0.0

4.1K 190 23
                                    

"Neden çığlık atıyorsun? Abartma," diye isyan etti sıra arkadaşım Pony Clerk. "Alt tarafı elektrikler gitti. Birkaç dakikaya geri gelir."
"Karanlıktan korkuyorum ben," dedim sesimin titremesine engel olamazken. "Ayrıca altıma edeceğim ve koridor zifiri karanlık. Okul cezalarından nefret ediyorum. Sinirden kameraya dönüp kıçımı göstereceğim ama bu tanrının lanetlediği sınıfta bir ışık huzmesi dahi yok!"
Pony dalga geçercesine kıkırdadı. "Korkak. Al şunu ve git işe," elime küçük bir el feneri tutuşturdu. "Perilerle arkadaş olmadan geri dön."
Göz devirdim. "Sinir bozucusun." Yerimden hızla kalkıp buruşmuş eteğimi çekiştirdim. İki saattir sınıfın rahatsız edici tahta sandalyesinde oturuyordum ve popom kağıda dönmüştü. El fenerini açtım ve uzun koridora girdim. Kızlar tuvaleti birkaç adım uzakta, hemen sol köşede kalıyor olmalıydı. Tedbirli ve -elimde olmayan bir şekilde- ürkek adımlarımı tuvalet girişine doğru attım. Biraz daha beklersem eteğimi ıslatacaktım ve zaten beş sene önce gerçekleşmiş buna dair rezil edici bir anım vardı. Sanırım annem bez eğitimini atlamıştı. Aklıma gelen çirkin anıya yüz buruştururken tuvalet kabinlerinden birine girdim. Kimse yoktu ve işimi halledip buradan hemen tüymek istiyordum. Eteğimi yukarı çektim ve külotlu çorabımı bacaklarımdan aşağı sıyırdım. "Bunu burada yapmayacaksın, değil mi?"
Duyduğum sesle beraber ikinci çığlığımı attığımda ağzımın üzerine parlak yeşil bir el kapandı. Gözlerim korkuyla irileşirken yerimde çırpınmaya başladım. "Kapa çeneni! Iyyy, elim salyanla kaplandı!"
Gözlerimi kırpıştırdım. Bu bir çeşit şaka mıydı? "Sen kimsin?"
"Reyna Hodwick," parlak yeşil teni ve küçük kel bir kafası olan zayıf kıza istemsizce bakınmaya başladım. Yüzünde ilginç bir makyaj vardı; öyle ki, ela gözlerinin çevresi renkli pırlantalarla süslü gibiydi. Minik bir burna ve ince pembe dudaklara sahipti. Vücudu mor ve fiyonklu bir elbise ile çevriliydi. Ayaklarına ise gümüş rengi spor ayakkabılar giymişti. Cadılar Bayramıydı da haberim mi yoktu? "Güzelim biliyorum ama kimseye beş saniyeden fazla bakmamalısın! Bu ürkütücü."
"S-sen ürkütücüsün! Niye parlıyorsun?"
Güldü. "Siz neden parlamıyorsunuz?" Cevap vermediğimi fark edince göz devirdi ve yerde duran minik metal kutuyu cebine attı.
"O ne?"
Kıkırdadı ve hemen cebinden çıkardı. İçini açıp avucuna birkaç şekerleme boşalttı. "Al hadi," elimi alıp avucumun içine şekerlemeleri yerleştirdi. "Tanıştığıma memnun oldum, tuhaf kız!"
Bunu derken ona kaşlarımı çatmadan edemedim. O mu tuhaftı ben mi? Aman, boş versenize. Bir adım vardı benim! "Adım Marine Haynes!"
"Tamam, her neyse işte." Elindeki minik metal kutuyu kapattığında üzerindeki ufak düğmeye bastı ve bir anda ışıklar geliverdi. "Eee," bana döndü, "n'aber?"

👽Uzay Kız ⚢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin