HEYYY! NASILSINIZ CUPCEKES? BEN HERZAMANKİ GİBİ AKLIMA GELEN DÜŞÜNCELERİMİ YAZMAKTA GECİKMEDİM. GELECEK HAFTA YOĞUN BİR SINAV MARATONUM BAŞLAYACAK BU YÜZDEN YAZAMAM BÜYÜK İHTİMALLE.O YÜZDEN BU BÖLÜMÜ UZUN TUTMAYA ÇALIŞACAĞIM. BİR ŞEYE DE AÇIKLIK GETİRMEK İSTİYORUM GEÇEN BÖLÜM HARRY'NİN JESSİCA'YI HASYANEYE GETİRDİĞİNDEN İKİ GÜN SONRA BAŞLADI. HARRY İSE İKİ GÜN ÖNCE HASTANEDEN ÇIKIP BİR DAHA HİÇ GELMEDİ. GELDİĞİNDE DE SARHOŞTU ZATEN BİLİYORSUNUZ. NEYSE YİNE ÇOK UZATTIM ARKADAŞLAR YORUMLARINIZI VE VOTELARINIZI BEKLİYORUM. ÖPÜLDÜNÜZZZ :) :) :) <3 <3 <3
Kendinden başka kimseye güvenme Jessica.
Bu da ne demekti şimdi? Kimden olmadığını bilmediğim bir kağıt parçası ve ayakta durmamı sağlayan bir çift bacakla hastanenin önünde dikiliyordum. Eğer beni öldürmeye çalışan bir kişi tarafından gönderilen bir mesaj olsaydı içinde kendimden başkasına güvenmemem yazmazdı değil mi? Daha öldürülebilme ihtimalimi bile kabul edememişken bir de etrafımdaki insanlara güvenmemem söyleniyordu. Ne kadar da güzel bir hayatım var!
'Jessica!' diye bağıran Niall'a baktım. Ona bu notu göstermeli miydim? Ona güveniyordum ama of! En iyisi hastaneden çıkana kadar beklemekti.
'Tanrı aşkına burada bu kılıkla ne yapıyorsun?' dedi ve beni bir kez daha süzerek güldü. Ne vardı k-. Tanrım! Üzerimde sadece bir hastane kıyafeti vardı.
'İstersin pilotluk yapabilirim?' dedi. Bu durumda gülebiliyordu. Ve asla onun beni bu halde taşımasına izin vermezdim. Çünkü sırtım sadece iplerle kapatılmıştı. İçimde de iç çamaşırlarımdan başka hiç bir şey yoktu. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Yanından geçip hastaneye girerken yüzüne bile bakmamıştım.
'Hey sadece şaka yapıyordum.' dediğinde yürümeye devam ettim. Biraz inatçıydım işte ama çok azıcık.
'Dur en azından koluma girersin.' dedi. Tamam ona ihtiyacım vardı ama biraz daha naz yapabilirdim.
'Tanrım çok inatçısın Jessica.' dedi ve arkamdan yürümeye başladı. Ben ise hala yürüyordum.
'Eğer biraz daha inat yapmayı denersen seni kucağıma alıp öyle götüreceğim.' dediğinde durdum ve arkamda yavaşça yürümekte olan Niall'a baktım. Ciddi olamazdı.
'Ben inat yapmıyorum!' dedim sinirle.
'Tabi.' dedi ve gelerek koluna girmem için işaret verdi. Ben ise yüzümün önüne gelen saçlarımı yüzümden uzaklaştırarak koluna girdim. Tüm bu olanlar zamanında kağıdı elimde sıkıştırmıştım.
'Harry?' dedim sorar bir biçimde.
'Yatağa yatırır yatırmaz sızdı.' dedi. Anlamıyordum. Bana affedemezsin diye zırvalamış durmuştu. Bunu bu kadar dert edeceğini düşünmemiştim. Benim için çok zor bir dönemdi ama o.
'Sence neden bu kadar içti?' diye sordum. Sadece bir kaç saniye kadar yüzüme baktı. Bu bakışlarından onun da bir şey bilmediğini anlamıştım.
'Aslında ben de onun hakkında senden daha fazla bilgili değilim.' dedi. Nasıl? Ben onların doğduklarından beri arkadaş olduklarını falan düşünmüştüm. Tanrım bu iş iyice rampa sarıyordu.
'Nasıl? Ben sizi BEST FRİEND FOREVER falan zannediyordum.' dedim.
'Hayır.' dedi ve güldü. 'Biz de seni bulmadan bir ay önce tanıştık.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHO I AM???
ActionŞu ana kadar duyduğum en yüksek sesle 'Sen kimsin?' diye bağırdı. Önce onun yeşilin zümrüt tonu olan gözlerine sonra da etrafıma baktım. Korkmamam gerekirdi ama korkuyu iliklerimde hissedebiliyordum. Gözlerini gözlerimden ayırmadan 'Cevap ver!' diye...