EVET ARKADAŞLARRR UZUN SÜRE SONRA İLK DEFA YENİ BÖLÜM YAZIYORUM UMARIM BEĞENİRDİNİZ YORUMLARINIZI VE VOTELARINIZI BEKLİYORUM. ÖOÜLDÜNÜZZZZ :) :)
Beynim kendinden bağımsız çalışıyor gibiydi. Hissizdim. Beynimin bana karşı oynadığı oyunlar her yerimdeydi. Sağımda, solumda, karşımda ve arkamda her yerde ben vardım. Ama çevremdeki bütün benler, ben değildi. Farklıydı. Farklıydım.
Sağımda aynaya bakan 10 yaşında bir kız vardı. Kumral saçlarının içinden ellerini tarar gibi aşağı indiriyordu ama aynada bambaşka bir kız vardı. Kumral saçları rüzgarın etkisiyle onun ellerinden uzaklaşmışlardı ama o bunu önemsemiyor gibiydi. Kız saçlarını her taradığında aynadaki kızın etrafındaki rüzgar daha çok artıyordu. Ona daha dikkatli baktığımda bir uçurumun kenarında durduğunu ve arkasından tsunamiyi andıran bir dalganın rüzgara karıştığını görüyordum. Etrafında uçuşan ateş parçaları kıza dokunmadan her yere dağılıyorlardı. Toprak ve yeşil olan her şey onun emrindeymişçesine kızın el hareketlerine göre hareket ediyorlardı. Bu kız bendim. Bütün benliğimle oradaydım ama farkında değildim.
Solumda evininin bahçesinde açlık oyunları okuyan bir kız vardı. At kuyruğu yaptığı saçları üzerindeki pembe tişörtünün üzerindeydiler. Çok mutlu gözüküyordu. Sanki tüm dünya onun için durmuş gibiydi. Üzerine oturduğu çimlerin üzerinde bir elini oynatıyordu. O zaman olduğu gibi hissetmek istiyordum bu yüzden elimi ona doğru uzatmaktan kendimi alı koyamadım. Elimi ona uzattığım anda çimlerin alev aldığını gördüm. Alev yayılırken kız hala kitabını okuyordu ve ellerini yanan alevlerin üstünde gezindiriyordu. Kızın dokunduğu yerdeki ateşler yerini yemyeşil çimenlere bırakırken elimi korkuyla geri çekmiştim. Bu kız bendim.
Arkamda ağlayan bir kız vardı. Kızlar tuvaletinde bir kabinin içinde çökmüştü. Ses çıkarmamaya çalışıyordu. Ağlamsının durmayacağını bilmesine rağmen ellerini gözlerinin üstüne bastırıyordu. Dudağını ısırıyordu her zaman olduğu gibi. Her şeye rağmen direnen bir gözyaşı gözünden kaymaya başladığında bütün dikkatimi gözyaşına vermiştim. Gözyaşı zemine düştüğünde etrafın suyla dolduğunu gördüm. Sanki gözyaşına eşlik etmek istiyor gibilerdi. Su artarken kız ağlamaya devam ediyordu. Her gözyaşı suyun daha da artmasına sebep oluyordu. Alice Harikalar Diyarından fırlamış bir görüntü gibiydi. Su iyice arttığında kız ayağa kalktı ve gözünü son kez sildi ve saçlarını düzeltti. Yüzüne sahte olduğunu bir tek kendi bildiği bir gülümseme yerleştirdi. Kız kabinden çıkarken sular yok olmuştu. Bu kız bendim.
Önümde ise 15 yaşlarında bir kız vardı. Boynunu yanındaki kıvırcık bukleleri ve zümrüt yeşili gözleri olan çocuğun göğsüne gömmüştü. Bütün benliğiyle ona sarılıyordu. Çocuk kızın saçlarının içinden ellerini geçiriyordu. Kızın saçının üzerine bir öpücük kondurup kendine çektiğinde oturdukları çimenlerden polenlerin uçuştuğunu gördüm. İkisi de gülüyorlardı. Oğlan kızı kendine daha çok çektiğinde ikisinin de gülümsemelerini gördüm. Oğlanın gamzelerine baktım. Kız etrafındaki polenlerin artmasıyla oğlana daha çok sarıldı. Oğlan ise ona baktı ve onu öptü. Bütün polenler yerlerine dönerken ikisi birbirlerine daha çok sarıldılar. Bu kız bendim.
Umutsuzca yere çökerken gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Ben hiç bir zaman gerçek ben olmamıştım. Yere tamamen çöktüğümde dizlerimi kendime çektim ve sarıldım. Ağlamam şiddetlenip hıçkırıklara dönüşürken umutsuzca bağırdım:
'Dışarı çıkmak istiyorum!'
Kafamı iki dizimin üzerine gömdüğümde hala bağırıyordum. Kollarımı umutsuzca daha da sıkı dizlerime sardığım sırada ayak sesleri duydum ve kafamı kaldırdım. Karşımda kumral saçları, ela gözleri olan biri duruyordu. Bu kız bendim. Bana gülümsedi ve elini bana doğru uzattı. Elini tutup ayağa kalkarken bana gülümsemeye devam etti. Ayağa kalktığımda gözlerimde yaşların bıraktığı ıslaklığı sildi ve saçlarımı düzeltti.
'Buradan çıkmak istiyorum.' diye fısıldadığımda elimi tekrar tuttu ve beni de yanında sürükleyerek yürümeye başladı. Ben adımımı attığım anda etrafımdaki tüm benler ortadan kayboldu ama o hala buradaydı. İkinci adımımı attığımda bir labirentin içindeydim. Elimdeki güven hissi azalırken her yerde kendimi arıyordum. Ta ki o sesi duyana kadar:
'Sadece kendin ol Jessica. Sadece kendin.'
Sadece kendin ol.
Sadece kendin ol.
Ben kimdim ki? Ben neydim? Ben neredeydim? Bu durumda kendime ben bile demek tuhaf hissettirirken labirentin kapısında durduğumu fark ettim. Korkuyla etrafıma bakındım. Etrafımda dört tane yol vardı.
Sadece kendin ol.
İkinci yoldan girdim ve yürümeye başladım. Labirente yürümeye devam ederken kalbimin atışlarını duymak zor değildi. Ama ben yürümeye devam ettim.
Karşıma bir ışık çıktığında ona doğru yürümeye devam ettim. Filmlerde böyle olurdu değil mi ışık seni yönlendirirdi. Bunu düşünerek ışığa doğru yürürken ışık kayboldu ve yine aynı ses duyuldu:
'Sadece kendin ol Jessica. Sadece kendin.'
Işığın geldiğini hatırladığım yönden yürümeye devam ettim. Yeni bir ışık göründüğünde ona doğru yürüdüm.
'Sadece kendin ol Jessica.' diye fısıldadım ve ışığa doğru bir adımımı attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHO I AM???
ActionŞu ana kadar duyduğum en yüksek sesle 'Sen kimsin?' diye bağırdı. Önce onun yeşilin zümrüt tonu olan gözlerine sonra da etrafıma baktım. Korkmamam gerekirdi ama korkuyu iliklerimde hissedebiliyordum. Gözlerini gözlerimden ayırmadan 'Cevap ver!' diye...