Pıtırcıklarım beni neden üzüyorsunuz ama? Geçen bölümde sadece 2 yorum geldi. Yazma isteğim gidiyor ama. Şaka şaka. Gitmiyor. Ama yinede oy verenler de yorum yaparlarsa çok sevinirim. Sadece düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum. Çünkü ben de okuyan biriyim ve 'Ah şurası saçma olmuş.' ya da 'burayı çok sevdim ya yerim onları ben.' dediğim kısımlar oluyor. Kendimi geliştirmem adına yorum yazarsanız çok sevinirim. Sizi seviyorum.
Arkadaşlar beni Watty Awards Türkiye Yaz'a katıldım. Yarışma başladığında bana oy verirseniz çoooooooooo.oooooook sevinirim. The Pop-Fiction da hikayemi bulabilirsiniz. :)
Bölüm şarkısı:
İyi okumalar...
You are the only girl in my world.
Söyledikleri kafamda dönerken nefes almak için büyük çaba farz ettim. Gözlerindeki o güzel zümrüt tonu aklımı başımdan almıştı. Ve ayaklarım yerden kesilmişti. Söylediği tek cümle kendimi kaybettirmişti. Ben onun dünyasındaki tek kızdım. Bu benim istediğimden daha fazlasıydı.
''Seni seviyorum Jessica. Bunun ne kadar yanlış olduğunu anlamamanı umuyorum. Sen benim hayatım boyunca sevdiğim en güzel şeysin. Sana ne kadar çok şey borçlu olduğumu bilemezsin. Sen benim kahramanımsın. Hatta ondan da değerlisin. Sen benim hayatımsın. Senin yaşaman için kendimi feda etmekten biran bile çekinmem.'' dediğinde gözümden süzülen yaşı parmağıyla sildi. Kendimi hiç bu kadar değerli hissetmemiştim. Uzanığ dudaklarımızı birleştirdim. Zaten belimde olan elleri beni kendine daha çok çekti. Bu zamana kadar yaşadığım en iyi öpücüktü. Benim onu sevdiğim kadar onun da beni sevmesi beni çok mutlu etti. Dudaklarımız nefes almak için ayrılırken hala gözlerimi açmamıştım. Gözlerimden hala yaşlar süzülüyordu.
''Ağlamanı istemiyorum bebeğim. Lütfen ağlama.'' dediğinde gülümsedim. Dudağını akan gözyaşımın üstüne kondurdu. Normalde bu midemi bulandırırdı ama bu sefer kendimi atmosferin üstünde dans ediyormuş gibi hissediyordum. Yeşilin en güzel tonu olan gözlerine baktım.
''Ağlamak bir rahatlma yöntemidir Harry. Üzgün değilim. Aksine o kadar mutluyum ki. Seni çok seviyorum Harry.'' dediğimde dudağımın kenarına bir öpücük kondurdu. O kadar nazikti ki kendimi bulunmaz hint kumaşı gibi hissetmiştim.
''Beni bulunmaz hint kumaşı gibi hissettiriyorsun.'' dedim gülümseyerek. Aklıma ilk karşılaşmamız gelirken kaşlarımı çattım.
''Bu lafı çok kullanıyorsun sanırım.'' dediğinde tek kaşımı kaldırarak yüzüne baktım. Onun da hatırladığına emindim.
''Ah hayır lütfen. O öküz Harry'yi geri istemiyorum.'' dediğimde kahkaha attı. Ben de gülümsedim.
''Ah hadi ama hayatımın en anlamlı kişsiyle tanışmamız çarpışarak kitaplarımızı düşürmemizle olmadığına seviniyorum. Bence gayet eğlenceliydi.'' dediğinde gülümsedim.
''Senin için eğlenceliydi. Tüm sorunları ben çektim.'' dediğimde kaşlarını çattı ve yutkundu. Bunu söylememin yanlış olduğunu o zaman anladım. Ama bir konuda haklıydım. İlk tanışmamız gerçekten çok kötüydü. Birçok şeyi atlatmıştık. Ama artık mutluyduk. Önemli olan da buydu. Geçmişin kötü yanlarını kolayca silebilirdim. ''Ah seninle konuşmayı çok seviyorum ama temizlememiz gerekn bir tozdan kütühane var.'' dedim ve kollarının arasından çıkarak yanağına kocaman, sulu ve dudak parlatıcılı bir öpücük kondurdum.
''Çok sexy bir toka atışın vardı.'' derken eğilip attığım tokayı eline almıştı. Kızarırken gülümsedim.
''Bir tek toka atışım mı?'' dedim bezi bir kez daha kovaya batırırken.
''Her şeyin.'' derken bezi sıkarak gülümsedim.
''Mükemmel olduğumu biliyorum Styles.'' dedim ve yarım bıraktığımız masa silme işine devam etmeye başladık.
''Styles? Soyadımla hitap etmenden hoşlandım.'' dediğinde gülümseyerek masayı kurulamaya başladım.
''Biliyorum bebeğim ama şimdi temizlik yapmalıyız.'' dedim ve yerde hala duran kitapları gösterdim. Kendimi Katy onu da Daemon olarak düşünmem de bir sorun yoktu umarım. Çünkü düşünüyordum ve bu hoşuma gidiyordu. Onların mükemmel, karmakarışık ve uzaylıca olan aşklarını kıskanıyordum. Bu arada serinin yeni kitabı ne zaman çıkacaktı merak ediyordum.
Kapılar sesli bir şekilde açıldığında içeri ellerinde temizlik malzemeleriyle dört tane mükemmel çocuk girdi. Gülümseyerek yanlarına gittim.
''Ne yapıyorsunuz burada çocuklar?'' dedim sanki bilmiyormuş gibi. İşime gelmişti. Ve bu işi iki kişi yapmayacağımız için sevinmiştim.
''Size yardım etmek için dersi ektik!'' diye bağıran Louis'e bakıp kaşlarımı çattım. Ah hayır bunların beş mükemmel çocuk değil beş mükemmel bebekti. Ama onları çok seviyordum.
OKUL BİTİŞİ;
Kendimden nefret etmiş bir şekilde okuldan çıkıp soyunma odalarına gittim. Tabi Harry'yi göndermek biraz zor olmuştu. Bazen salaklaşabiliyordu. Ama salakken de çok tatlıydı. Aslında o her zaman tatlıydı. Bu konuyu kapatmalıyım.
Ilık bir duş alıp dışarı çıktım. Kesinlikle daha iyi hissediyordum. Saçlarımı saç kurutma makinesiyle kurutmadan havlu ile suyunu aldım. Okulda her zaman bir havlu bulundururdum. Çünkü okulun beyaz olan kullanıla kullanıla sararan havluları midemi fena halde bulandırıyordu. Üstümü de giydikten sonra dışarıya çıktım. Harry kapının yanında bekliyordu. O yıkanmaycağını söylemişti. Saçlarını yapması uzun sürermiş. Neyse ben yıkandım ve saçlarım kesinlikle ıslak. Ama benim için önemli olan biran önce Alex'in yanına gitmekti.
''Sen çok-.'' dediğinde lafını böldüm.
''Islak görünüyorum.'' diye cevapladım. Derin bir nefes aldı. Bu daha çok sakinleşmek içindi. Sinirli değildi.
''Sexy diyecektim ama madem ıslak dememi istiyorsun.'' dediğinde omuz silktim ve şortumu biraz daha yukarı çektim. Sürekli düşüyordu. Kilo mu vermiştim? Bu mükemmeldi.
''Ben her zaman sexyimdir.'' dediğimde mükemmel kahkahası kulaklarıma doldu. Ben şu zamanlar bu kadar cesareti nereden buluyordum acaba?
''Sen her zaman herkesten daha sexysin bebeğim. Ama bunun senin yanaklarını kızartacağını düşünüyordum.'' derken zaten kızarmıştım. Ellerini yanaklarıma koydu ve gözlerimin içine bakara gülümsedi. Ben de daha fazla kızarmamak için korku filmleri düşünmeye başladım. Ama gözlerine bakarken olmuyordu. Of ya.
''Hadi Alex'i ziyaret edelim.'' dediğimde yüzü düştü. Ben ise bunu fırsat bilerek kızarma merasimine son verdim.
''Harry ondan neden hoşlanmıyorsun?'' diye sorduğumda elini saçlarının arasından geçirerek dışarıya doğru sesli bir nefes verdi. Kolunu tuttum ve gözlerinin içine baktım.
''Hadi Alex'in yanına gidelim.'' dediğinde ses çıkarmadım çünkü kavga etmek istemiyordum. Ama nedenini en kısa zamanda öğrenecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHO I AM???
ActionŞu ana kadar duyduğum en yüksek sesle 'Sen kimsin?' diye bağırdı. Önce onun yeşilin zümrüt tonu olan gözlerine sonra da etrafıma baktım. Korkmamam gerekirdi ama korkuyu iliklerimde hissedebiliyordum. Gözlerini gözlerimden ayırmadan 'Cevap ver!' diye...