Gün 40
Kaburgalarımdaki morluklar bile daha geçmeden Tabur komutanının başının etini yiyerek yine operasyon sahasına çıkabildim sonunda. Morluklarım yerini peynir küfü yeşiline bıraktı. Doktorlara göre bu iyileştiğinin işareti. Zaten biraz daha o odada kapalı kalırsam fazla yatmaktan kaynaklanacak yeni yeni yaralara sahip olmam işten bile değil.
GATA'da yatmakta olan yaralılarımızla her gün konuştum bu dinlenme sürem içerisinde. Alçılarından şikayet etmeleri haricinde pek de bir dertleri yok. Adnan ve Sinan abi aynı odada kalıyorlarmış ve sanırım ikisi de bu durumdan gayet memnun. Musa ise Beyin Cerrahi kliniğinde yatıyor ve halen destek almadan dengede durup yürüyemiyor. Hepimiz bu durumun geçici olacağını umuyoruz.
Operasyonda artık sonlara geliniyor. Örgüt hemen hiçbir mahallede tutunamıyor. Hatta 3 koldan ilerlediğimiz şehirde iki kol son noktalarına vardı bile. Kuvvetlerini en yoğun bulundurdukları yerde olan bizler de sanırım yakın zamanda tamamen temizleyeceğiz mahalleyi. Ancak köşeye sıkışmaya başladıklarından beri artık aranan her evde ya terörist, ya da patlayıcıyla karşılaşıyorduk. Son fört günde öldürülen terörist sayısı neredeyse operasyonun başından beri öldürülene yakın. Bu haber sevindirici olsa da bundan sonra daha dikkatli olmamızı gerektiriyor.
Bizlere bugün aramamız için planladıkları cadde Cizrenin en büyük caddelelerinden biriydi ve artık çember o kadar dardı ki, caddenin 400 metre ilerisindeki kendi zırhlı araçlarımızı görebiliyorduk. Bu bizlere güven verse de dar alanda yaşanan çatışmaların dost kuvvetler açısından ne kadar tehlikeli olduğu, koordinasyon eksikliğinde timlerin birbirleriyle çatıştığı görülmemiş şeyler değildi. Dikkatli olmalıydık.
Arkamızdan bizi himaye eden zırhlı araçların verdiği güvenle caddenin başındaki ilk binayı aramak için kalkanın arkasında sıralandık. Timimiz eksilen iki kişiye rağmen takviye edilmemişti ve şu anda sadece 16 kişiydik. Hızlıca binaya girerek aramaya başladık. Hemen hemen her hatta patlayıcı bulunuyordu ama teröriste rastlamadık.
Hazırlığımızı yapıp telsizden bildirdikten sonra diğer binaya geçmek için hareket ettik. Tam dışarıya çıkacağımız sırada 100-150 metre mesafede bir grup ellerinde silah olmayan insanın bir tür işporta aracını ittiklerini gördüm. Birinin elinde kamera da vardı. Gerçek siviller böyle bir aktif çatışma ortamının ortasına girmeye asla cesaret edemezdi. Bu işin içerisinde bir pislik olduğunu sezmiştim.
Derhal telsizden Cemil Yarbay'a ulaşarak durumu bildirip emirlerini sordum. "Biliyoruz oğlum. İçlerinde parti yöneticileri ve gazeteciler de var. Kendinizi emniyete alıp beklemede kalın. Ateş edilmediği sürece ateş etmeyin." dedi. Silahları olmadığı sürece zaten ateş açmak gibi bir niyetimiz yoktu ama bu adamların iyi bir niyetle burada olmadıkları da belliydi.
15 dakika kadar sonra aynı işporta aracını itiren grup bir binadan çıkarak caddenin karşısındaki dar sokağa doğru yöneldi. Elimdeki dürbünü kaldırarak işporta arabasına baktım. Az önce boş giden araba şu anda teröristlere ait olduğunu tahmin ettiğim cesetlerle doluydu. Ancak asıl soru araba sadece ceset mi taşıyordu ve o cesetler gerçekten ölü müydü? Son zamanlarda birçok yolla, özellikle bölgesel siyasetçileri kullanarak birçok üst düzey terörist ilçe dışına kaçırılmaya çalışılmıştı. Bu da bunlara benzer bir girişim olabilirdi.
Sokağın tam ortasına geldiklerinde birden henüz araması yapılmamış evlerin olduğu bölgeden grubun üzerine ateş açıldı. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım neredeyse. Bazıları yerlere düşe kalka kendisini sokağın karşısına attı. Silahların namlu sesine bakılırsa bunlar kesinlikle yakın mesafeden yapılan kaleşnikof atışlarıydı. Ama tecrübelerim bana aralarında vurulanlarn da olduğunu söylüyordu. Bu kesinlikle bir uyarı atışı değildi. Durumu derhal bildirdim. Yine yerimizde kalmamız konusunda emir geldi.
Grup bir daha görünmedi. Bu günlük faaliyetimize devam etmeyeceğimiz anlaşılmıştı. ilk aradığımız eve girip mevzi alarak beklemeye başladık. Bir yandan da cep telefonumdan haberleri takip ediyordum. Diğer bölükte tim komutanı olan devremden bir mesaj geldi. Mesajda"Bunu gördün mü?" yazıyordu. Mesajın altında ekli olan link'e tıkladığımda örgüte yakın bir haber sitesine ait bir sayfa açıldı. Haberde "Asker Yaralılara yardım edenlerin ve Basın mensuplarının üzerine ateş açtı." yazıyordu. Altında ekli olan bir de video vardı. Bağlantıya tıkladığımda az önce canlı olarak izlediğim ateş açılma görüntülerinin başka bir açıdan çekilmiş videosuyla karşılaştım. Videoyu çeken kişi de yaralanmıştı ama ateş eden kaleşnikofun sesi süpheye yer bırakmayacak kadar da net duyulabiliyordu.
Oyun basitti. Köşeye sıkıştıklarını anlamışlar, yalan yanlış haberlerle kamuoyunun vicdanıyla oynamaya, insanları burada askerin masumların üstüne ateş açtığı algısına inandırmaya çalışmışlardı. Birkaç gündür siyasi partileri aracılığıyla kendilerine kuzek Irak'a doğru bir koridor açılırsa şehri terk edeceklerine dair teklifler de sunuyorlardı. Ama teröristle pazarlık yapılan dönemler çoktan geçmişti. Ya teslim olacaklar, ya da saklandıkları yerde öleceklerdi. Zafere giden yol biraz kanlı, ama destansı olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cizre Günlükleri (Tamamlandı)
ActionHer Türk erkeği doğuştan birer yazardır. Gün gelir Malazgirt'te 'Tarih' yazar, Gün gelir Dumlupınar'da bir ülkenin 'Kaderini' yazar, Gün gelir Cizre'de 'Destan' yazar. Bu hikayeler dizisi kahramanlıkları asla anlatılmamış Güneydoğu ve Suriye Kahrama...