Çırpınışlar

73 5 0
                                    

Gün 54

Olduğumuz yerde çakılı kalmaktan nefret ediyordum. Aynı yerde uyu, nöbet tut, bekle ama kayda değer hiçbir şey yapma. O adamların orada olduğunu bilerek burada boş boş oturmak cidden kanıma dokunuyordu. Teslim olmaları için gece gündüz her iki saatte bir megafondan anons yapan tabur komutanının sesinden de artık durumdan bıktığı anlaşılıyordu. Ancak sanırım içeridekilerin hala birileri tarafından kurtarılabileceklerine dair inançları vardı.

02:30 sıralarında Mert yanıma gelerek beklediğimiz binanın içerisinde garip sesler duyduklarını söyledi. Kabaca bir arama yapmışlar ancak sesin kaynağını binanın içerisinde bulamamışlardı. Aklıma hemen geçen sefer yaptığımız tünel saldırısı geldi. Tekrar oluyor olabilir miydi acaba böyle bir şey. Artık kaçacak yerleri kalmadığından her şeyi deneyebileceklerini biliyorduk. Ama bu kadar kısa bir sürede tünel kazmak, bu biraz fantezi gibi görünüyordu.

Hemen tabur komutanına durumu bildirdim ve tedbir almak için izin istedim. Zaten bir yere kıpırdayamadığımız için o da izin vermek konusunda pek de tereddüt etmedi. O bile bunun mümkün olabileceğine ihtimal vermiyordu. Elimizde bu iller için üretilmiş kameralar vardı ama sanırım bu işi eski usulle halletmek en iyisi olacaktı. Taburun bize mesafesi çok fazla olamayan sağlık astsubayını çağırdım yanıma. Bir yaralanma olduğunu sanıp resmen koşarak geldi yanıma sarışın, mavi gözlü yeni mezun Astsubay Çavuş. 

"Buyur abi. Yaralanan mı var?"

"Yok aslanım. Sen şu steteskopunu bana bi ver bakayım on dakikalığına." dedim.

Nedenini anlamasa da tereddüt etmeden verdi. Binanın içerisine girdik Mertle beraber. Hemen bodrum kata inip sesin geldiğini söyledikleri yere doğru gittik. İhtimal vermememe rağmen gerçekten de ses bariz şekilde duyulabiliyordu. Kulağıma steteskopu takıp ucunu duvara dayadım. Artık sesler o kadar net anlaşılıyordu ki, resmen her kazmanın, kovalara doldurulan her kürek toprağın sesini bile duyuyordum. 

Bu adamların sürekli buradan siyasi baskı ile kurtulmayı planladıklarını düşünüyorduk ama meğerse fiziki olarak da bir kaçış planı yapmışlardı. Yaklaşık bir haftadır siyasilerinin ısrarcı olmamasının sebebi şimdi anlaşılıyordu. Tam altımızda oldukları belliydi. Bizim ileri hattımızı bu binanın yanına kurduğumuz düşünülürse hedefledikleri çıkış noktasına varmalarına da sadece birkaç günleri olmalıydı. 

Durumu derhal Tabur Komutanımıza bildirdim. Önce söylediklerime pek ihtimal vermedi ama onu yanıma çağırınca buna cesaret edebilmek için gerçekten sağlam kanıtlarım olduğuna inandı sanırım. Çünkü birinin hayal ürünü bir şeyi bahane edip Cemil Yarbayı ayağına çağırması için aklını kaçırmış olması gerekirdi.

Yaklaşık kırk dakika sonra zırhlı araçtan indi Cemil Yarbay. Yüzündeki ifadeye bakılırsa vereceği tepkiye durumu değerlendirdikten sonra karar verecekti. Derhal bodrum kata gidip ona da sesleri steteskopla dinlettim. Önce sesleri ayırt etmeye çalışıyormuş gibi görünse de, ayırt ettikten sonra yüzündeki şaşkınlık ifadesi görülmeye değerdi. 

"Derhal burayı emniyete alın. Belki de buradan çıkarlar." dedi. Ona zaten emniyete aldığımızı ve ilerlemeyi sürekli takip ettiğimizi söyledim. 3 saatte bir metre kadar kazmışlardı yaptığımız dinlemelere göre. Can korkusu durup dinlenmeden çalışmaya itiyor olmalıydı onları. 

"Ne yapacağız evlat. Onların bir yerden çıkmasını bekleyemeyiz. Bir şeyler yapmak lazım." 

"Biliyorum komutanım. Gerçi ben siz gelmeden birkaç şey düşündüm ama sanırım bunlardan en mantıklısı aynı zamanda en çılgınca olanı."

"Anlat bakalım." dedi kaşlarını çatarak.

"Bu binada ilk arama yaptığımızda mutfak tüpleri içerisine konulmuş amonyum nitrat destekli A4 patlayıcılar bulmuştuk. Aynı zamanda kendi patlayıcı imha unsurlarımızda da birçok C4 ve TNT mevcut. Bunların hepsini son olarak sesi duyduğumuz yerin üzerine koyup emniyetli bir şekilde patlatalım. Sanırım tüneli bir daha kullanamayacakları şekilde kapatmış oluruz."

"Gerçekten de çılgınca ama sanırım fayda sağlayacak en olası çözüm de bu. Peki, yapalım. Siz hazırlıklara başlayın. Ben de burada kalacağım bu gece." dedi. Havai fişek gösterilerini severdi Cemil Yarbay. Bu da çok hoşuna gidecekti.

Elimizde bulunan 11 Mutfak tüpü patlayıcı ile patlayıcı imha unsurlarından aldıklarımızı da birbirine ekleyerek muazzam bir patlamaya sebep olacak kadar patlayıcı elde etmiştik. Ancak bu düzenek patladığında bina da çökecekti. O yüzden boşaltmalıydık. Bu işlemlerin hepsi bittiğinde saat 05:35'i gösteriyordu ve ufukta mavilik görünmeye başlamıştı bile. 

Patlayıcı imhacı arkadaşlar saniyeli fitili üç dakikaya ayarladıklarını söylediler. Bu sırada tüm birlikler yüz metre  kadar temiz alan yaratmıştı bina çevresinde. Zeki ve ben fitili ateşleyip binadan çıkacaktık. Öyle de yaptık. Bu şatafatlı gösteri çatışmalarda kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımız içindi. Sözle söylenmese de ikimiz de bunu biliyorduk. 

Fitil ateşlendikten sonra binadan koşarak çıkıp zırhlı araçlarla oluşturulmuş hatta doğru gittik. Cemil yarbay da Kobra Zırhlı aracın kamerasından patlamayı kontrol ediyordu. Ben aracın arka kapısından içeriye girerek arkasına kadar yaklaşıp fitilin ateşlendiğini haber verdim. O sırada halen bir dakika süre vardı. Bu patlama o bodrumda olan ve binalarda saklanan tüm teröristlerin son umudunu da yok ediyordu. Ve nedense bende de yeni umut kırıntıları meydana getiriyordu. 

Saatimden kontrol ettiğimde 15 saniye kaldığını gördüm. Telefonumu çıkartıp video çekmeye başladım. Bunu Adnan, Cihan ve Sinan Abiye kesinlikle göstermem lazımdı. Bir patlamanın değiştirdiği hayatlarına belki başka bir patlama huzur getirirdi onların da. Bunu sonuna kadar hak etmişlerdi. 

Patlama beklediğimizden beş saniye erken gerçekleşti ama meydana getireceği hasar konusunda kesinlikle doğru tahminde bulunmuştuk. Bina sanki köksüz bir ağaçmış gibi direnmeye bile fırsat bulamadan yıkıldı. Altındakilerde meydana getirdiği tahribatı ise düşünemiyordum bile. Sanırım altındaki kazı yapanlarla beraber geride kalanların da kurtuluş umutları ölmüştü.

Toz bulutu kalkınca ileri hattı yine eski yerine taşıdık. Bina enkazının altında ne olduğuna bakmak isterdim ama birkaç tıynetsiz için koskoca bir bina enkazını yerinden kaldırmaya değer bulmadık. Beklemeye devam ediyorduk ama artık durumdan daha emin şekilde. 



Cizre Günlükleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin