktı önce. Hala çabalıyor olmamla alay ediyor da olabilirdi. Ama ben onunla olmaktan başka hiçbir şey düşünmüyordum. Bu çok değişik bir hal almıştı. Artık tek düşündüğüm, onun yanımda olması oluyordu. Onun ne hissettiğini ve hakkımda düşüneceği şeylerden bile önce sadece onun yanı başında olmak istiyordum. Tek istediğim birlikte sesizce oturup soluklanmaktı. Artık beni sevmesi ihtimalinden tamamen kopmuştum.
Tek bir çareyle, onun yıkımından ona sığınıyordum.
Galiba son noktadaydık.
Ve bu, gözlerimi yakıyordu.
Soğuk eli yanağımı bulup okşarken gözlerimi yummuştum.
Dudaklarının arasından küçük bir fısıltıyla "Yapma." dedi. "Benim için daha fazla çabalama."
Gözlerimi açıp onun yoğunluğunda kaybolduğum da göz yaşlarım serbest kalmadan önce sesizce gülmeyi seçtim. "Kendim için çabalıyorum." diye mırıldandım o gülüşe eş olarak. "Senin için yaptığım her şeyde aslında kendim için çabalıyorum çünkü senin canının yanması benim ölmek istememe sebep oluyor." Yüzüme yerleştirdiği elini tutup kalbimin üstüne yerleştirdiğimde zorlukla gülümsemeye çalıştım. "Onun her atışının sebebi senmişsin gibi hissediyorum. Ve atmaya devam etmesi içinde senin burada olmana ihtiyacım var." Yutkundum. O susarken kırılan umutlarıma rağmen esen sert rüzgarlara karşı ayakta kalmaya çalıştım.
Bir eli kapı kolunu indirip, ayrılığı temsil eder gibi kapıyı yavaşça araladığında göz yaşlarım çoğalmıştı. Eli, ellerimin arasından çekildiğinde aşık olduğum güzel gözleriyle bana bakıyordu. Oysa diğer herkesin aksine sadece ben o gözlerde ki acıya kör değildim.
Korkuyla sarmalanan titrek bir nefes aldım elimi kapı kolunda ki elinin üstüne yerleştirirken.
"Seni öyle çok seviyorum ki, beni bırakıp gitmemen için sana söyleyecek daha güzel bir sebep bulamıyorum."
Yerde can çekişen önemsiz biriydim onun için ve belki de o bedenimi çiğneyip geçmek isteyecekti. Buna rağmen benim için sorun değildi artık. Gideceği yerde eskiden güldüğü gibi güzelce gülecekse, benim başka hiçbir sorunum yoktu.
Ona bir kaç adım daha yaklaşmadan önce sustum.
İçimde öyle fırtınalar vardı ki, kendimi yapayalnız hissediyordum.
Tutabileceğim bir ele öyle özlem duyuyordum ki.
Ona, sanki yaşamım onda saklıymış gibi iyice sokuldum. Son kez olduğunu sanmıştım. Bu günden sonra ellerimden kayıp gidecekmişte son kez ona böyle yakın olabilirmişim gibi gelmişti.
Bunu düşünerek sahip olduğu tüm görünüşü hafızama kazımak istedim.
Parmak uçlarım sakallarının üzerinde gezindi, dudaklarım boynunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damn You :: Malik
FanfictionHer gününü benden nefret ederek geçiren bir adamı sevdim. Ve her gece benim yerimde başka bir kadını hayal eden o adam için ağladım. Kaybedeceğim tek şeyin göz yaşlarım olduğunu bile bile.