25. Bölüm: Yeni Öğrenciler

1.2K 159 20
                                    

Doruk ve Eda okulun ortasına çökmüş olan sisten dolayı gözükmez olmuşlardı. Aniden ortaya çıkan sis bulutları bahçedeki insanların okula akın etmesineq neden olsada biz hala bahçedeydik.

"Çok soğuk?"dedi Elçin titrek çıkan sesiyle. Elçin bana daha da sokulup "Neden bu kadar sıcaksın?" diye devam etti.

Çardaktakiler yanlış anlayıp bize ne oluyor bunlara? Bakışı atıyorlardı. Elçin'in bana sıkıca sarılmasına izin verirken bir yandan da çardaktakilere bakıyordum. Elçin her zaman ki gibi; portakalın en güzel tonunda kokan montu burnuma değmişti.

Hmm.

Tanrı tarafından toprağa hediye edilecek olan yağmur kendini yavaşça hissettirmeye başlamıştı.
Yağmur ve toprak. Birbirlerinden ne kadar uzak olsalarda her seferinde birleşmeyi başarıyorlardı.

Elçin'in bana her yaklaşmasında ısınmam benim yağmur yağsada üşümeyeceğimin kanıtıydı.

"Bu gelen arabalarda neyin nesi?" dedi Elçin kolumdan çıkarken.

Elçin'in baktığı tarafa döndüm. Birkaç servis dolusu öğrenci okulun bahçesinde dizilmişlerdi.

Yağmur şiddetini dahada arttırıyor bizi okula geçmemiz için tahrik ediyordu. Bahçede biriken öğrenci sayısı yüzü aşkın sayıya varmıştı.

"Bu ne be, öğrenci darbesi falan mı?" dedi Tuğçe gülünç bir sesle. Öğrenciler ta ki müdür gelene kadar aralarında konuşup beklemişlerdi.

Müdür onlarla bir şeyler konuşup ardından okula doğru yürümeye başladığında biz de onları merakla izledik.

"Bu neydi şimdi?" diye ortaya laf atan Tuğçe hepimizin dikkatini çekmeyi tekrar başarmıştı.

"Abi hala neyin kafasındasınız siz?" Kıymet konuşurken çardağa yaklaşan Umut, benim onu gördüğümü görünce; işaret parmağını dudaklarında sabitledi. "Kızlar için yakışıklı çocuklar, erkekler içinde tipsiz kızlar gelmiş." dedi Umut'un onun arkasında olduğundan habersiz bir ses tonuyla.

Elçin bana kaşlarını çatıp bakmaya başladı. Bu tripte neydi?

Umut Kıymet"in yanında yer alırken; "Demek yakışıklı erkekler ha?" dedi.

Kıymet Umut'u gördüğünde sessizce birkaç söz mırıldanıp onu öptü. Onların tatlı halleri hepimizin dikkatini çekerken Elçin birden beni çekiştirmeye başladı.

"Hey, ne oldu?" diye bağırdım onu takip ederken.

"Yürü benle şu yeni gelenler neymiş öğrenelim."

Onu takip ettim. Okula girdiğimizde okulun girişinde birikmiş öğrenci topluluğunu görüp aralarına karıştık.

Öğrenciler bahçede olduğu gibi birbirleriyle konuşuyorlardı. Aralarından çıktığımızda müdürle karşılaşmıştık.

Müdür bize, biz ona bakıyor birazdan bize söyleyeceği sözleri bekliyorduk.

"Kuzey ve Elçin ne işiniz var burada?"

Ben konuşacağım sırada Elçin benden önce davranıp; "Bu öğrenciler kim?" diye sordu.

"Sınıflarınızı paylaşacağınız yeni öğrenciler," dedi müdür öğrencilerle uğraşırken. "Umarım iyi geçinirsiniz." diye devam etti ardından.

Elçin bana tuhaf bir şekilde bakıp yürümeye başladı. Onu takip ettiğimde vardığımız yer sınıf olmuştu.

***

Yeni gelen öğrencileri müdür toplantı salonunda toplayıp sınıflara dağıtmıştı. Bizim sınıf dahil okuldaki tüm sınıflara dağılan öğrencilerin bizim okuldan pek farkları olduğu söylenemezdi.

Gotikler, zekiler ve popülerlerden oluşuyor gibiydiler. Bizim sınıfta boş olan sadece birkaç sıra olduğundan sınıfımıza altı öğrenci tek geldi.

Gözlemlerim sonucunda üç tanesi popüler, iki tanesi gotik ve sadece biride zekiydi.

Aklımda sadece zeki olanın ismi kaldigindan diğerlerine ölümcül bakışlar atıyordum.

Başıma çarpan cisimle, hala tanımlayamadığım cismin geldiği yöne çevirdim başımı. Gözümün önünde ağır çekim bir şekilde yere düşen top haline getirilmiş buruşuk kağıt yere düşene kadar onu izledim.

Basımı kağıdın geldiği yöne çevirdiğimde Elçin eli havada, ağızı bir metre açılmış bir şekilde bana bakıyordu.

Bir Elçin'e birde kağıda bakadurdum bir süre. Kağıdı almak için elimi uzattığımda Kıymet benim tikime dokunup -tikimin olduğunu bu ana kadar bende bilmiyordum.- benim sıradan düşmemi sağlamıştı.

Ben yere çakılırken önce şaşkın bir uğulama sesi sonra ise bir kahkaha koptu.

"Oğlum sana mal dicemde onlarada hakaret etmek istemiyorum." dedi Emre. Sınıfta tekrar bir kahkaha koptu.

"Oğlum bizim de sana diyeceklerimiz varda burda değil." dedim üstümü silkelerken. Sınıf gaz verici efekti yapıp Emre'ye gaz vermeye çalıştı.

"Kesin sesinizi, tek bir 'çıt' duymayacağım!" dedi öğretmen ortalığı yatıştırmaya çalışır gibi.

Her okulda bulunan salak salak espirilerle aklını bozmuş olan öğrenci tipinden tabii ki de bizim sınıfta da vardı. "Çıt!"

Adını bilmediğim bonus kafa çocuğun sınıfta hipnoz ettiği iki üç öğrenci bu espiriye kahkaha atıp göbeklerini tuttular. Bonus kafa ve kabilesi.

Gözümü yere çevirdiğimde Elçin'in bana az önce attığı kağıdı yerden almadığımı hatırlamıştım. Elimi kağıda uzattım.

Kağıt artık avcumun arasındaydı. Yerde sürünerek sırama gelen Elçin'i fark ettiğimde kağıdı cebime soktum hızla.

"Hiçte komik değil ver şunu!" dedi hocaya gözükmemeye çalışarak.

"Bunu atmadan önce düşünecektin çok bilmiş!" dedim kağıdı sakladığım cebimi korurken. Elini cebime atmaya çalışsada her seferinde onu engellemiştim.

"Kuzey yalvarırım ver şunu."dedi gözüyle cebimi işaret ederken.

"Acaba versem mi?" dedim mi yi uzatarak. Sözlerimi sindirir sindirmez gözleri az önce kayboluverecek bir umuda kapılmıştı. "Hmm. Yok vermiyim." diye devam ettim.

Elçin konuşmaya başlayacağı sırada onun sesini kesen sesin yönüne döndük.

"Kızım ne yapıyorsun sen yerde?"

SİYAHIN ÖZGÜRLÜĞÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin