Büyük bahçeyi aşıp ahşap evin verandasına vardığımızda birkaç saniye içinde kalabalığın arasına sıkışa sıkışa içeri ulaşmayı başardık. "Burada can vereceğim şimdi!" diye sitem etti Reyna.
Güldüm. "Eğer on yedi yaşında bir lise öğrencisiysen böyle şeylere alışman gerekebiliyor," omuz silktim, "ama merak etme, ben de hala sevemedim."
İçeri girdiğimizde telefonumu elime alıp mesaj kutuma girdim ve Yumi'yle mesajlarımı açtım.Ben:
neredesin?Yumi:
Kokteyl standının önünde
Burada kimseyi tanımıyorum ve Jonny hala gelmedi!İç çektim ve kaybolmaması için Reyna'yı elinden yakalayarak kalabalığa karıştım. Bir süre sonra karşıma Yumi'nin sözüne ettiği kokteyl standı çıktığında bir kız elimize iki kırmızı bardak tutuşturdu. "Kafaya dikin!" derken sanki minik bir çığlık attı ve hemen sonra yanımızdan tüydü.
"İçme sakın," deyip dudaklarına uzattığı bardağı Reyna'nın elinden hışımla kaptım. "Sarhoş bir uzaylıyla uğraşmak istemiyorum."
"Amma da ırkçısın!" diye şikayet etti somurtarak.
Göz devirdim. "Aksini söyleyemem," diye güldüm ardından alayla. Bana tatlı tatlı baktığını fark edince ekledim, "pekala, sadece fazla kaçırma."
Reyna kıkırdamakla yetindi ve alkollü kokteylden yudumladı. "Tanrım, bu çok güzel!" dedi öteki yudumu alırken. Ah, günün sonunda sarhoş kızın tekinin arkasını toparlayacaktım işte!
"Geldiniz demek!" Yumi sevinçle bize doğru ilerledi ve kolumuza girdi. "Ben de tam Abba'ya rastlamıştım," dedi başıyla hemen ardını işaret ederek. Omzunun üzerinden baktığımda Abba'nın yeşil gözleri gözlerimle kesişti ve bana sahte bir gülümseme yolladı. "İçkili oyun oynayacaklarmış ve birkaç oyuncu eksikmiş," beklentiyle bize döndü, "katılalım mı?"
Bu bakışı biliyordum. Eh, bizim de ışık saçmak gibi olmasa da birtakım süper güçlerimiz vardı. Yumi'nin kahverengi çekik gözleri Katılalım lütfen! diye yalvarıyorlardı; herhalde Jonny ile karşılaşacağını ve beraber oynayacaklarını falan sanıyordu. Yüce İsa aşkına, şu sözü geçen çocuk sahiden yaşıyor muydu ki?
İsteksizce ofladım. "İyi tamam!" dediğimde Reyna gözlerini irileştirerek kabul etmemem için beni uyarırcasına elimi sıktı, "hangi oyunu oynuyorlarmış?"
Yumi arkasına dönüp seslendi. "Oyunun adı ne?"
"Sorular!" diye bağırdı grubun içinden bir çocuk, yanılmıyorsam ismi Barc Fernes'di ve Matematik Kulübü'nün 'seksi' başkanıydı. Bilirsiniz işte, hem akıllı hem de iyi görünümlü olunca hayranı da fazla oluyordu.
"Nasıl bir oyun bu?" dedim şüpheyle, konuya dönerek.
"Saat yönünde ilerliyor," Abba araya girdi, "sırayla her oyuncu soru soran kişi oluyor ve gruptan birine soru yöneltiyor. Soruyu alan kişi soruyu tereddüt etmeden ve anında yanıtlamak zorunda. Cevaplamadan önce gülmek yasak. Sorular tekrar edilemez. Eğer kuralları yıkarsan," omuz silkti, "içkiyi kafana dikiyorsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
👽Uzay Kız ⚢
Short StoryGözlerimi kırpıştırdım. Bu bir çeşit şaka mıydı? "Sen kimsin?" "Reyna Hodwick," parlak yeşil teni ve küçük kel bir kafası olan zayıf kıza istemsizce bakınmaya başladım. Yüzünde ilginç bir makyaj vardı; öyle ki, ela gözlerinin çevresi renkli pırla...