Selam bebekler bunu yazarken TEOG a yaklaşık üç gün kalmış oluyor. Ödümün bokuma karışmasının yanı sıra bu sürecin biran önce bitmesini diliyorum. Arkadaşım Eliz ile bu sürecin bitmesini diliyoruz sürekli. Sonra sülalemiz rahat zaten. Oh mis.
Tam altı tane yayınlayacağım hikaye var geçler. Ne kadar heyecanlıyım bilemezsiniz.
Youtube'un yokluğu artık sinirimi bozmaya başlasa da bu bölümün şarkısının adını söylemek istiyorum. Çünkü istediğim şarkıyla okursanız daha güzel gelecekmiş gibi hissediyorum.
Bölüm şarkısının adı; Jon McLaughlin : Beautiful Disaster
İyi okumalar...
Sen bir savaşçısın Jessica. Benim savaşçım.
Gözlerimi burnuma dolan ve hiç yabancı olmayan nane ve elma karışımı bir kokuyla açtım. Bu nasıl mümkündü bilmiyordum ama bu koku beni büyülemişti. Neredeyse daha yeni terk ettiğim mükemmel rüyalar diyarına geri dönecektim.
Psikolojimin çok iyi olduğunu söyleyemezdim. Yanımda yatan kişinin bana güç verdiği de bir gerçekti tabi ki. Bunu itiraf etmek istemesem de ona ihtiyacım vardı. Hem de her şeyden çok.
Bana sarılmasına, saçlarımı okşamasına, uyurken şarkı söylemesine, her şeyine hatta onun zerresine kadar ihtiyacım vardı. Kendimi onsuz eksik hissetmeye başlamıştım. Tuhaf olduğunu biliyordum ama tek başıma olduğu her an 'Harry olsa böyle yapardı.' ya da 'Harry bunu beğenirdi.' gibi şeyler düşünmek çok tuhaftı cidden.
Adını koyamadığım bu duygular bana çok yabancıydı. Tanrı aşkına şuan zamanı durdurmak istiyordum. Sanki o yokken hep eksikmişim gibi hissediyordum.
Kaslı göğsünün üzerine koyduğum başım kuş tüyünden yastığa yatsaydım bu kadar rahat hissettirmezdi büyük ihtimalle.
Yerinde kıpırdandığında uyandığını hissetmiştim. Hemen gözlerimi kapattım. Ama yaparken hiç mutlu değildim daha yüzünü bile incelememiştim değil mi? Kafasını kaldırıp yavaşça yüzüme batı. Karın kaslarının gerilmesinden dolayı kendisini zorladığını düşündüm. Sanırım rol yapmada ne kadar iyi olduğumu şu haftalar içerisinde kanıtlamıştım.
Kafasının yastığa yeniden düştüğünü hissettiğimde bir daha yastık kılıfımı değiştirmemem gerektiğine karar vermiştim. Tanrım ben ne diyordum? En iyisi bir kez daha gözümü kapatmaktı. Saat daha erken gibiydi zaten.
''Çok güzelsin sevgilim.'' sesini duyduğumda kafamı bu tanıdık sese doğru çevirdim. Takım elbisesiyle çok yakışıklı görünüyordu. Belime sarılan iki kuvvetli eli hissedince kaskatı kesildim. Çenesini omzuma yaslayarak yanağıma bir öpücük kondurdu. Tanrım bu nasıl bir histi böyle?
Buklelerinden birini elime alarak aşağıya doğru çektim. Bunlar büyük ihtimalle gerçek değildi o yüzden istediğimi yapabilirdim herhalde. Ellerini sıkılaştırarak beni biraz daha kendine bastırdı. Kafamı çevirip gözlerini görebilmeye çalıştım.
''Ben çok şanslı bir erkeğim.'' gülümsedim ve yanağına bir öpücük kondurdum. Kafamı eski konumuna geri döndürdüğümde aynadaki yansımamla karşılaştım. Kırmızı önü straplez olan ve belime kadar dar inen elbiseye baktım. Çok güzel bir elbiseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHO I AM???
ActionŞu ana kadar duyduğum en yüksek sesle 'Sen kimsin?' diye bağırdı. Önce onun yeşilin zümrüt tonu olan gözlerine sonra da etrafıma baktım. Korkmamam gerekirdi ama korkuyu iliklerimde hissedebiliyordum. Gözlerini gözlerimden ayırmadan 'Cevap ver!' diye...