Gelmeyen Sabah

119 6 0
                                    

Gün 26

Bütün günü daracık sokaklardaki binaları temizleyerek geçirdik. Çoğunluğu iki katlı olduğundan fazla zorluk çıkartmamasına rağmen şehrin merkezine doğru ilerledikçe bulduğumuz patlayıcıların sayısı da artmaya başladı. Bununla birlikte şehirden ayrılmasına izin verilmeyen haktan da birçok aile de çıkıyordu karşımıza. Bu sebeple evleri temizlemek hem daha uzun sürüyor, hem de içerisini görmediğimiz evlere tank veya havan atışı istemek de risk teşkil ediyordu. 

Hava karardığında kalacağımız evde hazırlığımızı tamamladık ve bir kısmımız nöbetlerini tutmaya, diğer kısmımız ise nöbet sıraları gelene kadar dinlenmeye başladık. Bizim bulunduğumuz bölge genellikle gece ve gündüz sürekli atışların kesilmediği bir bölge olmasına rağmen o akşam sessizdi. Öyle ki, uzun zamandan sonra ilk defa silah sesleri olmadan yarım saat kadar uyuyabilmeyi bile başardım. Hepimiz için en büyük sorundu düzenli uyuyamamak ve yeterince dinlenememek. 

Saat 19:30 civarında daire kapısında nöbet tutan Musa'nın elini omzuma koymasıyla uyandım. "Merdiven boşluğunda sesler var." dedi. Uyku sersemliğini birkaç saniyede üzerimden atmama yetmişti duyduğum bu haber. Hemen gırtlak mikrofonundan tabur komutanımla irtibata geçtim.

"Sansar-6, Sansar 41."

"Sansar-6 dinlemede. Notunu gel 41."

"Daha önceden unsurlarımla kaldığımızı bildirdiğim binanın merdiven boşluğundan sesler geliyor. Bize yanaşan dost unsur var mıdır? Yok ise uygulama yapmak için izin istiyorum."

Telsizde kısa süren bir sessizliğin ardından beklediğim cevap geldi.

"Sansar 41, size yaklaşan dost unsur bulunmuyor. Unsurunun gizliliğini zaafiyete uğratmadan uygulama yapabilirsin."

Askerlik dilinde 'uygulama' kelimesi ağır  veya hafif her türlü silahlarla yapılan atış anlamına geliyordu. El bombaları da bu kategoriye dahildi. Fark edildiklerini anlamasınlar, elimizden kaçmasınlar diye derhal sessizce daire kapısının önüne çıktım. Çatışmada silah kullanacaksak bu konuda pompalı tüfeği ile Zeki en gerek duyacağım kişi olacaktı. İkimiz de Çelik yeleklerimizden çıkarttığımız birer tane el bombasının pimini çekip beklemeye başladık. Aşağıdan gerçekten de taşların üzerinde yürüyen insana benzer adım sesleri geliyordu. Zekiyle birbirimize baktık. Sol elimle bombayı sıkıca tutarken sağ elimle de birden 3 e kadar saydım ve el bombalarını merdiven boşluğuna doğru attık. Hangimizinki olduğunu bilmiyorum ama ilk bomba zemine çarptığı anda giriş katında birilerinin hortlak görmüşçesine bağırışlarını duyduk. Ancak ayak seslerini duyamayacağımız kadar kısa bir süre sonra ilk bomba patladı. Hemen ardından, bir saniye arayla ikinci bombanın da patlamasıyla bağırışmalar yerini iniltilere bıraktı. 

Silahımın üzerine takılı Termal hedefleme sistemini aktif hale getirdim ve gözetleyerek merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladım.Zeki de kaskına monteli gece görüş gözlüğünü takmış hemen sol yanımda geliyordu. Giriş kat zeminini gören merdiven dönüşünde birbirimizin emniyetini alarak aşağıyı gözetlemeye başladık. Yerde ısı kaynakları görüyordum. Gerçi etrafa akmış olan sıcak kandan dolayı her tarafta ısı kaynağı görebiliyordum. O yüzden Zekiden kaç kişi olduklarını teyit etmesini istedim. 

"Yerde yatan beş kişi görüyorum.  Üçü hareketsiz, ikisi ise kıvranıyor. Onları da hareketsiz bırakayım mı? Aklımızda kalmasın."

Bu tehlikeli durumda bile bizi gülümsetmeyi beceriyordu Zeki.  Arkamıza 4 kişi daha alarak aşağıya indik. Sokağa bakan iki kobra zırhlı aracı vardı. Ayrıca çevre binalarda kalan timler de bu adamların yaklaştığını görmemişti. Yani buralarda başka bir giriş olmalıydı. Yerde yatanları dikkatlice kontrol ettiğimizde hareketsiz duranlardan birinin daha yaşadığını gördük. Sorgulanmaları faydalı olabilirdi. Derhal Tabur komutanına durumu bildirip adamları oldukları yerde plastik kelepçelerle paketledik. Burası halledildiğine göre sıra girişi bulmaya gelmişti.

Cizre Günlükleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin