Fedakarlık

122 6 0
                                    

Gün 22

Bugün hava nedense çok kasvetliydi. Gökyüzündeki bulut tabakası sanki elini uzatsan dokunabileceğim kadar yakın geliyordu gözüme. Yağmur sanki yağmak istiyor, ama birisi ya da bir şey ona engel oluyormuş hissi uyanıyordu içimde. İşin ilginç son 2 gündür sürekli hava durumunda yağmur yağacağı söylenmesine rağmen tek bir damla düşmemiş olmasıydı. Bu şehri doğa ana bile terketmişti anlaşılan.

Bizlere temizlemek için verilen bölgenin yarısını temizlemiştik. Diğer mahallelerden aldığımız haberlere göre hemen hemen her yer aynı durumdaydı. Yolu yarılamıştık ama kolay olmamıştı. Timimizde görevlendirilen Polis Özel Harekatçı arkadaşlardan dört kişi yaralandı son yazdığımdan beri. İçimiz acısa da yaralı arkadaşları geri hatta gönderip devam etmek zorunda kaldık her seferinde. Şükür ki hepsi de hayati tehlikeyi anlattı. 

Bazı günler yazmak istiyorum aslında dinlendiğimiz zamanlarda. Ama gördüklerimi anlatabilecek kelimeleri seçmek o kadar zor ki. Evlerin bodrumlarına gömülmüş terörist cesetleri buluyoruz mesela birkaç gündür. Sanırım hem ailelerini örgütle karşı karşıya getirmemek, hem de bizlere moral vermemek niyetiyle yaptıklarını düşünüyorum bunu. Bulduklarımızın çoğu da daha yeni onsekizlerine basmış gençler oluyor. 

Bugün temizlediğimiz alan Cizrenin merkezi meydanlarından birisiydi. Aldığımız istihbarata göre meydanın çevresinde sivil bulunmuyordu. Bu gerçekten de iyi haber sayılabilirdi çünkü hareket hızımız çatışma alanında sivil bulunabileceği olasılığından sürekli olarak düşüyordu. Bugün belki de erken bitirebilirdik burayı.

Öncelikle balkonlarına atış mazgalları yapılmış evleri tanklar tek tek ateş ederek harabaye çevirdi. Beklenildiği gibi herhangi bir karşılık gelmemişti ama yine de tedbiri elden bırakmamalıydık. Her an her şeyin olabileceği kalleş bir coğrafyada ellerimizi temiz tutmaya çalışarak savaşan bir avuç vatan severdik biz. Karşıdakilerin ne olduğunu ise tasvir dahi edemiyorum.

İlk 3 evin araması sorunsuz şekilde tamamlandı. Evlerin içi sahiplerinin apar topar kaçtığını o kadar net gösteriyordu ki. Bazılarında sofranın bile halen salonun ortasında yerde durduğunu görebiliyorduk. Çocukların oyuncakları, ördükleri el örgüleri bile öylece bırakılıp gidilmişti. Bulduğumuz bir tane patlayıcıyı da telsizden haber vererek diğer binalara devam etmemiz gerekiyordu. 

Meydana bakan evlere kadar gelmiştik ama birçok evin önü tank ve havan atışlarından dolayı molozlarla doluydu. Bunlara dikkatlice basarak geçtik. Çünkü neyin tuzaklanmış olabileceğini kestirmek gerçekten zordu. Kırmızı ve gri boyalarla boyanmış iki katlı eve girmek için hazırlık yaptık. Polis Özel Harekattan Erol abim kalkanı taşıyordu bu sefer. Abi diyordum çünkü emekliliği gelmiş kurt diyebileceğimiz yaşta biriydi. Soluklanmak için durduğumuzda, canımız sıkkın olduğunda ya da üzücü bir haber aldığımızda bize anılarından birkaçını anlatır ve moralimizi düzeltmeye çalışırdı. Biri lise birisi de Üniversiteye giden iki çocuğunu okutabilmek için devam ediyordu mesleğe. Bu yüzden aslında en çok içi yananımızın o olduğunu düşünmüşümdür ben.

Tabancasını kurup ev kapısının yanında açtığımız delikten yavaş yavaş içeriye girmeye başladık. Evin içerisinde garip ve pis bir koku vardı. Örgüt üyeleri kullanmış olabilirdi. Ya da yine gömülü birkaç cesetle uğraşmak zorunda kalabilirdik. En zoru da kokuydu. İnsan cesedi çok kötü kokuyordu cidden. Dikkatli bir şekilde girişi geçtikten sonra ilk odanın önüne geldik. Bir arkamızdaki unsur beklerken biz odayı arayacaktık. Bize ateş edilmeyen evlerde el bombası kullanmak istemiyorduk genelde. Odaya hızlıca girdik. Boştu. Eski ve dağınık bir yer döşeği, bir seccade, ve tahtalarının kırık olduğu belli olan bu oda gerçekten de garipti. Çünkü Kuran-ı Kerim'i tuzaklayan adamların namaz kılıyor olmalarını bekleyemiyorsunuz haliyle. Hızlıca diğer odaya da baktık. Birkaç parça erzak ve yıkanmamış bulaşıkların olduğu bir mutfaktı burası. Buzdolapları bile yoktu. 

Cizre Günlükleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin