Sen bana biraz büyüksün

742 37 2
                                    

Hayretler içinde Alexander'a baktım. Gerçekten duyduklarım doğru muydu ?

"Nasıl ?" dedim. Bir anda o kadar şey yaşamıştım ki hiçbirine anlam veremiyordum.

"Bak daha önce yapılmamış bir şey değil. Elizabeth'in de dediği gibi sen özelsin.Bu güç sende olabilir."

Hangisine şaşırmalıydım: Anneme Elizabeth demesine mi benim özel olmama mı?

  Alexander yatağımın üzerine oturdu. Ben özel miydim ?Bir yanlışlık olmalıydı. Ben müzik dinleyen,film izleyen sıradan bir kızım işte.

  Tekrar annem aklıma gelince yine gözyaşlarımı tutamadım. 4 sene olmuştu. Ben daha 12 yaşındayken hayatın yükleri omuzlarıma binmişti. O zaman herkesin benden beklentisi hiçbir şey olmamış gibi davranıp kız kardeşim Hanna'ya örnek olmaktı. Sanki sadece onun annesi ölmüştü,sanki benim duygularım yoktu.Ben sanki evlatlıkmışım gibi davranmışlardı. Teyzelerim Hanna'yı teselli ederlerken ben odamda tek başıma ağlamıştım. Hep evin kötü kızı ben olmuştum.Sigaraya başladığımda sadece her şeyden kaçmak istemiştim.Unutmak... Tek istediğim şey yaşadıklarımın hepsini unutmaktı.

   Duvar kenarına sindim.Yere oturdum.Dizlerimi kendime doğru çektim. Kendimi o kadar güçsüz hissediyordum ki kimseye görünmek istemiyordum.Alexander yanıma oturdu.

"Gel buraya,ağlama." diyerek kafamı göğsüne doğru çekti. O kadar rahattım ki yavaş yavaş gözlerim kapandı.

  Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Her şey bir rüyaydı. Ben cadı değildim. Alexander diye biri yoktu. Aslında sevinmiştim. Anlamsız şeyler yoktu.

  Öyleyse okula gitmem gerekti.  Uzanıp saate baktım. 6:24 PM

Yanlış görmüş olmalıyım.Öğleden sonra altıysa ben çoktan okuldan dönmüş olmalıydım. Yani rüya değil miydi ?

   Okulun girişindeki merdivenleri çıkıyordum ki Jessica önümü kesti.

"Danielle sen manyak mısın ?Sen nereye gittin ?Meraktan öldüm.Telefonuna hiç bakmadın mı?"dedi.

Daha konuşçağını biliyordum ama ne diyebilirdim ki ?

"Üzgünüm Jess başım çok ağrıyordu. Hemen eve gitmek istedim. Sana söylemeyi unuttum."dedim.

Bana kızgın kızgın baktı ama bana ciddi anlamda kızamayacağını biliyordum. Merdivenleri çıkarken bana dün neler olduğunu anlatıyordu. O anda farkettim ki bizim spor salonuna gitmemiz gerekiyordu.

"Jess biz nereye gidiyoruz ?"dedim.

"Eyvah,doğru! Spor salonuna gitmemiz lazım ve-" Saatine baktı.

"Futbolcuların antremanı var. Koş,benim hazırlanmam gerekiyor."Kolumdan tutup çekecekken elimi çektim.

"Sen git olur mu ? Benim kitabımı dolabıma bırakmam lazım sonra hemen yanına geleceğim." dedim. İsteksizce başını sallayıp gitti.Bu ağır kitapları taşıyamayacaktım. Dolabıma gidip içine kitaplarımı koydum.Dolap kapağındaki aynada halimi görünce neredeyse çığlık atacaktım. Sanki zombiye dönüşmüştüm.Gözlerimim içi kanlanmış,altı morarmıştı. Keşlere benzemiştim.Saçlarıma zaten diyecek bir söz bulamıyordum. Kapağı kapattığımda karşılaştığım görüntü yine şoka uğratmıştı.

"Bence böylede güzelsin."dedi Alexander.

"Sürekli beni korkutmayı kessen ?"dedim.

"Sen çok korkaksın."dedi bir yandan da gülerek."Bugün seninle çalışmamız lazım."

"Ne çalışacağız ?"dedim.

"Bilmem.Amerika'nın keşfini çalışırız."

Biran o kadar boş bulundum ki

"Benim tarihim iyi değil."dedim. Sonradan farkettim ki şu cadılık olayıyla ilgiliydi. Bana hala garip geliyordu.Şöyle bir yerlerden kamera çıksa "Hey,Danielle ne kadar safsın. Seni iyi kandırdık." falan dese hiç şaşırmazdım.

  Alexander'la beraber spor salonuna inerken "Alexander,beni nasıl buldun yani neden ben ?" dedim.

"Sana özelsin dedim ve annen bir zamanlar arkadaşımdı."dedi. Hafiften güldüm.

"Annem nasıl bir zamanlar senin arkadaşın oluyor?"dedim.

"Danielle bunlar çok uzun konular sana sonra anlatırım."dedi. O anda kolunu sıkıca tuttum.

"Bana benimle ilgili ne biliyorsan ve benim bilmem gereken her şeyi anlatacaksın." O kadar sert söylemiştim ki buna kendim bile şaşırdım.

"Burda anlatamam."dedi.

   

     Alexander'ın evi olduğunu düşündüğüm yerde indik.Gerçekten çok eski bir evdi.Ama bir o kadar da güzeldi. Üzerindeki motifler, evin tarzı orta çağdan kalma gibiydi. İçeriye girdiğimizde evin daha da güzel olduğunu gördüm. Çok yüksek bir tavan,yaklaşık benim beş katım bir avize,duvarlarda tablolar ve antika malzemeler vardı. Hiç konuşmadan evi inceledim. Alexander'ın odasına girdiğimde yine bir şok yaşadım. İçeride plazma televizyon,playstation,elektro gitar,amfi,üst üste bir sürü çizgi roman... Ev ne kadar eski düzenlendiyse odası o kadar yeniydi. İçerideki hemen her şey siyahtı.

"Vay canına!" Başka diyecek bir sözüm yoktu.Zaten balkonundan görünen manzarayı görünce ağzım açık kaldı.

Alexander arkamda benim incelemelerimi izliyordu."Odanı karıştırabilir miyim?" diye sorunca gülerek başıyla onayladı ve kendini yatağa attı. Odanın içinde bir kapı daha vardı. Kapıyı açınca buranın bir banyo olduğunu gördüm. Her şey simsiyahtı. Yerler ve duvar beyaz olunca gerçekten çok hoş bir renk uyumu olmuş. Özellikle içinde jakuzi olması ayrı güzeldi. Kim bilir kaç tane kızı buraya getirmiştir.

Alexander'a dönüp "Ailenle tarzların baya farklı sanırım."dedim.

"Benim ailem yok."

"Nasıl yani ?"dedim. İyice kafam karışmıştı.Alexander'da bunu anlamıştı.

"Kafan daha fazla karışıcak ama seninle çok fazla vakit geçireceğiz. Bu yüzden bilmen gerekir diye düşünüyorum. Ben 348 yaşındayım."

Black Eyes (Siyah Gözler)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin