Elçin kütüphaneden ayrıldıktan sonra bende kütüphaneden çıkıp koridordan sınıfa doğru yürümeye başlamıştım. Yolda sadece Elçin'i düşündüm. O resmen beynime hükmetmişti.
Ben hiç bir zaman hayatımdan çıkaramayacağım birisiyle ilişki kuramamıştım. Hayatımın kontrolünü elinden geldiğince elimde tutmaya çalışıyordum. Fakat Elçin'de karşı koyamadığım bir şeyler vardı. Aklımdan binlerce şey geçmişti. Hepsini teker teker en ufak ayrıntısına kadar düşünmeye çalışmıştım.
Ama içlerinden bir tanesi bile bana göre mantıklı değildi.Elçin ne fazla konuşuyordu, nede az. Doğrusu henüz onu ne kadar tanıyıp tanımadığımı bile bilmiyordum. Bu arada Elçin'i düşünürken Kıymet'i unutmuştum. Zavallı kız onunla uğraşmayan birisine aşıktı. Kıymet'in anlattığına göre Umut sadece onu bir süre onu kullanıp kendisinden sonrasında uzaklaştırmıştı.
Bir oyuncak gibi sıkılınca bir köşeye bırakmıştı. Veya askıya alınan kitaplar gibi. Koridorda yürümeye devam ediyordum ki Ceren yanıma geldi ve bana selam verdi. Bende aynı şekilde ona selam verdim."Kuzey?" dediğinde -soru sorar gibi- ona baktım. Başımı efendim der gibi salladığımda bana gülümseyerek baktı ve elini yüzüme uzatıp yavaşça okşadı. "Yarın bir balo var ve herkes kendisine bir eş seçmek zorunda. Baloya beraber gidelim mi?" dedi. Bu güzel bir haberdi ve sanırım Ceren'e bunun için eşlik etmem fazla büyük bir şey değildi.
"Neden olmasın?" diyerek ona tebessüm ettiğimde sanki vücuduna elektrik verilmişçesine titredi. Yeşil gözleri siyah pantolonuna uyum sağlıyorken üstüne giymiş olduğu yeşil kazak tekrar yeşil gözlerini ortaya çıkarmıştı. "O zaman yarın seni ben alıyorum." dediğimde ben hariç her yere bakarak gülümsedi.
"Aynen yarın görüşürüz." dedi ve yanımdan uzaklaştı. Tuhaf ve tatlı bir kızdı Ceren. Ya da ben onu öyle tanımıştım. Hızlıca sınıfa gittiğimde Kıymet'i gördüm. Hala sırada oturuyordu ve çok halsiz bir görünümü vardı.
Onun yanına oturdum. Gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü tekrar beni görünce. "Onun için ağlamaya değmez." dediğimde bana baktı.
Ve bir gün bir kadının göz yaşı sebebi olmamak üzere...
"Onun için ağlamıyorum Kuzey," diye bağırdı ağlarken ve birkaç saniye sonra devam etti. "Ya kime laf anlatıyorum ki, söylesemde anlamazsın! Hepiniz aynısınız!" dedi ve iğrenir bir şekilde bana baktı. Sırayı çarparak kalkıp sınıftan çıktı.
Kıymet gittikten sonra bir daha geri gelmemişti. Resmen Umut'tan çıkaramadığı sinirini benden çıkarmaya çalışıyordu. Yanılmıyorsam bu ders son dersti. Göz ucuyla yanımı süzdüğümde beni içten içten gözlerle izleyen çift göze rastlamıştım.
Yaşlı kadın öğretmen sınıfa girdiğinde bir süre sınıf sessizliğini korudu. Ardından ise tüm öğrenciler birbirlerine bir şeyler fısıldamaya başlayıp sınıfta kirli bir sesim yayılmasına neden olmuştu.
Göz ucuyla tekrar yanımı süzdüğümde o çift gözün hala beni izlediğini görmüştüm. Başımı dönüp beni izleyenin kim olduğunu anlamaya çalıştığımda beni izleyen kişinin bir erkek olduğunu anlamıştım. Beyaz tenli, sarı dağınık saçlara sahip olan çocuk benim ona döndüğümü fark edince afallayıp sanki az önce beni izlemiyormuş gibi davranmaya çalıştı.
Yaşlı bayan ders dinelemeyenleri süzüp konuşmaya, dersi anlatmaya devam etti. Huysuz ve yaşlı bir kadındı.
Yaşlı bayanın ses tonu arada bir yükselip azalırken bu ses tonu, dersin gotik öğrencileri için rahatsız edici bir ezgi haline gelmişti, aynı şekilde banada. İneklerin çoğusu deftere bir şeyler yazarken diğer çoğusu ise dikkatli bir şekilde yükselip alçalan sesiyle ders anlatan yaşlı kadını pür dikkat dinliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN ÖZGÜRLÜĞÜ (TAMAMLANDI)
Teen FictionSiyahtan kaçıp, beyaza sığınmak isterken arafta kalmış ruhların hikayesi. 🦉 "Kuzey, tüm bunlar kötü bir rüyaymışta birden uyanacakmışım gibi hissediyorum." dedi Elçin gözlerini denizden ayırmadan. Ben ise denize değilde Elçin'in gözlerine dikmişti...