KORKULAR

816 26 2
                                    

         Korku. Soldan sağa beş harften oluşan ve tüm hislerini bir arada barındıran o güçlü duygu. Belki de hislerin en zoru kim bilir?

        Hayatımda korktuğum pek bir şey olmamıştı. Hiç bir zaman bir şey kaybetmekten korkmadım. Oyuncağım olmadığı için ağlamadım. Belki de korkuyu hiç gerçekten tatmadım.

         Ama sıra arkadaşıma baktığımda ilk hissettiğim şey bu olmuştu. Korku. Gözlerine baktığımda bütün vücudumda hissettim. Belki de hissetmeyi tam anlamıyla yeni anlıyordum.

         Bakışları bir katilin bakışlarından farksızdı. Hissiz ve korkunç. Ne düşünüyorsa veya bana ne yapmayı planlıyorsa anlamam mümkün değildi. Kafamı soru işaretleriyle dolduruyordu. Sınıfıma ne oluyorsa bundan etkilenmiş durmuyordu. Benim hislerim sınıra ulaşmışken o sadece bana bakıyordu. Belki de gerçekten bir katildi ve beni öldürmek istiyordu. Kafamdaki soru işaretlerini çöpe atmaya çalıştım. Bir kaç tanesi hariç bunların cevabını bilmek istiyordum.

'Burada ne arıyorsun?'

 diye bağırdığımda dudaklarının kenarları kıvrıldı ve gamzeleri ortaya çıktı. Onun ile ilgili gördüğüm son şey bu olmuştu.

         Hava gözlerimi de esir aldığımda direnmeye çalıştım.

'Cevap ver. Neredesin?'

          Cevap vermedi. Korkumun beni öldüreceğini sandığım noktada her şey normale dönmüştü. Sınıfım, arkadaşlarım ve en kötüsü matematik öğretmenim.

'Bayan Swamp niye kendi kendinize konuştuğunuzu sorabilir miyim acaba?'

Ah şu öğretmenler! Zorlukla da olsa Bayan Marry'e gülümsedim.

'Bir denklemin formüle aklıma gelmedi de onu düşünüyordum.'

Gülümsemeye devam ettim başka bir soru sormamasını umuyordum. Sormadı. Rahatlamanın verdiği rahatlıkla kafamı sınav kağıdıma çevirdim.  Şaşırmamak elde değildi. Bütün sorular çözülmüştü. Kontrol etmeye çalıştım bir tek yanlış yoktu. O sırada kağıdın en altına yazılmış olan yazıyı fark ettim.

'Önemli değil. xx'

          Kağıtta ki yazıyı sildikten sonra kağıdımı verip sınıftan çıktım. Ayağımdaki converse  bir topuklu ayakkabının yapabileceği etkiyi yapıyordu. Dik duramıyordum. Hızlı adımlarla dolabıma gittim. Eşyalarımı alıp eve gidecektim. Belki de çok matematik çalışmaktan halüsinasyon görüyordum.

        Dolabımın kilidini açtığımda yere bir kağıt parçası düştü. Gizli bir hayranım olması ihtimali normalde beni sevinçten havaya uçururdu ama şimdi bunu önemseyecek durumda değildim. Önce dolabımdan eşyalarımı aldım sonra da önemsizmiş gibi yerdeki kağıdı.

'Sana gerçek seni verebilirim.'

        Son olanlardan sonra bunu yazanın kim olduğuna neredeyse emindim. Kağıdı hiç bir şeyin gözükmeyeceği şekilde paramparça ettim sonra da şortumun cebine koydum. Okulun boş koridorlarında ilerlerken içimdeki hislerin yoğunluğu yüzünden bayılacakmış gibi hissediyordum.

       Sonunda okuldan çıkabildiğimde kırk yıldır nefes almıyormuş gibi nefes aldım. Monoton hayatımdan sonra bu olanlar çok fazlaydı. Bacaklarım titrerken Annie'nin evine gitmeye karar verdim. Bisikletime bindiğimde gidebileceğim en hızlı şekilde Annie'nin evine sürdüm.

        Annie benim arkadaşım, dostum, sırdaşımdı. Şu aralar okula gelmemekte kararlıydı. Bisikletimi yere attığım gibi kapıyı çaldım. Önce bir ses gelmedi ama ben uyuyabileceği ihtimalini düşünerek zili bir kez daha çaldım. Bu sefer bir devin ayak seslerini andıran sesler geldi. Ve kapı açıldı. Annie karşımda kısa küt kızıl saçları ve inekli pijamasıyla duruyordu.

' Hala uyuyor musun Ann?'

'Selam Jess içeri geç. Karşı komşuma bu pijamayla daha fazla rezil olamayacağım.'

Güldüm ve kafamı arkaya çevirdim karşı komşumuzu göremeden Ann beni içeri çekmiş ve kafayı kapatmıştı bile. Elimle dağılmış saçların daha da dağıttım.

'Git ve şu rezillikten kurtul sonra seninle güzel bir kahvaltı yapalım Ann.'

'Oufff!'

'Oflama bakıyım hadi odana.'

Arkasına döndü ve sürünürcesine odasına doğru yürüdü. Odasına girdiğinden emin olduktan sonra buzdolabından gerekli malzemeleri aldım ve kahvaltı için harekete geçtim. Domatesleri yıkarken bugün olanları unutmaya çalışıyordum.

'Tanrı aşkına Jess sen orada ne yapıyorsun?'

Kafamı ona çevirdim o ise gelip domatesleri elimden aldı. Ve yanağıma sulu bir öpücük kondurdu.

'Birileri galiba hala uyanamadı? Değil mi Jess.'

'Kahvaltıyı kendin hazırla Ann. Annemi arayacağım.'

Telefonu elime aldım ve annemi aradım ve açmasını bekledim. En sonunda telefon açıldığında neredeyse telefonu kapatmak üzereydim.

'Alo canım ne yapıyorsun?'

'Annecim Ann'in evindeyim bir kaç saat sonra evde olurum.'

'Tamam bebeğim.'

Ve telefon kapandı. Annie ile müthiş bir kahvaltı ettik. Annie'ye bugün olanlardan hiç bahsetmedim. Kafamı dağıtmak için her şeyi yaptım hatta Annie ile karaoke bile yaptım. Eve gitmeye karar verdim. Eşyalarımı alıp Annie'nin yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

'Ann bence okula gelmeyi denemelisin. Okul sensiz çekilmiyor.'

'Biliyorum Jess.'

Converselerimin bağcıklarını bağladıktan sonra ayağa kalktım ve dışarı çıktım. Annie kapıyı kapatmak üzereyken ben bisikletime doğru yürümeye başlamıştım bile.

'Bunu düşürdün Jess.'

Annie'nin elinden kağıdı aldığımda artık geçtiğini düşündüğüm korkunun vücudumda yeniden alev aldığını hissettim. Annie kapıyı kapattığında kağıdın üstünde yazanları okudum.

'Sana gerçek seni verebilirim.'  

WHO I AM???Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin